İçki ve sigaralı sofralardan uzakta...

Diş ekimi yapılırken, Belçika’lı uluslararası implamantasyon uzmanı Eric Van Dooren soruyor;

-“Sigara kullanıyor musun?..”

-“Hayır...” anlamında başımı ve elimi yukarı kaldırıyorum...

Önce bu sorunun neden sorulduğunu anlamlandıramıyorum...

Kısa bir süre sonra bir başka soru geliyor...

-“Yüksek tansiyon problemin var mı”...

***

Doğrusu bu sorunun cevabını pek bilmiyorum...

Arada bir tansiyonumun yükseldiği oluyor...

Fakat ben pek ölçüm yaptırmıyorum...

Vücudumun işleyişinden, dinlediğim iç sesimden; kronik bir yüksek tansiyon sorunu taşıdığımı zannetmiyorum...

-“Yok...” diyorum...

***

İmplamantasyon ameliyatı başladığında bu soruların neden sorulduğunu anlamakta gecikmiyorum...

Ağzın içinde uzun bir süre çalışıyor doktorlar...

Diliniz geride tutularak yapılan bu çalışma; zaman zaman rahat nefes almanızı engelliyor, ağzınızın yorulmasına, kalbinizin hızlı çalışmasına neden oluyor...

***

Diş doktorları; ameliyat öncesi sigara içip içmediğimi ve tansiyon sorunu yaşayıp yaşamadığımı onun için merak ediyorlar...

Haberin Devamı

Sigarayı hayatımdan çıkaralı 10 yıl oluyor...

Hatta biraz daha fazla...

Bütün bir yaşamımın sigarayı bıraktıktan sonra değiştiğini görüyorum...

Ağzıma, çocukluk tatlarım yeniden egemen oluyor...

Annemin yaptığı yemeklerin, tatlarını arar oluyorum...

Sigarayı bıraktıktan sonra, çocukken yediğim yemekleri iştahla yemeye başlıyorum...

***

Sigaralı ve içkili sofraların farklı bir ağız tadı var...

Mezelerle başlayan, ordan burdan atıştırılan, alkole katık lezzetleri revaçta tutan bir gastronomi anlayışı hakim oluyor içkili sofralarda...

Dün öğlen, Arnavutköy Balıkçısı isimli ünlü balık restoranına gidiyorum...

Öğle saatlerinde restoran kalabalık değil...

Birkaç masa var dolu olan...

***

Masalarda, rakı içiliyor...

Rakı içilen masalarda; rakıyla birlikte mezeler geliyor...

Gayr-ı ihtiyari o masalarla, kendi masamı karşılaştırıyorum...

Benim masamda; ege otları, deniz börülceleri, çeşit çeşit salatalar ve sadece kendi lezzetinden mütevellit deniz ürünleri var...

Deniz ürünleri ve salataları söylerken; rakının yanında ağızda nasıl bir harmoni yaratacaklarını düşünmüyorum...

Haberin Devamı

Sigara içerken, rakıyla beslenirken nasıl bir muhabbet mezesi olacaklarına bakmıyorum...

Deniz ürünlerini ve salataları kendi lezzetlerine göre seçiyorum...

Yemeğin; sadece lezzet ve yemek olarak tadına varmaya çalışıyorum...

***

Sigara içenlere göre daha çok yiyorum...

Fakat daha lezzetli ve ne yediğimin farkına vararak yemek yiyorum...

*****

İÇKİDEN SONRAKİ GÜNÜN SABAHI...

Bir arkadaşım, haftada 5-6 gece içki içen kardeşinin son zamanlarda “ertesi günkü durumundan sık söz etmeye başladığını” anlatıyor...

-“Kardeşim içki içtiği gecelerin ertesi sabahı saat 10’da duşa girebildiğini ve ondan sonra çalışmaya başlayabildiğini söylüyor... Öğlene kadar gününün kaybolduğunu belirtiyor...” diyor...

***

Haftalar önce, ortak bir dostun evinde; Abdullah Gül’ün de bulunduğu bir akşam yemeğini hatırlıyorum...

Ünlü bir gazeteci arkadaşım; sabahları nasıl olup da 06-06.30 gibi güne başladığımı soruyor ve şu nirengi saptamayı soru gibi yöneltiyor;

Haberin Devamı

-“Gece sohbetlerini kaçırarak, çok şey kaybetmiş olmuyor musun?..”

***

Ona şöyle cevap veriyorum:

-“Günün en verimli saatleri sabah 5.30 ila 07 arasındaki saatler...

Zihnin en dingin çalıştığı, dışardaki enerji yoğunluğunun en az olduğu, evrenle rahat iletişime en müsait anlar o anlar...

Akşam değil; sabah 06-07 arasını kaçırdığımda çok şey kaçırmış hissediyorum kendimi...

***

Akşamları alınan fazla miktarda alkol; ertesi günü bire bir etkiliyor... Baş ağrısı, ya da baştaki ağırlık insanı rahatsız ediyor...

Konsantrasyon, sağlanamıyor...

Bunlardan çok daha önemli bir gizli etkisi var gece alınan fazla miktardaki alkolün...

Bilinçaltı, çocukluk ve gençlik öğretilerinin sonucu, bir gece önce almış olduğu fazla alkolden suçluluk duyuyor...

***

Suçluluk psikolojisi, insanı geriyor ve huzursuz yapıyor...

İşin ilginç tarafı, insan bu huzursuzluğun nedeninin; bir gece önce aldığı fazla alkol ve sigaradan kaynaklandığını fark etmiyor...

Suçluluk duygusunun yarattığı huzursuzluğunu gidermek için, suni hamleler yapıyor...

Haberin Devamı

Bu davranışlar, huzursuzluğu giderecek yerde daha çok suçluluk ve huzursuzluğa neden oluyorlar...”

*****

ÇOCUKLARA OKULLARDA VERİLEN ŞEKERLİ YİYECEKLER VE ŞEKER KOŞULLANMASI...

On yıldır sigara içmiyorum...

On yıldır ağır alkollü içki içmiyorum...

Beş yıldır seyrek içtiğim bir iki kadeh şarap dışında, hiçbir içkiye elimi sürmüyorum...

***

İçki ve sigarayı bırakmak istediğimde bırakmam, zor olmuyor...

Hiçbir maddenin yardımına ihtiyaç duymadan, alışkanlıklarımı bir günde kesiyor ve ikisinden de vazgeçiyorum...

***

Ancak itiraf etmem gerekiyor ki;

İçki ve sigarada kolay işleyen süreç; “şeker”i bırakmak konusunda “hiç kolay işlemiyor...”

Bir süre önce yemeklerden sonra şekerli yiyecekleri bırakıyorum...

Ancak kısa bir süre sonra, “azıcık çikolatadan bir şey çıkmaz” diyerek yavaştan yeniden başlıyorum...

Azıcık çikolata kısa bir süre sonra, bir küçük boy çikolataya, daha sonra da her öğünden sonra yenilen çikolata ritüeline dönüşüyor...

***

Yemeklerden sonra çikolata veya benzeri şekerli maddeyi tüketmek ihtiyacını o kadar çok duyuyorum ki; bir ara yemeklerde “bir iki kadeh şarap içerek, tatlı yeme isteğimi öldürmeyi” düşünüyorum...

Ancak bu da soruna çözüm olmuyor...

Tatlı yedikçe insanın yiyesi geliyor...

***

Anlıyorum ki, sigara ve içki belirli bir yaştan sonra içilmeye başlandığından, alışkanlık olarak daha kolay terk edilebiliyor...

Oysa şekerli yiyecekler; çocukluktan üstelik özendirilerek verildiğinden, bir türlü engellenemiyor...

***

Çocuklarıma bakıyorum;

Benim onlara hiç vermediğim şekerli yiyecekleri ezbere biliyor ve mütemadiyen istiyorlar...

Onlara şekerli yiyecekleri özenli ve sınırlı verdiğim halde; “nasıl olup da bunlara alıştıklarını merak ettiğimde”, okullarda şekerli yiyeceklere kısıtlama bir yana, özendirmenin bile devam ettiğini fark ediyorum...

***

Amerika’da, Avrupa’da okullarda başlayan “şekeri kesme” politikalarının bir süre sonra Türkiye’ye geleceğini biliyorum...

Şeker’in uzun olmayan bir gelecekte, sigara ve içki gibi risk faktörü en yüksek ürünler arasında değerlendirileceğinden adım gibi eminim...

Maalesef o gün bir türlü gelmek bilmiyor...

İçki ve sigara tüketimin kısıtlanmasıyla önlenmeye çalışılan kanser; “şeker” tüketimindeki patlamayla hortluyor...

DİĞER YENİ YAZILAR