Bu yaptığınız etik mi Sayın Gül?

Haberin Devamı

Abdullah Gül ve arkadaşları işlerine geldiğinde Anayasa Mahkemesi’ni alkışlıyor, gelmediğinde “hedef gösterme”ye varacak kadar kararlara karşı çıkıyor; “Allah’ın hesap soracağını” bile söylüyorlar.

Bir mahkemeye, yargıya Hükümet’in bu kadar açıktan baskı yaptığı görülmüş şey değildir.

Hele başbakanlık, bakanlık yapan ve “devlet adamı” özelliği taşıması gereken insanlara yakışan bir şey hiç değildir.

Gül şimdi de “Anayasa Mahkemesi’nin 367 oy şartıyla ilgili kararında hukuki ilkeleri gözardı ettiğini ama son kararla bunu bertaraf ettiğini” söyledi. Bu halkı yanıltmak, aldatmaktır.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde uzlaşma sağlanması için 367 şartının konduğu Mahkeme tarafından da, Anayasa hukukçuları tarafından da açıklanmıştır.

Seçilecek kişi üzerinde uzlaşılması devletin tüm kurumlarının, sivil toplum kuruluşlarının, toplumun da talebidir ve bu, tarihte benzeri görülmemiş şekilde mitinglerle, her tür tepkiyle açıkça ortaya konmuştur.

Anayasa Mahkemesi’nin “cumhurbaşkanını halkın seçmesi” ile ilgili son kararı ise tamamen başka bir konudur.

Mahkeme Abdullah Gül’ün söylediği gibi “bir konuda hukuka aykırı, diğerinde hukuka uygun” hareket etmiş değildir.

Milleti iktidarları süresince “biz dindarız, onlar değil” söylemiyle yanıltanlar, şimdi de bir yandan “biz halk adamıyız, onlar değil” diyerek ve Anayasa Mahkemesi kararlarını saptırarak yanıltıyorlar.

Yaptıkları siyasi etiğe ne kadar uyuyor hiç düşünüyorlar mı acaba?

(Not: Trilyonlarca lira hazine ve seçim yardımından sonra devletin resmi araçlarını seçim faaliyetlerinde kullanmak siyasi etiğe ne kadar uyuyorsa, bu da o kadar uyuyor herhalde!)

*****

Rötar yine THY’nin huyu oldu!

Türk Hava Yolları bir ara düzelmişti, sevindik, uzunca bir süredir yine eski âdetlerine döndüler.

Özellikle Akdeniz, Ege gibi turistik bölgelere, daha da özellikle Bodrum, Antalya gibi turizmin gözbebeği sahil kentlerine uçuşlarda en az bir saat, çoğu kez birkaç saat bekletmek artık sıradan bir uygulama gibi THY için.

Bazen terminalde, bazen de uçağa alarak “kapalı kutu içinde” insanlara ızdırap çektiriyorlar.

Sadece duyarak yazmıyorum, kendim de yaşamaktayım. Tabii THY bu kadarını yapar da özel havayolları eksik kalır mı?

Geçen hafta İngiltere’den Onur Air ile gelip dönen İngiliz arkadaşlarım gelirken 2 saat rötar yapan uçağın farkı kapatmak için aşırı sürat yaptığını, yolcuların oraya buraya savrularak ağlamaya başladığını anlatmışlardı. Dönerken de Bodrum Havaalanı’nda 7 saatlik bir rötarla sabahın üçüne kadar beklemişler.

Yanlarında 2 bebekle birlikte.

Çok hoş değil mi? Herhalde turizm sezonu için özel bir program hazırlamış olmalılar. “Bir uçan bir daha uçmasın” programı!

(Not: Bu arada Atatürk Havalimanı’ndaki USAŞ’a ait “Gategourmet” büfesinin fiyatları da THY veya Onur Air kadar sarsıcı. 4 kaşarlı tost, 4 çay ve 2 portakal suyu 70 YTL. Kesenize güveniyorsanız uğrayın.)

*****

“Sarıkamış” elbette!

Sevgili okurlarım, dün “Benim oyumu belirlemişler” başlıklı yazımda siyasi partilerin PKK terörü ve Kuzey Irak konusundaki politikalarını, çözüm projelerini de en açık şekilde tekrar tekrar anlatmaları gerektiğini yazmıştım.

Son anda yazıya “özellikle Sarıkamış Faciası ile ilgili açıklamadan sonra” ilâvesini telefonla yaptım. Ertesi gün dizgideki arkadaşımızın “Sarıkamış”ı iki ayrı kelime halinde yazdığını görünce de pişman oldum. Birleşik yazılabilecek birçok sözcüğün TDK tarafından ayrılması onlarda bu yanılgıyı yaratabiliyor ve “yer; il, ilçe, köy” isimlerinde bile hata yapmalarına neden olabiliyor.

Özür dileyerek düzeltiyorum.

DİĞER YENİ YAZILAR