Ne sorunlar var bilseniz!

Haberin Devamı

Türkiye’nin her köşesinden mektup yağıyor. Asıl kulak vermesi gerekenler duymuyorlar ama biz vatandaşın gündemini yok farzedemeyiz, bazılarını paylaşalım.

- Ahmet Doğan: “Başbakan’ın eşi Katar Şeyhi’nin kızının düğününe giderken devletin uçağını kullandı. Diğer tarafta dershane parasını ödeyemediği için annesi hapse giren ve intihar eden gençler var. Mütedeyyin Müslümanlar bu israfı yapar mı?” diyor.

Bir çok AB ülkesinde devlet başkanlarının kendisi bile normal uçakları kullanırken, özel günler için hele de büyük kitlelerin sıkıntı çektiği böyle bir kriz döneminde devletin uçağını kullanmak doğru mudur gerçekten de?

MÜFETTİŞ

Adana Büyükşehir Belediyesi çalışanlarından gelen mektup:

“Yerel seçimlerden bu yana İçişleri Bakanlığı müfettişleri sözüm ona denetim yapıyorlardı. Son bir aydır denetimden çıktı terör haline geldi. Tüm belediye çalışanları potansiyel suçlu gibi görülüyor. Hiçbir hizmet yapamaz olduk. Bilgisayarları dahi kullanamıyoruz. İş yerine giriş çıkışta bile cezaevine girip çıkar gibi muamele görüyoruz. Bizler TC yasaları çerçevesinde hakkımızı nerede arayacağız? Bu kadar sınırsız yetkiye sahip müfettişler kötü niyetle hareket edip insanları mağdur etme hakkına nasıl sahip oluyor? Suçlu olan varsa cezasını çeksin fakat suç arama bahanesiyle zulüm yapılmasın” diyor.

Bakanlık kulak verir mi dersiniz?

BU PARA NEREYE GİDİYOR?

KPSS konusunda yüzlerce mektup gelmeye devam ediyor. İşte bunlardan biri:

“KPSS’ye giren üniversite mezunlarına kendi alanları dışında çok zor sorular sorulduğu biliniyor. Örneğin sözel soruları çözerek üniversiteye giren müzik öğretmenine KPSS’de matematik soruluyor. (Gıda mühendisi olduğu halde sınavda tarih, coğrafya, matematik, Türkçe yapmak zorunda kaldığını, bunun ikinci üniversite sınavına girmekten farksız olduğunu söyleyen de var.)

Her sene bu sınava giren insanlar harç parası adı altında para yatırıyorlar. Büyük para toplanıyor. Biz artık bu sınavların döner sermayeye destek olması için yapıldığını düşünüyoruz.”

Bu “harç parası” konusu herkesin dilinde... Toplanan harçların nereye harcandığını bildirirlerse seviniriz.

BAKAN YEĞENİ

“KPSS’den çok düşük puan alıp kadro alanlar veya bu sınava hiç girmeden kadro alanlar var. Adalet bunun neresinde” sorusu soruluyor.

Rize’nin Çayeli ilçesinde Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın yeğeni olan bir öğretmenin çalıştığı, KPSS’ye girip kazanamadığı halde “hamile bayan öğretmenlerin ya da askere giden öğretmenlerin yerine vekil öğretmen statüsünde çalıştığı, oysa bu okuldaki kadro gereği hamile ya da askere giden öğretmen olmadığı” bildiriliyor. Oysa bu öğretmen 2 yıldır çalışıyormuş.

Bakan Yazıcı millete durumu açıklar mı, yoksa bu görevi Milli Eğitim Bakanı’na mı bırakır? Malûm KPSS ile hayatı cehenneme dönen gençler arasında intihar edenler oldu, olay çok ciddi!

ABİ EVLERİ

Öğretmenlerin ilköğretim okullarından öğrencilerini toplayıp Fethullah Gülen’in “abi evleri, abla evleri” denilen evlerine götürdüğü şikayeti var. Orada ders çalışıp sonra da çocukları Cuma namazına götürüyorlarmış.

Namaz kılmak iyidir, güzeldir ama bunun için “abilerin/ablaların” aracılık yapmasına gerek yoktur. Okullarda öğretilir, aileler yol gösterir ve dileyen öğrenci ibadetini yapar. Okul müdürleri öğretmenlerinin, öğrencilerinin topluca nereye gittiğini bilmiyor mu, hiçbir kontrol yok mudur okullarda?

REFERANDUM

Erol Ulupınar soruyor;

“Uzmanlık isteyen hukuk konusunda, Anayasa gibi hassas ve derin bir hukuk bilgi birikimi isteyen bir konuda, yeterinden az bilgisi olan, hatta olmayan bir topluma referandum adı altında bu konunun sorulması doğru mudur?”

Benzer sorular sık sık geliyor. “Ben konuyu anlamıyorum, bizi bilmediğimiz konuda referanduma zorlayanlara dava açabilir miyim” diyen bile çıktı, bu durumda milleti zorla sorumluluk altına sokmaya kimin hakkı var? Gördüğünüz gibi soru çok ama çözüm yok. Bakalım bu mücadele nereye kadar gidecek?



*****


Bir Ferzan Özpetek başarısı!


Nuri Bilge Ceylan, Ferzan Özpetek gibi, yetenekleriyle Türkiye’nin adını dünyaya duyuran yönetmenlerimizle ne kadar gurur duysak azdır. Artık dünya sinemasında “Biz de varız” dedirtecek öyle başarılı eserlere imza atıyorlar ki...

Ferzan Özpetek’in senaryosunu bir İtalyan yazarla birlikte yazdığı ve yönettiği “Serseri Mayınlar” isimli filmi birkaç gün önce izledim ve inanın başarısı karşısında gözlerim yaşardı. Makarna üreticisi bir İtalyan ailesinin çocuklarının sıra dışı yaşam tercihleriyle ailenin yaşadığı değişimi anlatan filmin öyküsü gerçek bir olaydan esinlenerek yazılmış.

Eğlenceli, sürükleyici ve çok farklı. Mutlaka izleyin ve siz de bu başarıyla gurur duyun. Kaçırılacak bir fırsat değil söylemiş olayım.

DİĞER YENİ YAZILAR