Yeni anayasayı ve “Yeni YÖK”ü önceden bilenler mi var?!

Haberin Devamı

6 Ağustos 2007 günü Kanal 7’de AKP’nin isteği üzerine başlanan yeni anayasa taslağı çalışması ile ilgili soruları cevaplayan Prof. Dr. Ergun Özbudun, YÖK kaldırılacak mı sorusuna, “Siyasi otorite karar verecek buna. Ben YÖK’ün kaldırılmasını düşünmüyorum ama YÖK’ün bu şekilde muhafaza edilmesi de mümkün değil. YÖK üniversitelerin iç işleyişlerine, müfredatlarına, atamalarına, rektör seçimine müdahale etmeyen, yetkileri sınırlı bir koordinasyon organı haline gelebilir” diye cevap veriyor. Ardından sorulan, “12 Eylül darbesi ve takipçileri en çok üniversite özgürlüğünden korkarlar. Gelişmiş ülkelerdeki gibi bir üniversite yapısına karşı ne tür tepkiler bekliyorsunuz?” sorusunu da “Mevcut demokratikleşme ortamında, ‘üniversiteler zapturapt altına alınsın. Bir merkezden yönetilsin’ demek ve YÖK’ün statüsünü savunmak hiç kolay değil. Doğrusu karşı argümanların nasıl savunulacağını merak ediyorum. İlke olarak kim akademik özgürlüklere karşı çıkabilir ki bugün” diye cevaplıyor.

***

Bu makalenin okunduğu (bu)gün Abdullah Gül Türkiye’nin Cumhurbaşkanı seçilecek. AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, cumhurbaşkanı seçiminin ardından taslak üzerinde derhal çalışmalara başlayacaklarını beyan etmişti. Şimdi olacaklara bir göz atalım:

Yeni YÖK Başkanı 8 Aralık 2007’den sonra Abdullah Gül tarafından atanacak. Ancak bu tarihe kadar Özbudun’un yukarıda aktardığım görüşlerine bakarak, mevcut anayasamızın aşağıda sıraladığım maddelerinde ciddi değişiklikler yapılacağı kanısındayım:

*Madde 42: “Eğitim ve Öğrenim Hakkı ve Ödevi.” (Bu madde devletimizi bağlayan görevleri sıralıyor ama bunlar yerine getirilemediği için üniversitede okumak isteyen 1 milyon üstündeki vatandaş açıkta kalıyor)

*Madde 104 (b): “Cumhurbaşkanı görev ve yetkileri.” “YÖK üyelerini seçmek ve rektörleri atamak.”

*Madde 130: “Yükseköğretim kurumları.”

*Madde 131: “Yükseköğretim üst kuruluşları.”

Özbudun’un cevaplarına bakılacak olursa YÖK, daha çok denetleyen, akademik akreditasyon veren, yapı ile ilgili iyileştirmeler yapan, yerel-bölgesel birimler eliyle yöneten merkezi bir kurum haline dönüşecek gibi duruyor.

***

İstanbul Bakırköy ve Başakkent’te 2 kampüsü olan ABD New York Eyaleti Alfred Üniversitesi, son günlerde üniversite açtığına dair ilanlar veriyor. Bu modele dünyanın belirli ülkelerinde devlet tarafından izin veriliyor, örneğin İngiltere, Almanya, Yunanistan, Malezya, Endonezya, Birleşik Arap Emirlikleri.

Her zaman savunduğum gibi, talebi karşılayabilmek adına, öğrencilerimiz yurt dışına gideceğine know-how’ı Türkiye’ye taşımak ve dolayısıyla milli sermayenin ülke içinde kalmasını sağlamak üzere bu izinleri vermek daha doğru olacaktır.

Ancak bu işlerin kanunların izin verdiği ölçüde yapılması gerekir. “Daha önce İzmir Fatih Koleji Fairleigh Dickinson Üniversitesi’ni Türkiye’ye benzer koşullarda getirmişti, biz de aynı şekilde talebi karşılıyoruz” demek çözüm de değildir, doğru olan yol da değildir. Bu arada akla gelen soru da şu tabii: Alfred Üniversitesi’nin Türkiye’deki yatırım ortağı, yeni çıkacak anayasayı ve dolayısı ile YÖK’e ilişkin değişiklikleri önceden mi biliyor? Sormadan edemiyoruz doğrusu...

DİĞER YENİ YAZILAR