Öfkeniz yüzünden cezalandırılmayacaksınız... Öfkeniz tarafından cezalandırılacaksınız...

“1) Önce kendi gideceğin yolu öğren... Sonra öğretmeye kalk...

***

2) Bırakabilmeyi öğren... Mutluluğun anahtarı budur...

***

3) Nefret hiçbir zaman nefretle yok edilmez...

Nefret; sevgiyle yok edilir...

Bu ölümsüz bir yasadır...

***

4) Varlığın; öteki kıyısına vardığında, önce, sonra ve ortada olandan vazgeç...

***

5) Sizi kendinizden başka kimse kurtaramaz...

Kendi kendinize ışık olun...

***

6) Damı basit yapılmış bir evin yağmurla dolması gibi, derin düşünmeyen beyine de tutku öyle doğar...

***

7) Gökten altın yağsa insanın arzuları doyurulamaz...

İsteklerin; küçük bir zevk verdiğini ve aslında hepsinin daha çok acıya neden olduğunu bilen kişi bilge kişidir...

***

8) Öfkeniz yüzünden cezalandırılmayacaksınız...

Öfkeniz tarafından cezalandırılacaksınız...

***

9) Geçmişte kim olduğunu bilmek istiyorsan, şu an kim olduğuna bak...

Kim olacağını bilmek istiyorsan, ne yaptığına bak...

***

10) Bir kişinin kendi kendini yenerek kazandığı zafer; bir başkasının savaşta bin kişiyi bin kez yenerek kazandığı zaferden daha evladır...

Haberin Devamı

***

11) Nedensellik...

Etkileşim...

Koşullar...

Ayırt edici algılama...

Hayatı belirleyen dört büyük element bunlardır...

***

12) İnsanlar arasında, nehri geçip karşı kıyıya ulaşan azdır...

Büyük bir çoğunluk nehrin kıyısında bir aşağı bir yukarı doğru koşup durur...”

***

Bu oniki öğreti Buda öğretileridir...

Hayatı okumanıza, anlamanıza, çözmenize ve üstesinden gelmenize yardımcı olan anahtar öğretilerdir...

(Öğretiler Her Gün 1 Yeni Bilgi tweet hesabında çıktı...)

HARBİYE’DE BİR ÖĞLE VAKTİ...

Dün öğlene doğru; Nişantaşı’nda bir diş randevusu vardı gazetecinin... On buçuk gibi, Nişantaşı’na geldi...

Randevuya bir saat vardı...

‘Biraz yürüsem, etrafı incelesem...’ diye düşündü...

***

Ayakları bilinçsizce onu; Nişantaşı’ndan alıyor Harbiye’ye doğru götürüyordu...

Yürümekte olduğu güzergahı gazeteci tayin etmiyordu artık...

Ayakları kendiliğinden Harbiye’ye, Radyo Evinin önüne doğru gidiyordu...

***

Notre Dame De Sion kız lisesinin önünde bulunan Radyo evi yazan otobüs durağının önünde durdu...

Geriye doğru kırk elli metre kadar gitmeye başladı...

Haberin Devamı

1 Mayıs’ta 36 kişinin Taksim’de öldüğü, 1977 yılının sonbaharında, dün durduğu otobüs durağında otobüsten inerdi gazeteci...

Geriye doğru yürür; AS sinemasının sokağından aşağı doğru sapardı...

***

Dün AS sinemasını aradı gözleri...

AS sinemasının yerinde yeller esiyordu...

Bir otel vardı AS sinemasının yerinde...

Oteli dikkate almadı...

AS sinemasını ruhunun derinliklerinde hissederek sokaktan içeri usulca süzüldü...

Sağ tarafta İstanbulin diye bir gece kulübü vardı...

Aşağı doğru inen dar sokak gazeteciyi gittikçe heyecanlandırıyor; ürküntü ve hatta bir korku benliğini sarıyordu...

***

Dar sokaktan aşağı indikçe, “gazeteci”yi görenler hayretle birbirlerine gösteriyorlardı...

-“Burada ne işi var?..” gibisinden meraklı sorular sorduklarını hissediyordu gazeteci...

Hiç oralı olmadan, dik yokuştan aşağı inmeye devam ediyordu...

Onlar kendilerini “sokağın gediklisi” zannediyorlardı...

Oysa gazeteci bir zamanlar o sokakta hayatımın nice trajik anlarını yaşarken, onlar o sokaktan bihaberdiler...

Haberin Devamı

***

Onlara doğru; “Siz bu sokak hakkında ne bilirsiniz ki?..” diye içinden geçirdi gazeteci...

-“Ben bu sokaklarda kaç kez öldüm... Siz bunu nereden bilebilirsiniz ki?..” diye haykırdı içinden... Ses etmedi; yürümeye devam etti...

***

37 yıl önce o sokakta; “hayatın nice karanlık yüzüyle tanışmıştı...”

Aylar sonra o sokağı terk etmiş; 37 yıl içinde sadece bir kez, geçmişti o sokaktan bir daha...

Eski günleri hatırlamak adına...

Sokak bir süre sonra bitiyordu...

Aşağı doğru inen dik merdivenler başlıyordu...

Merdivenler...

Gazeteci o merdivenleri nasıl unutabilirdi ki?..

MERDİVENLERDE BİR KIZ ARKADAŞIYLA YÜRÜRKEN...

37 yıl önce 18 yaşında bir çocuk, dersi bitmiş o merdivenlerden çıkıyordu... Sigaraya başlamıştı o yıllarda...

O yüzden merdivenlerden çıkarken tık nefes oluyordu...

Yanında okuldan bir kız arkadaşı vardı...

Bir süredir birbirleriyle tanışıyorlardı, genç çocukla, güzel genç kız...

Biraz da birbirlerinden hoşlanıyorlardı...

O gün ders bitiminde okuldan beraber çıkmış, bir yerde bir şeyler içecek biraz sohbet etmeyi planlamışlardı...

Haberin Devamı

***

Merdivenlerden tam çıkmış, dik yokuşta bir iki adım atmaya başlamışlardı ki, 18 yaşındaki gencin iki koluna iki genç aniden giriverdi...

İkisi birden soluk almadan sert bir şekilde gençle konuşmaya ve tehdit etmeye başladılar... Sert uyarılarda bulunuyorlardı...

-”Şöyle şöyle davranmazsan, başına geleceklerin sorumlusu bundan böyle biz olmayız...” türünden laflar söylediler gence;

-”Bu sana son uyarımız...” diye tehdit ettiler ve aynı hızla, iki kolundan çıkıp dik yokuşun ortasında genç kızla ikisinden uzaklaştılar...

***

Genç çocuk ne olduğunu, üç aşağı beş yukarı anladı...

Fakat yanında bulunan ve ilk defa birlikte oldukları kız arkadaşına ne söyleyeceğini bilemiyordu...

Böyle durumlarda; “kendine yönelik bir tehditi, bir saldırıyı en yakında bulunan kişiye anlatırken duyulan üzüntü ve utanç trajiktir...

Ne diyeceğini bilemez insan...

Suçlular tehdit eder giderler; mağdurlar suçluların davranışı utancını yaşarlar...

Onların yaptıklarının özrünü bulmak zorunda hissederler kendilerini...

“Garip”lerin ve mağdurların kaderidir bu...

***

18 yaşındaki genç; ne söyleyeceğini bilemiyordu...

O sırada genç kızın hızlı adımlarla kendinden uzaklaşmaya çalıştığını gördü...

Güzel genç kız tehlikeyi sezmiş, gencin yanında bulunmanın, ‘hiç de tekin’ bir şey olmadığına kanaat getirmişti...

Genç çocuğundan elinden gelse, “Bildiğin gibi değil... Benim hiçbir suçum yok... Onlar tehdit ederek benim okulda konuşmamı engellemek istiyorlar... Hepsi bu...” diyecekti... Diyemedi...

Boğazında düğümlendi kaldı sözler... Genç kız koşarcasına kaçtı oradan...

DİĞER YENİ YAZILAR