Sevgiliyle romantik bir akşam yemeğine uygun olmayan lokanta!..

Dün Hüseyin Özer’in Karaköy’de yeni açtığı Sofra Lokantası’na gidiyorum bir grup arkadaşımla...

Sofra Lokantası’nı çoğu kişi gibi Londra’dan biliyorum...

Onbeş yıl önce, Sofra’nın; Londra Hilton otelinin arkasındaki şubesine gittiğim andaki duygularımı yeniden yaşadığımı hissediyorum...

***

Londra’da bir akşam üstü, tıklım tıklım dolu restorana girdiğimde, rezervasyonum olmadığından alelacele küçük bir masa yapıyorlar bana cam kenarında...

Kız arkadaşımla iki kişiyiz küçük masada...

Masayı küçük küçük öyle mezelerle donatıyorlar ki, bu mezeleri Türkiye’de hiçbir yerde tatmadığımdan ve tadamayacağımdan eminim...

***

Her şey o kadar özenli, o kadar lezzetli, o kadar minik porsiyonlarda estetik kıvamda sunuluyor ki, hiçbirini yarım bırakmaya gönlünüz elvermiyor...

Önce gelen bütün küçük mezeler, arkasından ana yemek derken, tıka basa doyuyoruz...

Restorandan çıktığımda, yediğim yemeğin fazlalığından rahatsız olduğumu hissediyorum...

Uzun bir yürüyüş yaparak kendime gelebiliyorum...

Sevgiliyle romantik bir akşam yemeğine uygun olmayan lokanta..

***

O sırada söylemiyorum; ama restorandan çıktığımda “Sofra’nın sevgiliyle romantik bir akşam yemeği için uygun bir lokanta olmadığına” kanaat getiriyorum...

Haberin Devamı

Sevgiliyle romantik yenecek akşam yemeklerinin, bir kadeh kırmızı şarabın buruk tadının eşliğinde, hafif ve doyurucu olmamalı diye düşünüyorum...

***

Yemeğin inanılmaz lezzetinin mideyi doldurmak yerine, aşkın muhteşem dokusunun kalbi doyurduğu bir akşam yemeğinin, daha romantik ve masalsı olacağına hükmediyorum...

Sofra ise, arkadaşlarınızla, çoluğunuzla çocuğunuzla, öğlen yemeklerinde eşinizle dostunuzla, akşam yemeklerinde yurt içinden veya yurt dışından misafirlerinizle topluca gidebileceğiniz ve yediğiniz her yemekte inanılmaz lezzetler bulacağınız bir lokanta...

Fiyatları özellikle düşük tutuluyor...

Ayarındaki restoranların en az yarı fiyatına çıkabileceğiniz biçimde organize ediliyor...

***

Dün öğlen, yine aynı lezzetleri, aynı iştahla aynı keyifle yiyorum...

Yıllar; Sofra’nın yemeklerinin lezzetini azaltmıyor, lezzetine lezzet katıyor...

Hüseyin Özer ve ortağı Deniz Bey’e;

Haberin Devamı

“Bu restoranın bir an önce Etiler, Boğaz çevresinde bir şube açmasını” ısrar ediyorum...

Bu muhitlerin müşterisi, bu tadın hakkını her daim verebilir diye düşünüyorum...

Yemek bitiyor ve tatlılar geliyor masaya...

Sevgiliyle romantik bir akşam yemeğine uygun olmayan lokanta..

TATLISIZ GEÇEN GÜNLER...

Çok hafif tatlılarla donatıyorlar masayı... Farkındayım ki; tatlıların tadı muhteşem...

Görüntüleri; tadlarının nasıl olabileceğini apaçık gösteriyor...

Birbuçuk aydır tatlı yemiyorum...

Şekeri hayatımdan çıkartıyorum...

***

Mekan sahipleri; tatlılardan bir parça da olsa tatmamı istiyorlar...

Hatta ısrar ediyorlar...

Aklıma; bundan tam üç yıl öncesi geliyor...

2012’in bahar ve yaz ayları...

***

Beni cezaevine göndermek için, düğmeye basan o zaman kimliklerinden bihaber olduğum, eski tanıdıklarımın başlattığı süreç aklıma geliyor...

O korkunç günlerde; bir taraftan yoğun spor yaparak hayatta ve ayakta kalmaya çalışıyorum...

Böyle anlarda, insanın var olma ve hayatta kalma sürecinin başladığını o günlerde hissediyorum...

İnanılmaz spor yaparak, beni öldürmeye çalışanlara karşın inatla yaşama ve hayata tutunmaya uğraşıyorum...

Haberin Devamı

Çocuklarıma olan sevgime tutunarak...

Oğuz Atay’ın “Tutunamayanlar” kitabını hatırlayarak...

Hayata daha fazla tutunmak için inanılmaz bir direnç gösteriyorum...

***

Sporun yanında, yediklerime içtiklerime dikkat edince; o tarihlerde üç ayda 25 kilo veriyorum... Sonra yaz bitiyor; Eylül geliyor...

Bir akşam bir dost sofrasında, yemeğin arkasından su muhallebisi servis ediliyor...

O günlerde şeker yemeği yine kesmiş olduğumdan;

“Ben bu tatlıyı almayayım” diyorum...

Israr gırla kıyamet başlıyor...

Tatlının hafif kıvamından, zaten su muhallebisi olduğundan dem vuruluyor ve o gece o sofrada “o su muhallebisi biraz da metazori bana tattırılıyor...”

Tadış; o tadış!..

ŞEKERİ BIRAKTIKTAN SONRA BİR KEZ ALIRSANIZ GEÇMİŞ OLSUN...

Sigara tiryakilerine söylerler...

- “Sigarayı bıraktıktan sonra sakın sigara içmeyin...” diye...

- “ Bir kez içerseniz, bir süre sonra yine eskisi gibi içmeye devam edersiniz... Arada ne kadar zaman içmemiş olursanız olun...” diyerek...

Haberin Devamı

***

Sigarayı bıraktığım 10.5 yıllık sürede, bir daha hiç sigara içmediğimden bu iddia ne kadar doğru bilmiyorum...

Ama “alkolik” değilseniz içki için bu iddia doğru değil biliyorum... Haftada 4-5 gün içki içiyorum uzun yıllar önce... On yıl önce bir kez kesiyorum, 3-5 ay hiç içmiyorum... Sonra zaman zaman kırmızı şarap içiyorum yemeklerle... Beş yıl önce onu da bırakıyorum...

***

Bıraktığım ilk üç yıl, toplam üç ya da dört kadeh şarap içiyorum... Sonraki iki yılda, belki beş ya da on kadeh bütün bir yıl boyunca... Ancak o kadehlerin hiçbiri, beni yeniden haftada dört gün, hatta haftada bir gün şarap içmeye sevketmiyor...

Ne içkiye, ne sigaraya yeniden başlamıyorum...

***

Ancak “üç yıl önce birkaç aylığına bıraktığım şekere, o gece yediğim su muhallebisinin ertesinde yeniden başlıyorum...”

Şekeri bir kez yemeye başladığınızda, vücudunuzdaki şeker talebi inanılmaz bir biçimde tetikleniyor...

Yeniden tatlı ve şeker yemek konusunda dayanılmaz bir arzu duyuyorsunuz... Bunu bildiğimden; dün dostların bütün ısrarlarına rağmen; ne su muhallebisinden, ne de muhteşem görünen tatlıların herhangi birinden tek bir gram almıyorum...

- “Ben tatlı yemiyorum...” diyorum...

Hafif gurur duyarak...

DİĞER YENİ YAZILAR