CHP, MHP ve tehlikeli süreç!

Haberin Devamı

İki gün önce MHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Bal ‘MHP’nin Komisyon’da Yargıtay ve Danıştay’a iktidar partisinin yapmak istediği operasyon tartışılırken CHP’nin gösterdiği tepkiye katılmayıp toplantıyı sürdürmesi’ ile ilgili yazım konusunda beni aradı. “Toplantıyı terk eden parti için “zaten söyleyecek sözleri yoktu” benzeri açıklamalar yapıldığını, bu nedenle kendilerinin kaldığını, fakat “yüksek yargıyı tümüyle iktidara bağımlı hale getirecek bu son adımlara şiddetle karşı çıktıklarını ama bunların medyada yer almadığını” anlattı.

Ben de ‘medyada yer almadığına, yaptığınız konuşmalar da iktidar partisi çoğunluğu tarafından dikkate alınmadığına göre (bu durum daha önce önemli adımlar atılırken yaşanan deneyimlerden biliniyor) bu tepki tarzı hükümetin istediği sonuca hizmet etmiş oluyor mu’ diye sordum. Daha sonra bana gönderdiği Adalet Komisyonu toplantısı tutanakları nı incelediğimde gerçekten de Faruk Bal’ın “yüksek yargının geriye kalan iki mahkemesinin de siyasallaştırılması” sonucunda ortaya çıkacak tehlikeyi muhteşem şekilde anlattığını gördüm.

Buna rağmen muhalefet partilerinin böylesine önemli bir olayda bile sırf “aynı safta görünmemek adına toplu tepki verememesi” maalesef ülke için büyük kayıp yaratıyor.

EKONOMİ VE DIŞ POLİTİKA

Muhalefet partilerine en çok ihtiyaç duyulan bir dönemde CHP de başka konularda hatalar yapmakta. Yurt içinde ve dışında; öğrencisinden iş adamına kadar konuştuğum birçok kişi “CHP’nin ortaya atılan polemik yaratacak tartışmalara, hakaretlere cevap vermekle zaman kaybettiğini, yanlışları ve gelişmeleri dikkatle izleyip netlik kazandırmadığı, bu gelişmelerin sürdürülmesi sonucunda neler olacağını iyi anlatamadığı gibi; ekonomi, dış politika gibi konularda açıklamaların yetersiz olduğunu, projelerini de tekrar tekrar anlatarak “iktidara gelirse Türkiye’de neler olacağı” konusunda güveni sağlamadığını söylüyor. Sadece yolsuzluklara saplanıp kaldığını da..

SEÇİM GÜVENLİĞİ!

Millet “harem ağası benzetmeleri, ayvayı yedirme esprileri” yerine içi dolu kavramlar, söylemlerle gelecek güvencesi istiyor.. Millet “seçim sandıklarına nasıl sahip çıkılacağını, bilgisayar çökmesi, elektrik kesilmesi gibi sürprizlerin nasıl önleneceğini, YSK’nın oy toplamayı muhalefet partilerine izletmeyip sandık bazında sonuçları da açıklamasının nasıl önüne geçileceğini” merak ediyor.

Almanya’dan yazan okurumuz Necmettin Gündüzoğlu; “Almanya’da seçim bilgisayarlarına hile karıştırıldığı Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edilmiş ve bu bilgisayarlı toplama işleminin Almanya’da kullanılması durdurulmuştur. Şu anda hala Türkiye’de bazı partiler ‘hangi oyu alacaklarını’ peşin peşin kesin şekilde söylerken muhalefet partileri neden hala seçim bilgisayarlarına karşı bir şey yapmıyor, uzmanlardan bir heyet kurup manipüle edilebildiğini ispatlamıyor” diye yazmış. Bırakın kendileri ile ilgili riski, Gündüzoğlu ve onun gibi düşünen insanların güven duymasını sağlamak muhalefet partilerini hiç mi ilgilendirmiyor?

SARIGÜL MESELESİ

CHP’nin önemli bir kusuru da Parti Meclisi veya MYK üyelerinin ‘aklına geleni söylüyor’ havada konuşması ve arkadan bazı söylenenleri yine kendilerinin tekzip etmek zorunda kalmaları. Gerçi bu AKP’de de oluyor ama CHP’de ‘kendi politikalarına ters’ açıklamalar yapan veya partiye yeni girdiği ve siyaseti iyi bilmediği için konuları yanlış değerlendirenler var.

Öte yanda partinin Oya Araslı, Atilla Kart gibi çalışkan, iyi siyasetçilerinin geri plana çekilmiş görüntüsü rahatsız edici.. Ayrıca CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun; Mustafa Sarıgül, Fikri Sağlar gibi isimlerin partiye dönmesi konusunda söylediği “geleceklerse sade vatandaş gibi gelsinler, milletvekilliği bekleyerek değil” sözleri hiç de gereksiz ve rahatsız ediciydi bence.. Türkiye’nin en başarılı belediye başkanını veya popüler siyasetçilerini partiye çekmek gerekirken söylenecek şey midir bu? Yani Sarıgül milletvekilliği beklemeyecek, onu kıskananlar kulp takmaya uğraşacak da partiye zararlı polemiklere yol açan bazı isimler (ki bunlara ‘kimsenin bilmediği’, ‘no name isimler’ de denebilir) mi milletvekilliği bekleyecek?

CHP’nin de, MHP’nin de açıkça görülen hatalarını düzeltip doğru politikalar ve söylemlere geçmek, ayrıca kendilerini duyuracak TV kanalları, programları bulmak için çok az zamanları kaldı. Eleştirilere kulak verseler iyi olur!

***


‘Menderes benzetmesini’ muhalefet mi yaptı?

Salı günü Başbakan Erdoğan’ın grup konuşmasında söylediği bir söz (Mısır’a akıl verecek durumda olmamamıza rağmen verdiğimiz tavsiyeler dışında) daha dikkat çekiciydi: “Muhalefet şahsıma ‘senin de akibetin Menderes gibi olacak’ demeye ve bazı köşe yazarlarıyla aynen yazmaya başlamışlardır” sözü.

Dün “MİT’in yaptığı açıklamayla ortaya atılan ‘Başbakan’a 3 yıl önce suikast ihbarı yapılmıştı’ haberinin tamamen asılsız, söz edilen albayın hayali olduğu, MİT’in de bu ihbarı ciddiye alıp bir takibat yapmadığı” haberi sitelerde yer aldı. Buna rağmen Başbakan kendisine sorulan soruya “bu iddia doğruymuş gibi” bir cevap vermişti. Menderes benzetmesi ile ilgili cümle yine “darbe-suikast” iddialarını devam ettiren ve ayrıca sanki ‘AKP ile DP arasında bir organik bağ varmış’ havası yaratan bir cümle, bu nedenle dikkat çekici ve ben de acaba ana muhalefet partisi böyle bir söz söylemiş olabilir mi diye araştırdım.

Hayır, CHP’den bu veya benzeri bir söz çıkmamış ama bir köşe yazarının sütununda bir Menderes hatırlatması yapılmış. Peki bu durumda nereden nereye “muhalefet şahsıma böyle dedi” şeklinde söylenebiliyor ve suçlanan parti neden susuyor anlamak mümkün değil. Muhalefetin susma kısmı birinci yazımda var ama “sözü muhalefete mal etme” kısmı ancak yine hiç alakası yokken bu benzetme ile ‘mağduriyet yaratma’ ve ‘darbe ile tehdit ediliyor’ havasını sürdürme amacıyla olabilir. Eğer başka bir amacı varsa lütfen beni uyarsınlar ve hemen doğrusunu yazayım.

Ama yoksa.. O zaman bu gerçek dışı laf oyunlarıyla, mağduriyetle sempati toplama gayretleriyle seçime gitmek bir iktidar partisine hiç yakışmıyor.

DİĞER YENİ YAZILAR