Haydi, çıksın ortaya AK’larla, KARA’lar!

Haberin Devamı

CHP Basın Sözcüsü ve Genel Saymanı Mustafa Özyürek, AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat’ın “Deniz Baykal’ın ve eşinin mal varlığı ile ilgili” iddialarına sert çıkmış.

Maliye Bakanlığı ve Vergi Daireleri dahil tüm devletin AKP’nin elinde olduğunu ve eğer en küçük bir usulsüzlük, eksiklik varsa bunu kolayca ortaya çıkarabileceklerini söyleyen Özyürek son derece net ve dürüst bir çağrıda bulunmuş.

“Hemen onun dokunulmazlığını da, AKP Genel Başkanı’nın dokunulmazlığını da kaldırıp mahkemeye hesap vermelerini sağlamazsanız namertsiniz.”

Daha önce Deniz Baykal’ın Erdoğan’a yaptığı “Sadece ikimizin dokunulmazlığını kaldıralım, yargı karşısına çıkalım” teklifini tekrarlıyor Özyürek ve “Meclis’in açıldığı ilk gün bunun yapılmasını” isteyerek “Yargı varken kimse kendini devlet yerine koyamaz, bu haddini bilmemektir. Önce haddini bil” diyor Dengir Mir Mehmet Fırat’a...

Görüldüğü gibi artık en sakin, en dikkatli konuşan muhalefet milletvekillerinin üslubu da Başbakan Erdoğan’ın hakaretamiz ifadelerine benzedi.

Ortalık “Namert, şerefsiz, haddini bil, sen kimsin, haysiyetsiz”den geçilmiyor.

Türklere dünya gözünde “muhtaçlara yardımı bile dolandırabilen insanlar” imajını layık gören, en büyük yolsuzlukların soruşturulmasının bile önünü tıkayan bir iktidar bu topluma bir büyük kötülüğü de böyle yaptı.

Zaten TV dizilerinde, filmlerinde gün ve gece boyu kavga, küfür, dalavere, cinayet, soygun izleyerek karakter değiştirmiş bulunan Türk insanı artık devletin zirvesinde “küfür yağmuru” izliyor.

RTÜK BAŞKANI YALAN SÖYLER Mİ?

Aslına bakarsanız mesele basit kim şerefli, kim şerefsiz ve haysiyetsiz, bunu anlamanın en kolay yolu yargıya, hukuka fırsat vermektir.

Bakın AKP’nin cansiperane koruduğu, AKP’li üyelerin istifasına gerek görmediği, “Hiçbir ilgim yok” dediği halde adı Deniz Feneri iddianamesinde 37 kez yer alan, Almanya’da bir kooperatif dolandırıcılığında da aksini söylediği halde “yönetim kurulu üyesi” çıkan RTÜK Başkanı Zahid Akman’ın “Armada hisselerini 41 bin YTL’ye aldık” sözünün de yalan olduğu bizzat Armada Genel Müdürü tarafından açıklandı. Rakam: 905 bin YTL...

Yalancı bir Radyo Televizyon Üst Kurulu Başkanı’na razı mısınız? Korunmasına, yargıdan kaçırılmasına göz yumar mısınız? Sayısız büyük yalanı kanıtlanan birinin diğer sözlerine inanır mısınız?

Şerefli ve şerefsiz ancak yargı önünde kesinlikle ortaya çıkar... Balık da baştan kokar.

Onun için haydi, öncelikle Başbakan’ın kendi seçmenine iş düşüyor madem ki bu kadar dürüsttür ve hiçbir yolsuzluğa karışmamıştır, kabul etsin Baykal’ın teklifini, kalksın dokunulmazlıkları... Seçmeni istesin bunu. Sonra da açsınlar önünü Deniz Feneri davasının... Şaban Dişli olayının...

Çıksın ortaya AK’lar, KARA’lar!





+++++





AKP’den neden “bir Kılıçdaroğlu” çıkmıyor?



CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu AKP’yle ilgili yolsuzluk olaylarında “adaletin keskin kılıcı” gibi ortaya çıktı ve neredeyse tek başına yürüttüğü “şeffaf, net, halk adına sorgulayan” müthiş muhalefetle bir anda gönülleri fethetti.

Böyle oldu çünkü bu halk alakasız polemikler, laf ebelikleri, din üzerinden aldatmacalar yerine olay takip eden, belgelerle konuşan dürüst, anlaşılır siyasetçiye hasret de ondan...

“En iyi, en dürüst, en halkçı, en demokrat biziz” diye ortaya çıkan ve yönetime talip olanların da öyle olmadığını gördü de ondan...

Lâfla, milleti dindarlık yarışına sokarak peynir gemisi yürümüyor.

Kemal Kılıçdaroğlu ispatlayamayacağı şeyleri söylemediği, kimseye iftira, çamur atmadığı, yalnızca gerçeklerden söz ettiği için konuşmaları büyük bir ilgiyle dinleniyor, dinleyen de inanıyor...

Şimdi izleyenlerin, dinleyenlerin en sık sorduğu soru şu: “Neden AKP’den bir Kılıçdaroğlu çıkmıyor?”

Bu soruyu Deniz Feneri suçlularını, Şaban Dişli’leri koruyan, ihale açmadan en büyük yatırımları yandaş kuruluşlara hediye eden AKP sormalı kendine... Neden onlardan bir Kılıçdaroğlu çıkmıyor?





+++++





Merhamet soygunculuğu!



Yıllardır bu köşede kaç kez muhtaç insanlar için kampanya açtım, hiç böyle bir sahtekârlıkla karşılaşmadım.

Ben o iki kızkardeşten gelen mektupları üzüntüden kahrolarak okumuş, size de aynen anlatmıştım. Gerçek olmayabileceği hiç aklıma gelmedi, çünkü üniversiteler yoksulluktan harç yatıramayan öğrencilerle dolu. Ama bu “Mehmet Kaya Ergör” isimli, sabıkalı ve huzurevinde kalan bir dolandırıcının işiymiş ve size banka numarasını vermeden önce birkaç hafta beklediğim olayda kesin bir belge olduğunu düşündüğüm “Balıkesir Vali Yardımcısı Mustafa Erdoğan” adıyla, imzasıyla gelen ve Valiliğin antetli kağıdına yazılmış izin dahil tüm bilgiler sahteymiş.

Allah’tan hesaba hemen para akmaya başlayınca Ziraat Bankası yetkililerinin dikkatini çekmiş ve hesabı bloke etmişler. Bir de onlara ‘zorluk çıkarmayın’ diye haksızlık ettim.

Bankadan da, hesap numarasını bana sık sık soran, verir vermez para yatıran iyi kalpli, hayırsever okurlarımdan da özür diliyorum. Balıkesir Savcılığı’nın izniyle Ziraat Bankası’nın paraları iade edeceğini Banka müdürü Oğuzhan Tosunoğlu bana bildirdi, merak etmesinler... Demek ki Valilik’ten, İl Dernekler Müdürlüğü’nden telefonla sormam gerekiyormuş.

Deniz Feneri olayından sonra hiçbir şey beni şaşırtmıyor ama görüyoruz ki insanların “merhamet duygularını soymak” gibi en aşağılık bir suça yeltenenler Türkiye’de her an çıkabiliyor artık.

Bundan sonra köşemde hiçbir kampanya yer almayacak. Ben de vazgeçiyorum!

DİĞER YENİ YAZILAR