Kendimi daha çok sevmeye başladığım için sigarayı bırakabildim...

Bir öğle üzeriydi...

Ankara'da Sakarya Caddesi'nden; Mithatpaşa Caddesi'ni dikey keserek, Kolej'e doğru giden ana caddeye paralel tenha bir arka sokak vardı...

Sakarya Caddesi'nde öğle yemeğini yemiş, yakın arkadaşımla okula dönüyorduk...

Yemek sonrası her zaman yaptığı gibi havalı havalı iç cebinden Amerikan sigarasını çıkardı...

Beyaz paketiyle Kent sigarasıydı içtiği...

İzmir Caddesi'ndeki Amerikan Pazarı'ndan alırdı sigaralarını...

***

-“Yemekten sonra bir sigara çok güzel gidiyor... Çek iki nefes istersen...” dedi...

Birkaç defa daha söylemişti...

Oralı olmamıştım o zamanlar...

Annem, babam sigara içmezdi...

Ben de sigaraya karşı "bir yönelim"e girmemiştim...

Davetini reddetmiştim önceleri...

***

Ne ki; artık lise ikinci sınıfın sonlarına geliyordum...

Yeni bir kişilik oluşturmaya çalışıyor, çevrede yeni kişiliğimle kabul görmeye uğraşıyordum...

Ailenin "çalış" telkinlerinden bunalmış, dersleri "boşlamaya başlamıştım..."

Tembel, beceriksiz ve pısırık görünecek halim yoktu...

"Çalışkan bir öğrenci olmanın" yerine yeni şeyler "ikame etmem" gerekiyordu...

Haberin Devamı

***

Ağzımda sigara...

Dersleri asmaya meyyal...

Dışarıda kızlarla kafe, pastane buluşmalarından havalı...

Erkeklerle kahvehanelerde okey, king ve bilumum kahve oyunlarını iyi oynamaktan reşit...

'Solcu; hayatı ve düzeni' değiştirmeye hevesli karizmatik bir gençlik portresine doğru hızla yol alıyordum...

***

Sigara bu kontekstte; "pek yakında vizyona girmekte olan filmin kaçınılmaz görsel efekti"ydi...

-"Ver bakalım..." dedim arkadaşıma...

-"Madem öyle diyorsun deneyelim, yemek sonrası sigarayı..."

Sigara "tadından zevk aldığım bir keyif maddesi değil, yeni kimliğimin ve oturtmaya çalıştığım taze gençlik figürünün özenti dolu görsel efektiydi..."

***

Bir iki ay içinde, kırk yıllık sigara tiryakileri gibi günde bir paket sigara içmeye başlamış, lacivert Kolej ceketinin iç cebinde uzun kırmızı Marlboro'yu taşır olmuştum...

Ciğerlerim değil, parmaklarım ve ruhum arzuluyordu sigarayı...

Eksik olan şeyleri parmağımdaki sigara tamamlıyordu görsel ve ruhsal doping olarak...

Haberin Devamı

Henüz buna yapacak bir şeyim yoktu...

Çok gençtim...

Kendimi hayatta daha sahici şeylerle doldurmak ve tatmin etmek konusunda tecrübesizdim...

***

Otuz yıl, parmaklarımı doldururken; ruhumun eksik taraflarını doldurmakla başlayan sigara; akciğerlerimi pis dumanıyla doldurdu durdu...

Bırakmayı aklımdan geçirdiğim zamanlarda;

Her seferinde gözümün önüne; sigara firmalarının etkili reklamlarının bilinç altıma işlediği vaz geçilmez görüntüler geliyordu...

Al Pacino'nun acar bir dedektifi oynarken, emerek kendisiyle bütünleştirdiği sigara sahnesi;

Alain Delon'un kısa beyaz filtreli Gitanes sigarasını çıkartırken üzerinde beliren karizmatik ruh hali;

Gözümün önüne geliyor; bunların varlığı beni sigaraya bırakmaya ruhen ikna etmiyordu...

Sigaraya devam ettim...

Ruhumu dolduracağım diyerek akciğerlerimi dumanla doldurmaya son vermedim otuz yıla yakın bir süre...

***

On yıl önce, her gün yazı yazmaya başladığımda; durumun yavaştan değişmekte olduğunu fark ettim...

Arada bir değil, her gün yazmak,

Haberin Devamı

yazı işini esas iş haline getirmek;

Bir süre sonra beni kendimle barıştırdı...

Sabah gazetesinin üst katındaki ufacık odamda, "yazı" için bilgisayarla başbaşa kaldığım saatlerde;

"Ruhumun eksik kalan taraflarının" dolduğunu...

İçimdeki kavgalı bir ruh hali çizen fırtınaların dinginleştiğini...

"Anlaşılamamış olduğunu düşünmenin" verdiği "hırs"ın uyuşmadığını fark ettim...

***

Sigarayı on yıl önce böyle bir ortamda;

Hiç beklenmedik bir zamanda;

Hiç beklenmedik bir ahvalde;

Hiç beklenmeyen bir kararlılıkla...

Hiç beklenmeyen bir sebatla...

Hiç tahmin edilemeyecek bir "desteksiz yalnız modelde" bırakıverdim...

Bir Cumartesi sabahıydı...

Gazete güne yeni yeni uyanıyordu...

Bense çoktan uyanmış; yeni bir hayata merhaba demiştim bile...

***

Sigarayı bıraktığım günlerde, alkolü fazla içkilerden de içemez olmuştum...

Yerine biraz kırmızı şarap içiyordum...

Beş yıl sonra da, onu da "içmeyecek noktada nadir bir sosyal içicilik" haline dönüştürecektim...

***

On yılda, hayatım baştan sona değişmişti...

Yepyeni bir insan olmuştum...

Haberin Devamı

Onbeş yaşından kırkbeş yaşına kadar sürdürdüğüm "sigaralı ruhsal tatmin", kendini "daha sahici ve gerçekçi tatminlere" bırakmıştı...

Sigarayı bıraktığım için mi çok şey değişmişti?..

Yoksa çok şey değişmeye başladığı için mi sigarayı bırakmıştım?..

Sanırım ikisi de gerçekti...

Kesin olan "kendimi daha çok sevmeye başladığım için" sigarayı bırakabildiğimdi...

TERCİH ETTİĞİMİZ HAYATTAKİ KAVŞAK NOKTASI...

"Gerçek yaşamanıza giden yolda ilerlerken; kalabalıktan ayrılıp kendi değerlerimizin, inançlarımızın arzularıyla yaşamaya başladığımızda, arayış içindeki birisi olarak 'bir tercih noktasına varacağız...'

Bu kavşakta nasıl bir tavır alacağımız; geri kalan hayatımızın nasıl devam edeceğini belirleyecektir..."

Robin Sharma...

DİĞER YENİ YAZILAR