Bir soru hayatı değiştirir!

Haberin Devamı

Son iki gündür Yılmaz Özdil köşesinde YGS’deki şifre skandalını sıra dışı üslubuyla o kadar güzel anlattı ki onu her okuyuşumda yazılarını topladığı kitabın neden ‘satışa çıktığı ilk gün’ tükendiğini ve özellikle gençlerin bu kitabı delik bucak aradığını daha iyi anlıyorum. Çevremdeki gençler arasında birbirlerine “Atatürk Havaalanı’nda bulunabiliyormuş, koşun” diyenleri bile duydum. Özdil “sınavın ve hatta bir tek sorunun önemi” konusunda diyor ki; “Biz bu çocukları ağaç kovuğunda bulmadık... Psikolojileri allak bullak, saçları dökülüyor, mideleri deliniyor, uykularından sıçrayarak uyanıyorlar(...) İlk sınav iptal edilmezse, ömürlerinin sonuna kadar ‘acaba’yla yaşarlar. Bir tek soru, hayatlarının akışını değiştiriyor. Adalet inancına dair, kırıntılarını bile yitirirler. Yapmayın.”

ÖĞRENCİLER İSYAN EDİYOR!

Öğrencilerden yağmur gibi tepki mesajı yağıyor ve hepsi de bu satırları aynen doğrulayacak içerikte..İşte bunlardan biri, Mert isimli bir öğrenci, soyadını güvenliği açısından vermiyorum “Ruhat abla” diye başladığı mektupta bakın ne yazmış:

“İnanın geçen sene olduğunda diye ya bu sene de olursa diye korkmuştum bu sınav sahtekarlığından.. Lütfen yardım edin bizlere! Ben bu sınav için bir yıl çalıştım, o şifreli soruları 10 kişiye bile bildirseler (ki en az 1000 olacağını tahmin ediyorum) benim sıralamadaki yerim haksız olarak kaymıyor mu?.. Sizin de çocuğunuz bu sınava girdi veya girecek, aynı durumun sizlerin veya başkalarının başına gelmemesi için lütfen köşenizde bir cümle bile olsa bu haksızlığı işleyiniz. Hiç olmazsa ÖSYM’nin yaptığı, sizler ve bizlerle dalga geçen açıklamaya inanmadığınızı söyleyin.”

HALKIN SORUNLARININ TAKİPÇİSİ..

Gençlerin yanında anne babalardan gelen feryatlar da var. Mesela Vedat isimli bir baba “Ben çocuğum üniversiteye hazırlansın diye maddi manevi çok ağır bedel ödedim. Şimdi ise sınavda şifre iddiası birçok kişi gibi benim de içimi kemiren bir kurda dönüştü. Cevap çok basit ‘yok öyle bir şey’. Ya varsa. Bu sene herkese özel kitapçık ve soru kağıdı hazırlanmış olması ya bunun maskesi ise.. Şimdi diyorlar ki sınav kitapçıkları internete konacak, işiniz yoksa bir milyondan fazla kitapçığı tek tek inceleyin. Ya bu şifreler sadece ‘önceden belirlenmiş kişilerin kitapçıkları için’ geçerliyse ve tek tip şifre yoksa? Bana göre tek kitapçık bile şifreyle çözümlenebiliyorsa bu sınav iptal edilmeli ve kitapçıkların hazırlanmasında kimler görev aldıysa tek tek araştırılmalıdır. Milyonlarca insanın bu şüpheden kurtarılması şarttır. Halkın sorunlarının takipçisi olacağınız umuduyla.”

Bu örnekleri yazmamın nedeni AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in YGS’deki şifre skandalının medyada yer almasını bile “Hükümete yönelik tezgah, muhalif medyanın işi” benzeri bir yorumla açıklaması.. İnanılır gibi değil gerçekten, medya bunu da eleştirmesin, haberlerini vermesin mi? Başka hükümet döneminde olsa üzerinde durulmayacak, üniversite sınavlarının da şaibeli olmasına susulacak mıydı? Peki yukarıdakilere benzeyen yüzlerce, binlerce mesaj alan medya üç maymunları mı oynamalı?

BAŞKAN VE ACEMİLİK!

ÖSYM Başkanı’nın; “Basına verilen kitapçık biraz acemice hazırlandı. Yanlış cevapların yerleşmesinde eksiklik var ama adaya avantaj yok” sözlerine ne demeli? Koskoca kurum “acemice” kitapçık hazırlar mı, hazırlarsa o zaman diğer kitapçıklarda “keyfe göre acemilikler” yapması çok mu imkansızdır?

Bugüne kadar KPSS sınavlarında ve başka sınavlarda “en yüksek puanları alanların bile önüne torpillilerin geçirildiği” tartışmaları yaşanmadı, binlerce aday tepki yağdırmadı mı? Polis kolejlerinde, akademilerinde “istenen isimlerin alınması için sınavlarda soruların verildiği” benzeri tartışmalar olmadı mı? Diyelim ki hiçbir hata, haksızlık olmadı, o zaman onlarca yıldır yapılan üniversite sınavlarında sorun yaşanmazken, hepimiz gönül rahatlığıyla sınav kazanıp girmişken neden son yıllarda herkes (aynen seçim sonuçlarına, bilgisayarlı toplama sistemine, aniden çıkan veya buharlaşan milyonlarca seçmen benzeri durumlara, YSK’ya olduğu gibi) güvenini kaybetti ve endişe içinde? Böyle toplu güven kaybına rastlandı mı daha önce?

CUMHURBAŞKANI’NIN KEFALETİ!

İşin asıl vahim tarafı, daha önce yargıdaki davalarda bile yaptıkları gibi milyonlarca öğrencinin geleceğini ilgilendiren ve ÖSYM Başkanı’nın açıklamasının bile tartışmalı olduğu bir konuda Cumhurbaşkanı Gül veya hükümet üyelerinin arka arkaya “Biz kefiliz, biz inandık” benzeri müdahalelerde bulunması. “Üniversite sınavı onları niye ilgili kuruluştan ve uzmanlardan önce ve daha çok ilgilendiriyor” sorusu bir yana, kendilerinin kefil olması kime yetecek düşünmeleri lazım. Bir tek soru bile bir öğrencinin hayatını değiştirebilir, olayın üstü süslü konuşmalarla örtülmeden sınav tekrarlanmalıdır.

Çocuk tecavüzünü teşvik ettiniz, işte sonucu!

Daha dün yazdım; Adalet Komisyonu’nun tecavüzle ilgili ‘kabul edilemez’ yasa maddeleri ortaya çıkardığını, bu gidişle 21’inci yüzyıl da yetmeyecek bu ülkeyi medeni hale getirmeye.. Hadım Yasası denilen ve canavarlara bile ceza verilmeyen ülkede “belki vahşeti azaltabilir” diye umutla beklenen kanunun bu dönem genel kurula gelmemesine karar verilmiş, acaba çocuk ve kadın tecavüzlerini mi henüz yeterli görmediler yoksa sapıklara acıyıp beklemeye mi karar verdiler bilemiyoruz artık.

Ama dün gelen son haberde “Bursa’da 60 tane ahlaksız canavarın 15 yaşında bir kız çocuğa günlerce tecavüz ettikleri” bildiriliyordu. Adalet Komisyonu’nun hazırladığı yeni maddeler arasında “15 yaşını tamamlamamış veya tamamlasa bile fiilin hukuki anlamını algılama yeteneği gelişmemiş çocuklara karşı..” diye başlayan veya “tecavüz suçunun ani ve kesik hareketlerle işlenmesi, durumunda cezanın üçte bir oranında indirileceğini” söyleyen, benzerine dünyada rastlayamayacağınız ifadeler var.

HAYDİ ‘UTANMIYORUZ’ DEYİN!

Ki şimdi, Mardin’de hakimlerin 13 yaşındaki çocuğa tecavüz eden 26 sapığı ve Hüseyin Üzmez isimli çocuk tecavüzü suçlusunu serbest bırakarak “çocuklara tecavüzü ve hatta toplu tecavüzü teşvik etmesi”nden sonra çocuklara toplu tecavüz edenlerin sayısının 26’dan 60’a çıktığını duyunca artık sadece “Madem ki adaletsiz ve canavarların arttığı bir ülkede yaşamaya mahkum edildik, hiç değilse ilahi adalet bu kararları verenleri de cezalandırsın” diyebiliyorum ancak.Haydi şimdi sorsunlar bakalım o çocuk “tecavüzün hukuki anlamını” algılayabilmiş mi? Veya tecavüzcüler “suçu ani ve kesik hareketlerle” mi işlemiş?
Ve çıkıp “vatandaş olarak utanmıyoruz bu durumdan” deyin bakalım diyebiliyor musunuz? Ben utanıyorum, hem de yerlerin dibine geçecek kadar.. Bu olayları sokaklara dökülerek, Meclis’in önünde oturma eylemi yaparak (ki tek başıma başlamayı düşünüyorum artık) protesto etmeyen ve derhal çözüm istemeyen sivil toplum kuruluşları, barolar, yazmayan ve TV’de işlemeyen gazeteciler, seçimi önemli bulup bu vahşeti ağzına almayan siyasetçiler hala utanmıyor mu onu da çok merak ediyorum. Utanmak için daha kaç vahşet ve bir çocuğa kaç tecavüzcü lazım acaba?

HAFTAYA EYLEMDEYİM!

Milletvekilleri Hadım Yasası’nı öyle “ilaç tedavisi” filan da değil, “kökünden kazıyacak şekilde” derhal kabul ettirmezlerse yazıklar olsun! Kanun Hükmünde Kararname yetkisi veren tasarı hemen kabul edildi de bu neden bekletiliyor, daha az mı önemli yani?
Haftaya TBMM önünde “kendimi zincirleyerek” eyleme başlayacağım, böylece hiç değilse bu bitmeyen ve çözülmeyen sefil tabloyu dünyaya duyurmayı umuyorum.


DİĞER YENİ YAZILAR