Arınç kışkırtıyor ve gerçekleri saptırıyor

Haberin Devamı

Ülkenin yüksek mahkemeleri, Anayasa hukukçuları, neredeyse tüm sivil toplum kuruluşları uyarı görevlerini hakkıyla yapıyor ve demokratik çözüm arıyorlar. Hukukçular AKP ile MHP’nin anlaşarak yapmaya çalıştığı değişikliklerin “Anayasa’nın laiklikle ilgili değişmez, temel ilkeleri durduğu sürece ne belli maddelerde ne de diğer kanunlarda yapılan değişikliklerin istedikleri sonucu vermeyeceğini” tekrarlıyorlar.

Son olarak 3 Şubat Pazar günü Her Açıdan’da Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu bunu açıkladı ve “Temel hak ve özgürlükler” konusunda referandum yapılamayacağını, Cumhurbaşkanı’nın da bunu istemeyeceğini söyledi.

Yapılan tartışma bir “yasakçılık-özgürlükçülük” tartışması değildir. Türkiye’nin rejimini koruyan, bugününü ve geleceğini düzenleyen temel kanunlar, kısacası hukuk tartışılmaktadır. Ve eğer Türkiye bir hukuk devletiyse, söylendiği gibi “hukukun üstünlüğü” her şeyden önce geliyorsa en başta bu ülkeyi yönetenlerin bu hukuka saygı göstermesi, evirip çevirip oyuncak gibi oynayarak istedikleri sonucu “ne pahasına olursa olsun” elde etmeye çalışmaması gerekir.

Ama bakıyorsunuz tartışma hukuk iken Başbakan ve diğer siyasetçiler sanki söz konusu hukuk değil de kutupmuş gibi toplumu birbirine düşürmeye çalışıyorlar. Son olarak Meclis eski Başkanı, AKP Milletvekili Bülent Arınç uzun süren sessizliğini yine “kutuplaşmaya hizmetle” bozdu ve önce sanki mesele “tüm dinî kıyafetlerle, dinsel (veya siyasi) simgelerle devlet alanlarına girilmemesi” değilmiş, yalnız türbanmış gibi ve hukukî bir kural değil de birileri tarafından önleniyormuş gibi “Başı kapalı olarak okula giremezsin diyen yasaklı bir zihniyet var” dedi.

O da yetmedi “Onlar giremezken çok sevgili arkadaşları hangi kıyafetle üniversitelere giriyorlar biliyorsunuz. Hatta biraz da kıskançlıkla izliyorsunuz. Yavrularımız arasında bir ayrımcılık yapılması eşitliğe aykırı” dedi... Yine yetmedi, AKP ve MHP’nin istedikleri değişikliği iki kişi anlaşarak, paldır küldür yapmalarına -ki AKP’nin istediği Anayasa değişikliklerini hazırlayan Bilim Kurulu’nun başındaki Prof. Ergun Özbudun bile dayanamayarak uyarmıştır- karşı çıkanları “darbe çığırtkanlığı” ile suçladı.

İFTİRA DAVASI

Kendisi de hukukçu olmasına rağmen bilinçli olarak hukuku hiçe sayan ve tartışmaları “bir zihniyet”e maleden, öğrencileri birbirine karşı kışkırtan ve demokratik tepki haklarını kullanan bir toplum kesimini darbe çığırtkanlığıyla suçlayan Bülent Arınç’ın kendisi hukuk önünde suçludur.

Ve büyük ihtimalle bu insanlardan herhangi biri onun hakkında “hakaret ve iftira” davası açma hakkına sahiptir.

Bunun da ötesinde Arınç “çok sevgili arkadaşları” sözüyle aslında “tepki duydukları” demek istediği öğrencilerin kıyafetlerinde ne kötülük olduğunu da açıklamak zorundadır. Zira “yavrularımız” sözüyle de “türbanlılar dışında kalan, ‘çok sevgili arkadaş’ tanımı içine topladığı gençleri kastetmediği konuşmasında açıkça bellidir.

Her ne kadar “AİHM kararları ve bunların ilgili olduğu ‘Sözleşme’nin 9. maddesi’ zaten eşitliğe aykırı bir ortam yaratılacağı için (tümüyle Arınç’ın iddiasının tersi yönde) o şekilde çıkmış ve hazırlanmışsa da Bülent Arınç evrensel hukuku da hiçe saymakta bir mahzur görmemektedir. Bu konuda AİHM’nin Türk yargıçlarının son birkaç gün içinde yaptıkları açıklamaları da görmemektedir.

Konuşurken hiç değilse bu ülkede TBMM Başkanlığı yapmış biri olduğunu aklında tutsa çok iyi olacak.

*****

Sınıf Bunadı’yı kaçırmayın!

Geçen hafta Müjdat Gezen Tiyatrosu’nun “Sınıf Bunadı” isimli son oyununu izledim. Sanattan kazandığı her kuruşu yine sanata yatıran, bununla da yetinmeyip ömür boyu ödeyeceği kredilerle “huzurevi” açan, ormanlar üretmeye çalışan Müjdat Gezen yine zevkle izlenen bir oyun ortaya çıkarmış.

“Sınıf Bunadı”da Hababam Sınıfı’nın bilinen karakterleri Domdom, İnek Şaban, Tulum Hayri, Güdük Necmi ve yıllar sonra aynı sınıfın farklı kuşaktan genç öğrencileri karşı karşıya geliyorlar.

Müjdat Gezen, artık yarı bunamış durumda olan ve hastaneden kaçan Refüze Ekrem rolünde...

Hababam’ın o dürüst, saygılı, iyi kalpli okul müdürü Kel Mahmut’un yerini ise üç kağıtçı, katı kalpli bir müdür almış. Sınıf Bunadı’nın ana teması Türkiye’nin yaşadığı “değerler” erozyonu ve bu erozyon içinde Atatürk’e bağlılığın bile tartışılır hale getirilmesi... Özellikle son yıllarda yaşanan değişim/dönüşüm...

Oyunun sonunda Müjdat Gezen’in canlandırdığı Refüze Ekrem’in söylediği “Bunadıysak Atatürk’ü unutacak kadar bunamadık ya” sözleri sanıyorum benim gibi birçok izleyicinin gözlerini yaşartmıştır...

İnsanı gülerken bile hüzünlendiren bir oyun olan “Sınıf Bunadı”yı ailece görmenizi ama özellikle ilkokuldan lise sona kadar olan öğrencilerin mutlaka görmesini öneriyorum.

Hababam’ın eski öğrencilerini canlandıran deneyimli sanatçılar İlhan Daner, Ercan Demirel, Erdoğan Tuncel, Ercan Bostancıoğlu, Ferdi Merter, Kemal Kuruçay, Ümit Yasin’i büyük bir zevkle izliyorsunuz ama onların yanında çok dikkat çeken iki isim de var; Müzik öğretmeni rolünde Ebru Tekgündüz ile öğrencisine söylediği “Can, gizem yapma” esprisine pek güldüğüm Edebiyat öğretmeni İlker Ayrık.

Bence ikisi de gerçekten uluslararası düzeyde başarı kazanabilecek potansiyele ve doğal yeteneğe sahipler.

Müjdat Gezen’i, öğrencilerini ve diğer sanatçıları gönülden kutluyorum.

DİĞER YENİ YAZILAR