Hafızamızın zayıf olduğu belli ama...

Geçen Cumartesi akşamı Okan Bayülgen'i izledim. Yine... Halihazırda varolan kasılma huyuna katkıda bulunmak istememekle beraber itiraf etmeliyim ki Bayülgen zekâsı, espri kalitesi, yeteneği ile benim gibi TV izlemekten hoşlanmayan birini bile ekrana bağlayabiliyor...

Haberin Devamı

Geçen Cumartesi akşamı Okan Bayülgen'i izledim. Yine... Halihazırda varolan kasılma huyuna katkıda bulunmak istememekle beraber itiraf etmeliyim ki Bayülgen zekâsı, espri kalitesi, yeteneği ile benim gibi TV izlemekten hoşlanmayan birini bile ekrana bağlayabiliyor. Kızsın diye söyleyeceğim (kızar biliyorum, TV başarısının yarattığı megalomaninin doğal sonucu olarak aynı durumdaki hemen herkes kızar) Beyaz'ın programlarını da büyük zevkle izliyorum.
Titizlikleri, ilkelerine bağlılıkları, mesleğe sevgileri, Türk TV izleyicisine gerçek "talk show" izleme şansını verebilmeleri de zekâ ve yetenekleri kadar etkiliyor beni.
Sadede gelelim geçen programında pop müzik sanatçısı Yaşar'ı konuk etti ve o Tanju Okan'a ait olan "Kadınım" şarkısını albümüne aldığı için de programın kısa bir bölümünü "Türkiye'nin yetiştirdiği nadir sanatçılardan biri" sözleriyle sunduğu Tanju Okan'a ayırdı.
"Kadınım"ı Yaşar'dan dinledikten sonra Tanju Okan'dan da "Bir zamanlar ben de deli gibi sevdim" şarkısını dinletti bize. Gerçekten de onun gibi sanatçıların ne kadar farklı, özel ve unutulmaz olduğunu, bu özel yeteneklerin başarısına ulaşmanın zorluğunu açıkça ortaya koyarak.
O iki şarkıyı dinlerken bir başka şarkısını daha hatırladım Tanju Okan'ın: "Öyle sarhoş olsam ki..."
Ne "klâsik"lerdir bunlar. O şarkıyı da bir hatırlayın, muhteşemdi. O ne duygu yoğunluğu, ne romantizmdi. İlk gençlik yıllarımız üstelik (bunun 'ilk'i var, 'orta'sı var... Sonra yine 'orta'sı var, öyle gidiyor) ekstra romantizm şartmış gibi...
Unuttuk mu onları?
Bayılırdık şarkılarına. Cumartesi gecesi, Zaga'yı izlerken farkettim ki bu parçaların verdiği keyif değişmiyor. Birçok izleyicinin de böyle düşündüğünü sanıyorum. Stüdyodaki üniversite öğrencilerinin iki şarkıyı da, kelime kelime ezbere bilmesi bunun bir kanıtı.
O zaman neden bu kadar unutkan, bu kadar vefasızız? Okan Bayülgen hatırlatmasa Tanju Okan'ı neden hiç hatırlamıyor, onun şarkılarına programlarda sık sık yer vermiyor, daha genç kuşaklara da onları öğretmiyoruz.
Tanju Okan, Barış Manço gibi adını bu ülkenin müzik tarihine altın harflerle kazımış sanatçılarını unutanlar sanata, müziğe saygıdan, sevgiden söz edebilir mi?
Radyo ve TV programcılarının yelpazelerini genişletmeleri, hafızalarını tazelemeleri ve müzikseverlerin tazelemesini de sağlamaları gerekiyor.
Teşekkürler ve tebrikler Okan Bayülgen. Bunu yapabildiğin ve bence... Haydi söyleyeyim; Türkiye'nin yetiştirdiği nadir TV programcılarından biri olduğun için.

Saddam'ın dublörü!
Biliyorsunuz Saddam Hüseyin'in birkaç tane dublörü var. Canı istediği zaman resmi toplantılara filân bunları gönderiyor.
Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen'in Irak'ı ziyareti sırasında yaptığı sürpriz görüşmenin fotoğraflarını dikkatle inceleyince onlardaki Saddam'ın da gerçeğine hiç benzemediği, özellikle Saddam'dan çok zayıf ve uzun suratlı olduğu dikkati çekiyor.
Korkudan bu kadar zayıflamış olamayacağına göre, Kürşat Tüzmen de Saddam diye başkasıyla mı konuştu dersiniz?

Yeni oluşumcular
Bu yazı siyasetle ilgili değil, merak etmeyin. Yine boğazımıza kadar siyasete batmış durumdayız ya, nereye başımızı çevirsek parti pırtı, savaş mavaş haberlerinden fenalık gelmiş durumda hepimize...
Bu "yeni oluşumcular" Selahattin Duman'ın dünkü yazısında söz ettiği Vatan Gazetesi içindeki oluşumcular..."Dünya durdukça güldüresi" Duman'ımız Genelkurmay'in toplantıları için bir yeni liste hazırlamaktaymış. "Bugüne kadar üst düzey katılım heyetine alınan tek bir kadın olmamış bizim çevrede"diyerek kadro oluşturuyor. Şaka maka ama aslında "bugüne kadar" sözünde büyük doğruluk payı var. Nedense başbakan, cumhurbaşkanı veya diğer üst düzey şahıs ve kurumların toplantılarına veya yurtdışı gezilere gazetelerden sadece erkek grupları gider. Kadınlar, daha başarılı ve ünlü olsalar da yönetimlerin tercihi olarak hep bir kenarda bırakılırlar.
Ben bir kez, Süleyman Demirel'in Cumhurbaşkanlığı sırasında onun tarafından davet edilerek Avusturya seyahatine katılmıştım (ki bana çok önemli bir gözlem deneyimi ve bilgi kazandırmıştır), hepsi bu...
Onun dışında hepimizin de gördüğü gibi cumhurbaşkanı ve başbakan görüşmelerine erkekler gider. Kadınların aklının ermeyeceğini (!) veya grupta kadın bulunmasının rahatsız edici olacağını mı düşünürler bilemem.
Ama bu kez Genelkurmay tarafından bana davetiye gönderildi, mazeretim nedeniyle katılamayan benim, haksızlık yapmayalım. Yani Selahattin Duman'ın deyişiyle "Eski üst düzey katılım heyeti"ndenim.
Asıl itirazım ise başka (O'na itiraz edilmez, esprileriyle yer adamı alimallah ama bugün havamdayım işte):
"Ilımlı birini seçmek lâzım" dedikten sonra adımı yazmış. Olacak şey mi? "Ilımlı" ve ben... Ben ılımlı?. Iıh... Bırakın milletin aya gittiği, yakında uzaya tatil istasyonları kuracağı dönemde bizde olup bitenlere sabır ve hoşgörü ile yaklaşmayı gereksiz bulduğumu, sadece "Akrep burcu" ndan olmam bile hep ile hiç arası çözümlere ve "ılımlı" görüşlere uzak olmama yeter.
Bunu da tarihe (!) küçük bir not olarak düşeyim dedim.

DİĞER YENİ YAZILAR