Olaylar göründüklerinden çok daha derin anlamlar içerirler...

Cumartesi günü İstiklal Caddesi’nde patlayan “IŞİD’li canlı bomba”, ilk bakışta terörün “PKK’dan sonra IŞİD’e de sıçrayarak; Türkiye’yi baştan aşağı kana bulama operasyonu” olarak görülüyor...

***

Ben ise öyle görmüyorum...

Derin ve çok tehlikeli hesaplaşmalar yaşanıyor gibi duruyor olaylar...

Bu kadar derin ve kanlı hesaplaşma, “terör örgütlerinin isimleri ve militanları üzerinden yapılsa da, hesaplaşmanın doğal sonucu bir süre sonra sükunet”in egemen olması kaçınılmaz görünüyor...

***

Rahmetli Ufuk Güldemir; “manşetlere değil, manşetlerin esasen ne söylemek istediğine bakmak lazım gerekir” derdi...

Ben de böyle düşünüyorum...

“Eylemlere değil, eylemlerin ne söylemek istediğine” odaklanıyorum...

***

PKK’nın Nevruz öncesi; Ankara’yı kana bulaması, masum çocukları, anne babaları hedef alması ile hemen sonrasında IŞİD’li canlı bombanın, günahsız turist kafilesini hedefe oturtması, masum turistlerin yanıbaşında bomba patlamasının altında yatan “okumaları” iyice gözden geçiriyorum...

***

Rahmetli Ufuk’un dediği gibi; “olaylara değil, olayların ne söylemek istediğini” anlamaya çalışıyorum...

Haberin Devamı

20 MART; İSTANBUL TERKEDİLMİŞ BİR KOVBOY KASABASI... ÇOCUK TİYATROLARI BİLE KAPALI... (2)

Pazar sabahı; çocuklarla antrenman yapmak üzere kulübe gitmek için evden erken çıkıyoruz...

Birer buçuk saatlik sıkı bir antrenman programımız var hepimizin...

Hazırlanması, çıkışı, duşu, kıyafeti, değişimi 2.5 saati buluyor...

***

Öğlene doğru antrenmandan çıkıyoruz... Tiyatroda belki güzel bir oyun vardır diye çocuk tiyatrosunu arıyorum...

İlk şoku orada yaşıyorum;

- “Çocuk oyunları da iptal edildi bugün...” diyor tiyatrodaki yetkili...

Donup kalıyorum...

Tiyatroda hafta sonları, 100-150 çocuk; oyunları seyrediyor, sanatı ve tiyatroyu sevmeye başlıyor; ufku genişliyor, hayata sanat penceresinden bakmayı öğreniyor...

***

Bu ülkede terör en sonunda 5-7 yaşındaki çocukların tiyatrolarının durmasına bile neden oluyor... Hayatın bütün renklerinin, kıpırtılarının ve heyecanlarının bitmesinin bundan daha ibretlik bir göstergesi olabilir mi?..

Haberin Devamı

***

Aldığım cevabın “trajik anlamını” çocuklara yansıtmadan, bir formül bulmaya çalışıyorum...

Terör bizi bitirmeye çalıştıkça; teslim olmayacak, hayata tutunabilecek yeni formüller icat etmeye çalışıyorum...

***

-“Bugün terör var... Evimizde oturmamız söylendi...” demeyi içime sindiremiyorum... Bir umut, bir kıpırtı, bir hayat öpücüğü vermek istiyorum...

***

Pazar öğlen yollar ıssız...

Caddelerde kimsecikler yok...

Araba o kadar hızlı yol alıyor ki, İstanbul’u bir baştan bir başa on dakikada katedecek bir tenhalıkta adeta...

TOPKAPI SARAYI’NIN VE KIZ KULESİ’NİN KARŞISINDA İKİ ÇOCUKLA ISSIZ BİR PAZAR... (3)

“Sizi onbeş günlükken kundakta götürdüğüm yere götürmemi ister misiniz?..” diyorum çocuklara...

Konu bir anda ilgilerini çekiyor...

-“Evet baba götür...” diyorlar...

***

Karar veriyorum;

Onları 7 yıl önce kundakta uyurlarken götürdüğüm yere götüreceğim...

Bilgisayarlar, ipad’ler, telefonlar, oyunlar yanımızda tedarikliyim...

İstanbul’un en muhteşem manzarasında, çocuklara unutulmaz bir İstanbul Pazar’ı yaşatacağım...

Haberin Devamı

***

Yemeklerini yerken, görmedikleri bir İstanbul manzarasını, yaşamadıkları bir atmosferin ambiyansını, Topkapı Sarayı’nı, Kız Kulesi’ni, Boğaz’dan Marmara’ya açılan dünyanın en muhteşem panoramasını göstereceğim... Yanına ufak sürprizler de hazırlayarak...

Olaylar göründüklerinden çok daha derin anlamlar içerirler...

***

Anneleri soruyor; -“Bugün bir programınız var mı?..”

-“Hiçbir şey yok... Merak edeceğin...” diyorum...

Arabayı Dolmabahçe’ye doğru sürerken; Akaretler Yokuşu’na geldiğimde aniden yukarı sapıyorum...

Beşiktaş Plaza’nın olduğu avluya giriyorum... Tepedeki Vogue restorana götüreceğim onları...

***

15 günlükken kundakta onları oraya götürdüğümde, Beşiktaş’ın çifte şampiyonluk kutlaması oluyordu...

Şimdi ıssız bir Pazar’da; Topkapı Sarayı’nı Kız Kulesi’ni, Marmara’yı, Boğaz’ı, İstanbul’u, tepeden seyretmelerini arzuluyorum...

Babamın da beni o yaşlarda, Tarabya sırtlarına çıkartıp; İstanbul Boğaz’ını oradan seyrettirdiğini hatırlıyorum...

***

-“Beşiktaş’ta yöneticiyken, şu yandaki binada çalışırdım... Burası Beşiktaş’ın kulüp binası... İsterseniz içeri girebilirsiniz...”

Haberin Devamı

Çocuklar içeri girip, koliler halinde duran Gomez’in resminin bulunduğu Beşiktaş dergilerinden alıyorlar iki tane...

***

Kulüpten çıkıp; Vogue’un olduğu binaya yöneliyoruz...

Vale falan görünmüyor etrafta...

Güvenlik memuruna;

-“Vale yok mu?..” diye soruyorum...

- “Kimsecikler gelmedi...” diyor...

-“Karşıdaki güvenlik görevlisine bir söyleyiver... Arabayı oradaki çitin arkasına park edeyim... Nasıl olsa kimse yok... Kulüp yöneticilerinin arabaları için park yeri orası... Ben de oraya park ederdim... 12 yıl sonra, bu ıssız Pazar’da bana bu hakkı çok görmezsin umarım...” diyorum...

-“Elbette...” diyor güvenlik...

- “Ama kulüpte kimse yok... Vogue’a da kahvaltı veya brunch için geldiyseniz, kahvaltı servisi yok...”

-“Açık değil mi orası?..” diyorum...

-“Öğlen yemeğine gelmiş oluruz biz de...”

***

Yukarı çıkıyoruz...

Bizden başka kimseler yok...

Karşımızda Haliç, Marmara, Boğaz, delta, Kız Kulesi, Topkapı Sarayı, tarihi yarımada... Her şeyimiz var yanımızda...

Yemekle beraber beş saat vakit geçiriyoruz orada... Beş saat içinde, sadece iki çift geliyor birer saat kalıp gidiyorlar... Başka kimseler yok...

***

-“Sizi buraya getirdiğimde kundakta uyuyordunuz... Buradan stada gittik... Orada şampiyonluk kutlamaları vardı... Statta da ninni gibi tezahürat eşliğinde saatlerce uyudunuz...” Fark ediyorum ki, çok seviyorlar burayı...

-“Burası Beşiktaş’ın neresi oluyor?..” diye soruyorlar...

-“Beşiktaş’ın tam kalbi burası...” diyorum...

-“İstanbul’un da tam kalbi...”

***

Terörün İstanbul’u Western filmlerinin terkedilmiş ıssız kasabalarına çevirdiği bir gün; çocuklar Kız Kulesi’yle, Topkapı Sarayı’yla, İstanbul’un kalbiyle tanışıyorlar...

Hayatlarımızı, umutlarımızı, neşemizi, mutluluğumuzu yok etmeye çalışan teröre inat... Yaşasın hayat!..

DİĞER YENİ YAZILAR