Kontenjan meselesi

Haberin Devamı

Görünen o ki katsayı meselesi bir süre daha çekişmelerle gündemimizde olacak. Ancak ben kontenjan meselesini karar vericiler için sayılarla gözler önüne serip çözüm önermeye çalışayım. Üniversiteler cuma gününe kadar mevcut bölümler için kontenjan taleplerini YÖK’e bildirecek. Açılacak yeni bölümler içinse onaydan sonra tekrar başvurulacak.

Geçtiğimiz yıl yerleştirme sonunda 100 bin öğrencinin tercih yapmasına rağmen ortada kalmasına yol açan arz-talep dengesizliğinin en rahatsız oldukları konuların başında geldiğini YÖK üyelerinin kendi ağızlarından şahsen duydum. Yani yerleştirenlerin yüzde 10’u istediği bölüme veya üniversite sınavına girip, puanları birçok yere yettiği ve o bölümleri istedikleri halde, bu nedenle yerleştirilemiyor.

Yaklaşık 70 bin öğrenci devlet üniversitelerine, 30 bin öğrenci ise vakıf üniversitelerine yerleşemeyip kontenjanları boş kalmış. Burada çarpıcı olan, vakıf üniversiteleri toplamında yüzde 38 kontenjanın boş kalmış olması.

***


İşin başka bir acı yanı ise; YÖK haklı olarak daha çok şu iki konu üzerinde duruyor; öğretim üyesi ve fiziki kapasite yeterli mi?

Devlet üniversitelerine gösterilen kriterlerle vakıf üniversitelerine gösterilen kriterlerin aynı olduğunu söylemek mümkün olmamakla birlikte devlet ve/veya hükümet politikasındaki her ile bir üniversite açma eğiliminin ne kadar doğru olduğu da tartışılır. Geçen yıl açılan devlet üniversitelerinin birçoğunda kontenjanların çoğu boş kaldı, ayrıca bu yıl geçen yıldan daha fazla kontenjan isteyecekler. Diğer yandan aktif 35 vakıf üniversitesi sayısı bu yıl en az 45’i ve yakında da 50’yi bulacak. Yeni açılacak üniversiteler ve mevcut üniversitelerin açacağı yeni bölümlerle artık arz-talep dengesinin eşitleneceği bir duruma doğru gidiyoruz . Eğer hükümet veya devlet politikasında her sınava giren öğrenciyi (Anayasa’da belirtildiği gibi) yerleştirme hedefi varsa, hepsi yerleşene kadar çalışacak bir sistem önerilmeli. şu andaki yerleştirme sisteminin sürdürülebilir olmadığı yıllardır görülüyor.

***


YÖK’ün şu konuları da gözardı etmemesi lazım: Boş kalan kontenjanların yüzde 7’si her yıl yurt dışına kayıt olduğu için boş kalıyor ve bu kontenjana başkaları ek kontenjandan bile yerleşemiyor. Boş kalan kontenjanlar nedeniyle üniversitelere ayrıca maddi anlamda inanılmaz yük biniyor. Dolmayan derslikler, giderler de cabası. Örneklemek gerekirse, bugün tüm vakıf üniversiteleri mecbur olduğu burs oranının çok üstünde burs veriyor. 10 yıllık üniversitelerin ortalaması yüzde 21 ÖSYM bursuna takabül ediyor. Başarı bursu, yerel burslar derken ekonomik koşullarda kanuni oran yüzde 15 iken, üniversiteler ortalama yüzde 35-40, tam bursa tekabül eden burslar vererek ayakta kalmaya çalışıyor. ÖSYM burslarının yüksek çıkmasının bir nedeninin ise vakıf üniversitelerinin istediği kontenjanlardan burs verme şartı olduğu açıkca görülüyor.

Peki ne gibi çözümler bulunabilir:

1. Sıralama sınavı yapıldığı için barajın kaldırılması ve tüm kontenjanlar doluncaya kadar yerleştirme yapılması.

2. Yılda iki kez sınav yapılıp (temmuz ve ocak) ilk dönem olmadıysa sonraki döneme kayıt yaptırma imkânı sağlanması. Veya tek sınav yapıp ek kontenjandan sonra boş kalan kontenjanlara şubat ayında da kayıt imkânı tanınması.

3. Sınav yılda bir veya iki kez yapılıp, bir önceki yılda her üniversitenin boş kalan verilerine göre her bölüme asil ve yedek yerleştirme yapılması.

4. Yurt dışında okuyan öğrencilere af çıkartıp, yurt dışında geçtiği dersleri de sayıp Türkiye’deki üniversitelere kayıt imkânı verilmesi.

Amaç tek olmalı: Herkese eğitim imkânı yaratmak. Aksi takdirde kapasite artırımına rağmen öğrenci yerleştirememeyi artık toplum kaldırmaz. Bundan sonra da sistem oturuncaya kadar Türkiyede 3-4 yıl boyunca üniversite kurma izni verilmemeli aksi takdirde Türkiye hızla kapanan üniversiteler cehennemine dönebilir.

DİĞER YENİ YAZILAR