Anneler Günü, Menderes, şık lady...

Bugün kesin kararlıyım, sığdıracağım yazıları... Yeterli yerim olsaydı size güzel bir "Anneler Günü" öyküsü yazacaktım ama sanıyorum yine olamayacak. Bakalım onu özetleyerek sığdırabilecek miyim. Sırayla başlayalım

Haberin Devamı

Bugün kesin kararlıyım, sığdıracağım yazıları... Yeterli yerim olsaydı size güzel bir "Anneler Günü" öyküsü yazacaktım ama sanıyorum yine olamayacak. Bakalım onu özetleyerek sığdırabilecek miyim. Sırayla başlayalım:

- Anneler Günü
Sevgili okurlarım, dün gazetenin ilavesindeki yazımda anne olmanın kadın yaşamını nasıl zenginleştirdiğini, tüm zorluklarına ve annenin taşıdığı, yaşadığı endişelere rağmen sadece çocuk sahibi olmanın bile bunu değerlendirebilen kadınlar için ne büyük bir mutluluk ve gurur kaynağı olduğunu anlatmıştım. "Anneler", "Babalar", "Sevgililer" günleri gibi kutlamaları fazla büyütmenin ise anlamsız olduğuna kesinlikle inanıyorum. Hayatta anne, baba, hele evlât gibi canı ciğeri yakınlarını kaybetme şanssızlığına uğrayan veya hiç çocuğu olmayan insanlara bunu yoğun şekilde hatırlatmak büyük haksızlık. Aynen anaları, babaları tek bir günde hatırlamak gibi... Eğer onları sık sık hatırlıyor ve gönüllerini hoş tutuyorsanız o günlerde bir telefon, tek bir gül, tek bir öpücük yetecek de artacaktır. Annelerin "günü"nü kutluyorum.

- Menderes hatalı mı?
Ertuğrul Özkök Cuma günkü yazısında Adnan Menderes'in Meclis'te söylediği "Siz isterseniz hilafeti bile getirebilirsiniz" cümlesinden söz etmiş, bu tür konuşmaların ne büyük bir hata olduğunu vurgulamıştı. Aynı gün telefonla onu arayarak bu yazı hakkındaki fikirlerini daha etraflı olarak kendisinden dinledim.

Özkök bunun gerçekten talihsiz bir cümle olduğunu, fazla düşünülmeden liderler, başbakanlar tarafından söylenen bu tarz sözlerin yanlış anlaşabileceğini, nitekim o konuşmanın da olumsuz etkileri olduğuna inandığını tekrarladıktan sonra "Bununla birlikte ben Menderes'i suçlamıyorum. Tam aksine Yassıada olaylarının ve o idamların Türkiye siyasetini bugüne kadar etkilediğini düşünüyorum. Hâlâ süren bu kin ve nefret o olaylarla başlamıştır" dedi.

Ben ise (verilen hilafet örneğini beğenmemekle birlikte) Menderes'in o sözü tamamen başka bir niyetle söylediğine inanıyordum. Bu nedenle onu iyi tanıyan, birlikte çalışmış bir eski DP milletvekilinin, İsmet Sezgin'in de görüşünü aldım. Sezgin'in açıklaması şöyle:

"Menderes o cümleyi Meclis'ten gelen 'Bizim sözümüz geçmiyor, milletvekiliyiz ama gücümüz yok' gibi eleştirilere karşı söylemişti. Onlara 'Siz kadını erkek, erkeği kadın yapmak dışında her şeyi yapabilirsiniz' gibi cümleler de kullanırdı. O söz sadece TBMM'nin 'bu kadar imkânsızı bile başarabileceğini' anlatmak, milli iradenin gücünü ve yüceliğini kanıtlamak için söylenmiştir. Bu ülkeye Menderes kadar laik düzene ve demokrasiye inanan, bu yolda canını vermekten çekinmeyen, verirken kılı kıpırdamayan bir başbakan zor gelir."

Ertuğrul Özkök "lideri bekleyen en büyük tehlikenin 'odunu koysam seçtiririm' düşüncesi" olduğunu söylüyor ve çok haklı. Yazısının geri kalan kısmıyla ben de tamamen hemfikirim. Ama ne yazık ki iktidarlar Türkiye'de 'odunu koysalar seçtirecek' ve her istediklerini hiç kimseye karşı sorumluluk hissetmeden yapacak gücü kendilerinde görüyor ve maalesef ordu ya da cumhurbaşkanı müdahalesi oluncaya kadar da inatlarını sürdürebiliyorlar. Bunun nedeni öncelikle mevcut Siyasi Partiler ve Seçim yasalarıdır (ve tabii sonra da doğru ile yanlışı ayırdederek tepkisini gösterecek bilinçli toplum.)

Detaya giremiyorum ama bu yasalar değişmedikçe demokratik ve saygılı yönetim beklemek hayaldir.

- Şık Lady!
Bayan Erdoğan'ın Karamanlis'in eşiyle elele yürürken çekilen fotoğraflarına dikkatle baktınız mı? Akropolis'i geziyorlar ve Emine Hanım'ın ayağında evde bile zor yürünecek yükseklikte topuğu olan ayakkabılar. Bayan Karamanlis mevsime uygun, sade bir kıyafet ve düz ayakkabılar giyerken, Bayan Erdoğan Ocak ayında imiş gibi sarınıp sarmalanmış.

Acaba modacılar yine 'Bizim first lady çok şıktı' gibi yağlama faaliyetleri gösterecekler mi diye bekliyorum hâlâ... Ayrıca, madem ki başörtüsü omuzlara inmiyor, boyundan sıkılıveriyor şık bir beyaz türban da aynı işi görebilir. Bu baş bağlama modeli Türkiye'ye özgü bir tarz hiç olmamıştı, fotoğraflarda da öyle görünmüyor, yeniden hatırlatalım.

- Başbakanın eşitliği!
Yunanistan görüntüleri TV'de. Araba geliyor, Başbakan Erdoğan eşiyle hiç ilgilenmeden hemen girip oturuveriyor, Emine Hanım arabanın arkasından dolanıp öbür taraftan yerine geçiyor. Kadın-erkek eşitliğinde en radikal İslâm ülkelerinin bile gerisinde olan ülkesinde aslında eşitlik olduğunu mu göstermeye çalışıyor acaba Tayyip Bey? Yerimiz bitti... Öykü "gelecekte bir gün"e...

DİĞER YENİ YAZILAR