Ameliyathane...

Avrupa’nın en önemli uzmanlarından biri olan Belçika’lı doktor Eric Von Dooren dişlerimi teslim alıyor...

Galip Gürel’in kliniğinde diş temizliğim ve diş çekimim yapıldıktan sonra bana dönüp;

-“Sizi ameliyathaneye alacağız...” diyorlar...

***

Ameliyathane sözü, insanı ürkütüyor...

Şaka değil; belli ki ameliyat olacağım...

Fakat ben yine de, bunun gerçek bir ameliyat olacağını hiç üstüme kondurmuyorum...

Bir odadan diğerine geçiyorum...

Ameliyathane denilen oda da biraz önceki gibi bir oda....

Sadece aletler daha komplike...

Kapısı açık bir oda olduğundan; bana ameliyathane gibi gelmiyor...

Benzer işlemler orada da yapılacak sanıyorum ...

***

Oysa Dr. Eric Von Dooren ile Dr. Birgül Metin’den oluşan iki kişilik doktor ekibi, arada bir durumu gözlemlemeye gelen Dr. Galip Gürel ve yardımcı diş teknisyenlerden oluşan mini bir ordunun üzerimde çalıştığını görünce; durumun ciddiyetini fark ediyorum...

Bir buçuk saat kadar süren bir implamantasyon süreci başlıyor...

*****

AMELİYATHANEDEKİ TELEFON...

Bir buçuk saat süren ameliyathanedeki implamantasyon süresince; duvara astığım çantamdaki cep telefonumun durup durup çaldığını fark ediyorum...

Haberin Devamı

Önceleri oralı olmuyorum...

Ameliyattayım ve cevap veremeyecek durumdayım...

Arayan her kimse bekleyebilir diye düşünüyorum...

***

Ancak telefonlar susmuyor ve devam ediyor...

O anda; “hayatımın kendi dışımdaki insanlarla ilgili çok önemli sorumlulukları olduğunu” ve telefonun sadece benim telefonum olmadığını fark ediyorum...

Sorumluluğunun direkt üzerimde olduğu altı yaşında iki küçük çocuğum var ve okulda, evde her an beni aramaları gereken bir durumla karşı karşıyayım...

Telefona cevap verememe diye bir lüksüm yok...

***

Diğer yandan 85 ve 90 yaşlarında iki yaşlı insanın hayatta; “gücü kuvveti yerindeki tek varlıkları”nın ben olduğum gerçeğiyle bir kez daha yüzleşiyorum...

Ameliyatta olmamın, bu durumlara cevap teşkil edecek bir yanı olmadığını anlıyorum...

Konuşamıyorum...

Ağzım dolu ve üç kişilik bir ekip başımda çalışıyor...

***

Ancak cep telefonunu görmeliyim ve kimin aradığına anlamalıyım...

Haberin Devamı

Teknisyen hanıma el işaretiyle zor bela telefonu getirmesini istiyorum...

Telefon geliyor ve beni arayan kişilere bakıp, önemli bir durum olup olmadığını soran mesajlar atıyorum...

Telefonu kimselere vermiyorum ve gelecek cevabi mesajları bekliyorum...

Ameliyat olurken, cep telefonumu elimden düşürmüyorum...

Konuşamıyorum elbet zaten gerekli de değil...

Ama gerekli hallerde mesajlaşıyorum...

***

O an onbeşyıl önce girdiğim tek ameliyat olan bel fıtığı ameliyatımı hatırlıyorum...

O ameliyata girerken, hiçbir çocuğum olmadığı, annemle babam daha genç yaşta bulunduğundan, telefon gerekliliğiyle ilgili hiçbir sorun yaşamadığımı hatırlıyorum...

Ancak o gün, cep telefonu yerine “hayat önceliğimin kamera olduğu” gerçeğini hatırlıyorum...

O tehlikeli ameliyatımı haberleştirebilmek; Amerikan hastanesinin ameliyathanesine elimde el kamerasıyla, doktorların şaşkın bakışları altında girdiğimi anımsıyorum...

Anesteziyi yiyip, kendimden geçene kadar kameraya konuşuyorum...

İki gün sonra o ameliyathane görüntüleri ve el kamerası anonslarını Show Haber’de yayınlıyorum...

Haberin Devamı

***

Haber için kendi ameliyatını çeken, anestezi yemiş bir halde anons yapan adamdan; yaşlı annesi ve babası ile küçük çocuklarının hayati sorumluluklarını yerine getirebilmek için ameliyat esnasında cep telefonunu yanından ayırmayan adama...

Uzun bir hayat yolculuğu bu...

Bu yolculuğun iki yerindeki adam da aynı adam...

İkisinde de o anda yaptığı şeye; her neyse “bütün tutkusunu” veren bir adam...

Tutku...

Fransızca, İngilizcesiyle “Passion...”

Unutulmaz hitiyle “La Passione...”

*****

“OPERASYONDAN SONRAKİ BİRKAÇ GÜN ÇALIŞMAYIN; İSTİRAHAT EDİN...”

İmplantasyon bittiğinde; ameliyat sona erdiğinde; ben de bitmiş bir haldeyim...

İlk anda, ağzımda iki dişimin çekilip, yerine yenilerinin konduğu bölgede, belirgin bir ağrı hissediyorum...

Elime doktorum Birgül Metin tarafından yazılan bir kağıt veriliyor...

“Operasyon sonrası; şişlik ve morluk olabilir... Panik yok...” deniyor notta...

“Operasyon günü ve ertesi günü çalışmayın... Birkaç günü istirahat ederek geçirin...” ifadesi yer alıyor...

Haberin Devamı

***

Notu görünce gülümsüyorum...

Tehlikeli bel ameliyatını yaptırdığım on beş yıl önceki Cumartesi sabahını hatırlıyorum...

Pazar akşamını zor ediyordum...

Pazartesi sabahı erkenden, hastaneden televizyona gidiyor haber toplantısına giriyordum...

Haber müdürlerine ameliyatımın görüntülerini gösteriyor; nasıl montajlanacağını konuşuyor; akşamki yayının planlamasına girişiyordum...

***

Şimdi ise, “Ben bugün yazı yazmayayım... Çok yorgunum..” diye, kendime mütevazi bir günlük izin veriyorum...

Hayat insanı değiştiriyor...

Daha medeni ve çağdaş normlara büründürüyor...

Yine de ikinci gün dayanamıyorum ve yazı için bilgisayarın başına geçiyorum...

Bazı rötuşlar olsa da insanda “can çıkıyor; huy çıkmıyor...”

***

O ara klinikten telefon geliyor...

İmplamantasyon’dan sonra, alınması gereken ilaçlar veriliyor...

Antibiyotik, ağrı kesici ve dişler bir süre fırçalanmayacağı için gargara amacıyla bir ağız temizleme ilacı bulunuyor reçetede...

Eczaneden tedarik ediyorum ve antibiyotikle ağrı kesicimi düzenli almaya başlıyorum...

İlk saatlerde ağrıdan muzdaribim...

***

Ertesi sabah bomba gibi kalkıyorum yataktan...

Ağrıdan eser kalmıyor...

İkinci antibiyotiğimi alıyorum; fakat farkındayım ki; on iki saatte kendime gelmiş durumdayım...

Böylesine uzun bir sürecin ve ameliyatımı bir günde yapıp, on iki saatte beni kendime getiren ekibe; müteşekkir olduğumu hissediyorum...

Çocukluk arkadaşım Galip Gürel ve beni onunla aynı sıralarda okutan Ankara Kolej’ini sevgiyle anıyorum...

Diş doktorlarından korkmamak gerektiğini, korkanların her birinin; bir diş doktoru dostu olması gerektiğini fark ediyorum...

Hayat devam ediyor...

Zorlamadığında, değiştirmeye ve metazori yönetmeye kalkışmadığında, daha rahat ve keyifli devam ediyor...

DİĞER YENİ YAZILAR