“Öğretmen rahat bırak çocukları...”

Ece Vahapoğlu yeni bir kitap yazıyor...

“Nasıl sağlıklı yaşarsın, nasıl kendini iyi hissedersin?..” sorusunu ünlülere soruyor...

Bir paragraflık cevaplarını kitapta yayınlayacağını söylüyor...

***

Ona sağlıklı yaşamın ve kendimi iyi hissetmenin temel koşulunun, kitaptaki sorusunun aksine; “kendimi ünlü hissetmemek” olduğunu söylemiyorum...

Biliyorum ki, o akademik bilgiler eşliğinde ünlülerin sağlıklı yaşam formüllerini kaleme alıyor...

“Öğretmen rahat bırak çocukları...”

***

Oysa ben, uzun yıllardır kendimi “iyi hissetmenin ilk koşulunun” kendimi ünlü hissetmemekten geçtiğini biliyorum...

Yaşamımın mutluğunun, içimdeki duyguları yaşamaktan, onları keyfimce egzersiz etmekten, kendimi tanımaktan, kendimle barışık yaşamaktan ve huzurlu olmaktan geçtiğini biliyorum...

***

Kendi gerçeklerimle rahat bir yaşamın temel koşumunun ise, “kendini ünlü olarak görmemekten ve ünlü psikozunda yaşamamaktan” geçtiğinin farkındayım...

Ece’ye bunları söyleyebileceğim bir kitap değil bu...

Ancak; kendini iyi hissetmenin ilk koşulu “kendini ünlü birisi olarak görmekten kurtulup, insanların ve toplumun, rol modeliymişçesine bir sürü gereksiz baskıyı üzerinden atmaktan” geçiyor...

Haberin Devamı

***

Ben uzun zamandır sadece çocuklarıma “sevgi veren bir baba modeli” olmaya çalışıyorum...

Onun dışında kendimi zorlayacak; gerekli gereksiz bir sürü toplumsal roller benimsemeyi reddediyorum...

Bana topluma rol model olacağım iddiasıyla yapılan sahtekarlıklar, zorlamalar, oynanan oyunlar, miş mış gibi göstermeler itici ve sanal geliyorlar...

***

Bu davranış kalıplarının büyük çoğunluğu ünlü denilen türün, içinden gelerek yaptığı, benimsediği, içselleştirdiği davranış modeli olmadığı için, metazorik bir disiplinin zoraki parçası oluyorlar...

Hayatın doğallığını aksettirmeyen, içselleşmiş davranış modelini yaşatmayan her türlü kalıp, ünlülerin hayatını mutlu etmeye değil, azap içinde yaşadığı zorlamalara yol açıyor...

***

Dün Ece Vahapoğlu’na kitabı için, her sabah 06-07 arasında, enerjinin en rahat iletişime geçtiği saatlerde, kulağımda kulaklığım, sevdiğim müzikleri indirerek kendimi dinlediğimi söylüyorum...

Haberin Devamı

Günlerdir dinlediğim en favori parçalarımdan biri ise Pink Floyd’un Another Brick In The Wall parçası...

***

İngiliz yatılı okullarında ve eğitim sisteminde “zorlayıcı ve otoriter eğitim şeklinin” protest bir yansıması olan “hit parça”nın, klibindeki kurgu ve senaryo, beni her izlediğimde derinden etkiliyor...

Çocukları baskı yoluyla eğitmeye çalışan otoriter öğretmenin, evinde yemek yerken karısından işittiği azar ve hayalinde onu dövme arzusundaki ironi, “otoriter” yapılara karşı pop dünyasındaki isyanın estetik muhteşemliğini anlatıyor...

***

“Öğretmen rahat bırak çocukları...

Böyle yaptığın sürece, hepsi duvardaki bir tuğladan ibaret olacak...

Eğitiminize ihtiyacımız yok...

Düşünce kontrol sisteminize ihtiyacımız yok...” şeklinde giden Pink Floyd’un muhteşem “hit”ini ilk dinlediğimde, 20 yaşlarında, tam da o çocukların duygularının taştığı replikleri söyleyen bir gençtim...

***

35 yıl sonra hayatımda aynı protest duyguların yok olmamasından, Another Brick In The Wall parçasını dinlerken, aynı duyguların ruhuma egemen olmasından büyük bir haz alıyorum...

Haberin Devamı

-“Sınıfta küçük düşürülmek istemiyoruz...

Öğretmen rahat bırak çocukları...”

Çocuklara sevgi dolu bir baba olmanın dışında, toplumsal rol modelliğini benimsediğini zanneden “ünlü” yaşantıları ve projeleri, ilgimi hiç çekmiyorlar...

Kendimi ünlü hissetmediğim müddetçe, mutlu olduğumu hissediyorum...

*****

“Öğretmen rahat bırak çocukları...”

GÜNDE 10-15 KİLOMETRE YÜRÜYÜŞ...

Biraz önce yazdıklarımı; Ece’nin kitabı için söylemiyorum...

Ancak “iyi hissetmek ve sağlıklı yaşamak için” günlük olarak yaptığım şeyleri sıralıyorum Ece Vahapoğlu’na...

***

-“Sabah saat 06’da kalkıyorum...” diyorum...

-“45 dakika bir saat arası, kulağımda kulaklık, sevdiğim parçaları indirerek, huzur içinde kendimi dinliyorum...” diye devam ediyorum...

-“Çocukları servise bindirip, okullarına gitmelerini sağladıktan sonra, sabahları günde ortalama 10-15 kilometre arası yürüyorum...

On yıldır sigara içmiyorum...

Son beş yıldır yılda birkaç kadeh kırmızı şarap dışında hiç içki içmiyorum...

Haberin Devamı

Şeker yemiyorum...

Şimdi de unlu yiyecekleri mönümden çıkartıyorum...

Doğal olan her şeyi yiyorum...

Doğal olmayan hiçbir şeyi yemiyorum...

Şekeri meyvelerden alıyorum...

Gece 22.30-23 gibi uyuyorum...

Kendimi 14 yaşımdaki hayat biçimime oturtmuş durumdayım...”

***

Ece; cevap için mi, yoksa söylediklerimin içeriği için mi; niye olduğunu tam kestiremediğim bir cevap veriyor...

-“Süpersin” diyor...

Ona kısa cevapta söyleyemediğim gerçek ise şu;

Uzun bir süredir Benjamin Button’ın Garip Hikayesi filminde olduğu gibi geriye doğru sararak yaşıyorum...

İlk gençlik yıllarımda, sonrasında, çocukluğumda eksik, gedik, yarım kalan duyguları, yaşamaya onları tamamlamaya, hayatı komplekssiz bir bütünsellik içinde oluşturmaya çalışıyorum...

***

Geçmişte yarım kalmış ve kompleksleşmiş davranış kalıplarının, tamamlanmamış duyguların, bitmemiş ihtiyaçların, yaşam boyu başka insanlara kötülük üreten bir kaygan zemin oluşturduğunu biliyorum...

Komplekslerden kurtulan, yaşanmamışlıkları yaşayan, yarım kalmışlıkları tamamlayan ve hayatı bütünleyen bir yaşam biçiminin, çocuklara rol model olmasa da, sevgi modeli olacağını biliyorum...

Öyle yaşamaya çalışıyorum...

Ne diyordu Pink Floyd:

-“Öğretmen rahat bırak çocukları...”

DİĞER YENİ YAZILAR