İktidar böceklerinin mesaisi...

Okuduğunuz başlıktan devam edeceğim; iktidar böceklerinin mesaisi başladı. Bu sözü sadece son günlerde basındaki, iş ve siyaset dünyasındaki insanların konuşmalarına bakarak söylemiyorum.

Haberin Devamı

Demokrat Parti ve Adalet Partisi'nin milletvekilliğini, senatörlüğünü, AP döneminde çok uzun yıllar oy çoğunluğuyla seçilerek Senato başkan vekilliğini yapmış, Adana'nın 'karşısında aday barındırmayan' efsane
siyasetçilerinden birinin kızı olarak, iktidar böceklerini her dönemde görmüş, izlemiş biri olarak söylüyorum.

Babam, rahmetli Başbakan Adnan Menderes'e kendisinin de desteklediği rakip adayın uğradığı hezimetten sonra "Adana'nın Mehmet Ünaldı'sını tanımak istiyorum" dedirten bir 'seçmen sevgisine mazhar olmuş' siyasetçilerdendi. İktidar böceklerine de benim kadar sinirlenirdi. İkisi de nur içinde yatsınlar.

Efendim bir reklâmdır, bir AKP'li görünme çabasıdır gidiyor. Göz yaşartıcı faaliyetler. AKP'li olmayanlara veya görüşünü açıklayanlara "Aldınız mı ağzınızın payını" türü saldırmalar. Aba altından sopa göstermeler... Ne oluyoruz... Ne oluyoruz? Daha önce hiç iktidar mı görmedik? Yoksa siz mi görmediniz? Herkes gördü. Bu memleket İslamcı iktidar da gördü, başkalarını da... AKP içinde bulunan birçok milletvekili (ve hatta Genel Başkan) daha önce o İslamcı iktidar partisinin de içindeydiler.

Astrologlar bile Türkiye'nin ve iktidar partisinin falına bakıyorlar (ülkelerin falına nasıl bakarlar anlaşılır gibi değil... Bu fal dediğin şey doğum tarihine göre, etkisi altında olduğun gezegene göre filân uyduruluyor.

Memleketlerin de doğum tarihine mi bakıyorlar?) Sonuç; "Değişimin lideri belirlendi..." Ba, ba, ba, baa (Çocuklar Duymasın'in Halûk'u, kulakların çınlasın...) Ben size '3 Kasım seçiminden benim gibi Akrep Burcu bir hükümet çıkacak' demiştim, çıktı. O da yetmemiş olacak ki Türkiye'nin de burcuna Akrep olarak karar verilmiş.

İyi, güzel de Akrep Burcu dikkatli, ihtiyatlı bir burçtur. Ölçmeden biçmeden konuşmaz. Popülizm uğruna gevezelik yapmaz. Kılı kırk yarar. Bu hükümet, daha hükümet olmadan Kıbrıs konusunda ettiği lâflarla ortalığı çorbaya çevirdi. Dakika bir, gol bir, Genel Başkan'in söylediğini yardımcısı "Biz öyle demek istemedik" diye düzeltmek zorunda kaldı. Dünkü yazımda 'İnşallah kısa süre sonra -önceden örneklerini gördüğümüz gibi-genel başkan ayn, yardımcıları, milletvekilleri ayrı tellerden çalmazlar' sözüyle tam da bunu kastetmiştim (Bir de, genel başkanların açıkça telâffuz edemediklerini diğerlerinin söylemesini. Böylece istenen mesaj veriliyor ama başkanlar okka altından kurtuluyor.)

Olan şey açıkça 'diplomatik skandal'dır. Yetki sahibi biri, iktidar partisinin genel başkanı, Avrupa ülkelerinin, ABD'nin, özellikle de Yunanistan'ın pür dikkat beklediği bir konuda Türkiye'yi zor duruma sokacak, alâkasız bir cümle sarfediyor. Dışişleri Bakanlığı derhal, bunun kabul edilir birşey olmadığını söylüyor. Genel Başkan'in yardımcısı ise "Öyle demek istemedi" diyor.

Beyler, dış siyaset oyuncak olmadığı gibi, bu konularda konuşmayı 'seçim propaganda konuşmaları' ile de karıştırmamak gerekir.

Artık seçildiniz. Lütfen ağzınızdan çıkanı tartmadan, ilgili kurum ve kuruluşlara danışmadan söylemeyin. Gerçi iktidar böcekleri hatalarınızı da alkışlayacaktır ama siz sadece onlardan değil 70 milyonun geleceğinden sorumlusunuz. Unutmayın!

Türban
Günün tartışması Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül'ün eşlerinin türbanı. "Türbanlı başbakan eşi olur mu, olmaz mı?", "Yurtdışı gezilerinde böyle bir görüntü kabul edilebilir mi, edilemezini?.."

Eh, çağdaş bir ülke olmaya çalışan, Avrupalı olacağım diye çırpınan bir Türkiye için haklı bir endişe. Suudi Arabistanlı ya da İranlı kadınlardan farksız başbakan eşi... "Son Peygamber" filmini izlediğinizde 1400 yıl öncesinin kadınıyla bu görüntünün birbirinin aynı olduğunu göreceksiniz. Bunca zaman içinde canlılar bile evrim geçiriyor da giyim ya da tesettür neden değişmesin?

Yine de sonunda aynı türbanla 21. yüzyılın Türkiye Cumhuriyeti'nde parlamentoya halâ 530 erkek milletvekiline karşılık 20 kadın girebiliyorsa o Türkiye'de kadın vatandaşların hakkından, demokrasiden filân söz etmek olsa olsa "lüks"tür. Bununla birlikte Adalet Bakanı Aysel Çelikel 9 Kasım Cumartesi sabahı her türlü toplantıya, yurdışına gidileceğini biliyorum ama hatırlatmadan geçemeyeceğim; "türban" kelimesi aslında şık, büzgülerle alnın üzerinde saçlan toplayan bir bere, şapka türü için kullanılır. Saçlar yine gizlenmiştir ama görüntü şık ve moderndir.

Nitekim, Cumhuriyet sonrasının kapalı giyinme tercihinde olan kadınları da şapkalarla, eldivenlerle modern 'örtünme'yi uygulamışlardır.
Diz altında tayyörler, uzun, kalın çoraplar pekâlâ aynı amaca hizmet edebilir.

İsteyen hanımların tesettür kıyafetleriyle makyaj yapması, sandalet ve yırtmaçlı etek giymesi mümkün oluyor da 'bere türban' ile tayyör neden olmasın?


Önemli bir konuşma
21. yüzyılın Türkiye Cumhuriyeti'nde parlamentoya halâ 530 erkek milletvekiline karşılık 20 kadın girebiliyorsa o Türkiye'de kadın vatandaşların hakkından, demokrasiden filân söz etmek olsa olsa "lüks"tür. Bununla birlikte Adalet Bakanı Aysel Çelikel 9 Kasım Cumartesi sabahı (yarın) saat 9:30'da Armada Otel'de Ceza Kanunu ve Medeni Kanunla ilgili, kadınlar açısından büyük önem taşıyan bir konuşma yapacak. Bu konuşmayı duymak tüm kadınların hakkı.
Asıl duyması gerekenler ise yeni parlamentonun mensupları...
TV kanallarının toplantıyı kaçırmaması iyi olur kanısındayım.

***

Politikada 'bir hafta' çok uzun bir süredir.
Harold Wilson (1964)

DİĞER YENİ YAZILAR