Dört Oscar’lı Birdman’de kanserli hücre gerçeği...

Riggan Thompson; bir zamanlar Hollywood’da çok popüler olan, “Kuşadam (Birdman)” filmlerinin starı... Geçen zaman, devamını çekmeyi kabul etmediği Birdman serisinin etkisinden kurtularak, “daha kalıcı ve sanatsal bir şey yapma tutkusu” onu Broadway’de Aşk ve ilişkiler üzerine bir oyunu sahneye koymaya kadar götürüyor...

***

Ne var ki; Broadway’in “popüler figürlere doğuştan düşman,” entelijansya duvarını, etkin gazetelerin eleştirmenlerinin blokajını ve itibarsızlaştırma çabalarını aşarak; Newyork’un Broadway oyun piyasasında tutunabilmesi imkansız görünüyor... Her şey ona ve temsil ettiği şeylere karşı...

O ise, tüm bu imkansızlıklara rağmen, bir taraftan kızıyla kopmuş ilişkisini yeniden kurmaya çalışıyor...

Diğer yandan yönettiği ve başrolünü oynadığı oyunu Broadway gibi kendisi için “imkansız” olan bir mecrada “başarılı kılmaya çalışıyor...”

***

Tiyatro sahnesinin gerisinde yaşananların...

Oyuncuların inişli çıkışlı, şöhrete, markaya ve sahneye bağlı hayatlarının...

Perdenin birkaç metre gerisinde, oyun sahnelenirken, sahne arkasında meydana gelen oyunlar bütün çıplaklığıyla ortaya dökülüyor...

Haberin Devamı

Aktör ve aktristlerin nörotik nöbetlerinin, tüm çıplaklığı ve şiddetiyle verildiği bir Broadway tiyatrosu sahne arkası aynı zamanda film...

***

Hayat imkansız duran her şeye karşı, kişisel gücünün sınırsızlığını bilenlerin; “mucizeleri gerçekleştirecek güce nasıl sahip olabileceklerini” bilmelerinden geçiyor... “İyi”leri ve “hayata katkı sunmaya çalışan değerleri”; yok etmeye çalışan; yaşamın nefret, kin ve intikam dolu tüm unsurları; “aslında beyhude ve zavallı bir çabanın ürünleri...”

İyiyi ve hayata katkı sağlamaya çalışan değerliyi yok etme çabası “gerçekte beyhude bir uğraş...” Çünkü “iyiyi ve hayata katkı sunmaya çalışan değeri” yok etmeye çalışmak, “evrensel akla” aykırı hareket etmek anlamına geliyor...

O çabanın engellenmesi, insanlığın toptan bağlı bulunduğu “üst aklın”, yaşamsal gerçekliğiyle çelişiyor...

Evrensel üst akıl da buna izin vermiyor...

***

“İnsanlığın evrensel Üst aklı”; kendini güçlü zanneden ve bu türden beyhude bir çaba içinde “iyilerle, değerlileri” yok etmeye çalışan, “insan biçimindeki zararlı hücreleri”, bir müddet sonra sağlığını korumak için yok ediyor...

Haberin Devamı

Bu proses, insan vücudu içinde kanserli hücrelerin yok edilmesi gibi bir süreç...

***

Kanserli hücreler insan vücudunu esir alsalar da, nihai olarak insan vücudu kanserli hücreleri yeneceği belli oluyor ve insanın sağlığına kavuşacağı anlaşılıyor..., Bu sadece bir zaman meselesi...

***

Oscar Akademi’sine ve Amerikan Sinema Yapımcıları Birliğine göre; bu yılın tartışmasız “en iyi filmi olan” dört Oscar’lı Birdman, yukarıda yazdığım bu felsefeyi anlatmıyor...

Bu felsefe; benim filmi izlerken kendi hayatımdan ve filmde işlenen olaylardan çıkarttığım hayat dersinin bir rezümesi...

***

Eğer bu rezümenin gözüyle izlerseniz Birdman’i; dört Oscar’ın yanısıra “kalbinizin müstesna gönül Oscar’ını da Birdman’e verirsiniz...”

Tabii insanlık adına “kanserli bir hücre gibi hareket etmiyor; kanserli hücrelere karşı insanlık namına mücadele veriyorsanız...”

Haberin Devamı

Hayata iyi ve değerli katkılar sunuyorsanız; hiç korkmayın bu bedensel hayatın nasıl gelişeceği hakkında... Bir gün gelip kanserli hücreler insan vücudundan ve insanlık tarihinden silinip gidecek...

İnsanlık sağlığına kavuşacak...

Zaman, izafi bir kavram...

Hayatın akışı ve “insanlığın evrensel üst aklının” gerçeği böyle...

Tabii; insan denilen hücrenin yarattığı “beyhude” üst akılla, “insanlığın evrensel üst aklı”nı, karıştırmamak gerekiyor...

Birdman’i mutlaka izleyin...

*****

BROADWAY’İN ARKA SOKAKLARI...

Yirmi beş yıl önce, Atina’dan yeni döndüğüm günlerde; 30’lu yaşlarımın başındayım...

Kendime yeni bir hayat kurmaya çalışıyorum... Amerika o güne kadar, hep “sırasını beklemesi için gündem arkasına attığım” bir ülke ve kültür...

***

Savaş bölgelerinde muhabirlik, krizli yerlerde uluslararası gazetecilik, Belgrad, Sofya, Atina gibi o yıllarda “ekselansvari değil, sıcak ve ateşiyle meşhur coğrafyalarda” gazetecilik yapmayı daha çok seviyorum...

***

Haberin Devamı

NOKTA dergisinde; hayatımın ilk ve en keyifli yazılarını yazdığım günlerde, Robert Kolej’li kız arkadaşımın etkisiyle; “Artık Amerika ve Amerikan kültürüyle haşır neşir olma zamanımın geldiğini” fark ediyorum...

***

İyi planlanmış bir Newyork gezisiyle hayatımın Amerika macerası başlıyor...

Newyork demek, Özgürlük Anıtı’nın, Times Square’in, Central Park’ın, Newyork Borsası’nın, o günlerde varolan Dünya Ticaret Merkezi olan İkiz Kuleler’in, Union Square’in, Elsa Adası’nın ötesinde esasen Broadway demek...

Broadway Caddesi, ama en önemlisi Broadway müzikalleri ve oyunları demek...

***

Broadway’de arka arkaya oyunları izlemeye başladığımda, Newyork’ta Broadway’i popüler bulan ve eleştiren, daha entellektüel oyunlar oynayan alternatif off-Broadway’in var olduğunu fark ediyorum...

Bir süre sonra, off-Broadway’in de Amerikan radikal ve marjinal tiyatro izleyicisini tatmin etmediğini; off-off Broadway oyunlarının oynandığı tiyatro salonlarının olduğunu görüyorum...

***

Üşenmiyorum onlardan birine de gidiyorum...

Dün Birdman’i izlerken, Broadway tiyatrolarının çöplerle dolu, kulislerinin açıldığı arka sokaklardaki çıplak gerçekleriyle bir kez daha yüzleşiyorum...

Oraları Broadway’in popüler salonları ve oyunları kadar sevdiğimi fark ediyorum...

***

Sanatçı boleminin, tiyatro kulislerinin açıldığı arka sokaklara buram buram sindiğini, müzikalin popülerliği ve zenginliğiyle tezat arka sokak gölgelerinin, esas Broadway’i Broadway yaptığını anlıyorum...

Newyork’u çok özlediğimi hissediyorum...

Broadway’i de, off Broadway’i de off-off Broadway’i de...

DİĞER YENİ YAZILAR