Dünya Kadınlar Günü’nde don sohbeti!

Haberin Devamı

Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü... Her ne kadar Türkiye’de kadının ezilmişliği, geri bırakılmışlığı, ona karşı şiddetin her türlüsü bitirilemedi, eksik yasalar tamamlanıp düzeltilemediyse de özellikle son 10 yılda çok yol alındı.
2008 yılında ise Türkiye’de tartışılan tek kadın hakkı “liseyi türbansız bitirmiş öğrencilerin üniversiteye türbanlı girebilme hakkı”... Erkekler başta Meclis’in erkekleri ve tüm büyük devlet büyükleri olmak üzere yalnız bu kadın hakkı için (oy getiren yalnızca bu çünkü) kendilerini paralıyorlar.
“Bu hakkı verip sonra devlet dairelerinde çalışma hakkını nasıl alacaksınız” sorusunun ise cevabı yok. 2008’in 8 Mart’ının bir özelliği de Cüneyt Zapsu’nun “Türbanını çıkar demek donunu çıkar demekle aynıdır” sözü kadar seviyesiz ve abuk bir söze cumhuriyet tarihimizde hiçbir abukluğun ulaşamamış olmasıdır.

TEPEDEN MAHALLE BASKISI

Duyduğumdan beri sağdan bakıyorum olmuyor, sola geçiyorum yine olmuyor, saçmalamanın bu boyutuna yorum getirmek bile imkansız.
“Başı açık olanın .... da açık” demiş de olabilir (benzerlerini daha önce Bülent Arınç ile Başbakan da söylemişti), “Biz başla ...ı karıştırıyor” da demek olabilir, “kadının kafası ne ki, yerine ... da konabilir” gibi kadını aşağılamak da olabilir, türbanın “kutsal” olduğunu, din emri olduğunu düşünenler bulunduğuna göre “kutsal”la donu karıştırarak saygısızlık yapmak da...
Hangisi olursa olsun insana ‘bu yaşta bu zekâ, akıllara sezâ’ dedirtecek bir benzetme. Tepeden, çaktırmadan mahalle baskısının; “Müslüman kadın türbanını çıkarırsa çırılçıplak demektir”i empoze etmenin ta kendisi. Asıl bu sözden sonra “Benim eşimin ve kızlarımın başı açık” demesini anlayamadım ben. Nasıl bir kendinle çelişkidir bu?
Aynı konuşmada “elitler” olayını kaçırmayarak “Tayyip Erdoğan Türkiye’yi yöneten elit kesimden olmadığı için onu benimsemediler” sözü ayrı bir inci. Bütün sermaye, bütün elitler ona oy verdi, uzun yıllardır Türkiye’yi de kendileri yönetiyor. Daha ne yani?
İnsan okudukça ‘danışmanlık işi herhalde boşuna bitmedi’ diye düşünüyor.

***


“21. yüzyılda din” tartışması ve İranlı gençler!

Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’nun da Başbakan Erdoğan’ın AİHM kararından söz ederken “Ulemaya sorsunlar” sözünü hiç aratmayacak (veya tıpatıp aynı) şekilde Danıştay ve AİHM kararları için “Diyanet’e sorsunlar” demesi son derece şaşırtıcı olduğu kadar gelinen noktayı açıklayıcıdır.



Bütün bu gelişmeler, Cüneyt Zapsu’nun son konuşmaları da dahil toplumun kafasını yine iyice karıştırdı. Acaba kısa süre önce “21. yüzyılda yaşadığımızı fark etmeli, dini de bu yüzyıla göre anlamaya çalışmalıyız” diyen Diyanet İşleri Başkanı ne anlatmaya çalışıyor? 21. yüzyılda yargı da karar verirken din adamlarına mı danışmalı? Bu yüzyılda dinin rolü nedir ve yine bu yüzyılda başörtüsünün “gelenek mi, emir mi” olduğu anlaşılabilir mi? Laiklik inançlara özgürlük mü, baskı mı getirir? Dünya Kadın haftasında kadın kuruluşları Diyanet İşleri Başkanı’ndan neden Kur’an yorumu istiyor?
9 Mart Pazar günü Her Açıdan’da bu konuları tartışacağız. Programa Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün, “Evrensel Çağrı Kur’an Meali”nin yazarı, din araştırmacısı ve yazar Mustafa Sağ, Karşılaştırmalı dinler ve laiklik uzmanı-araştırmacı yazar Aytunç Altındal ile Bahçeşehir Üniversitesi Medeniyet Araş. Merkezi Bşk. Prof. Dr. Bekir Karlığa katılacaklar.
Her Açıdan’ın bir bölümünde de İran’da doğdukları günden beri Humeyni rejiminde yaşamış ve ilk kez ekrana çıkacak olan iki İranlı gencin anılarını dinleyeceğiz. İranlı kadın romancı Marjane Satrapi’nin Persepolis çizgi romanı ile filminin de gündemde olduğu ve “Türkiye İran’a benzer mi” tartışmasının sık sık yapıldığı şu günlerde onların yapacağı karşılaştırmaların ilgi çekici olacağına inanıyorum.
Pazar günü öğlen 12.30’da STAR’da bu programı izleyin, her zamanki gibi dinamik bir tartışmada çok yararlı bilgiler edineceksiniz.
(Not: Dün başladığımız Baykal yazısının devamı yarına...)

DİĞER YENİ YAZILAR