Hatice ile Hanife'nin öyküsü... "Unutursam Fısılda..."

Hanife ile Hatice iki kız kardeş; Ege'nin şirin bir ilçesinde mütevazi bir hayat yaşayan anne ve babalarıyla birlikte yaşıyorlar...

Hanife büyük...

Hatice ondan bir yaş küçük...

Aile içinde abla-kız kardeş karakterleri, istisnalar dışında çok belirgin bir model içerir...

Abla usludur...

Anne rol modelini benimser...

Ailenin "olmasını istediği karaktere" bürünür...

***

Bu misyonunu, kız kardeşine ikinci bir anne gibi davranarak gösterir...

Ablanın aldığı "ikinci anne rolü", ona aile ilişkilerde ebeveynin güvenini ve onayını getirir...

"Abla" bu rolü benimser...

Küçük kız kardeşe ise aile içinde "alkışlanacağı bir rol kalmaz maalesef..."

Kız kardeş kendini kabul ettirebilmek için, dışarıya yönelir...

Alkışı ve onayı dışarıda arar...

Aile içi ilişkilerde "geçimsizdir..."

***

Herkes hatayı onda bulur...

Oysa onun bir hatası yoktur...

Anne annelik, baba babalık, abla ikinci annelik ve ebeveynlik rolünü benimsemiş; küçük kız kardeşe de kala kala tek rol niyetine "dışarıda şansını denemek" kalmıştır...

Aile içinde geçimsizdir; çünkü geçinileceği bir karakter kalmamıştır...

Haberin Devamı

Roller kapılmıştır...

Ona "yaramaz" rolü biçilmiştir...

"Şansını hep dışarıda denemek zorundadır..."

Şansını dışarıda denemek onun için "bir lüks, bir zeka göstergesi bir zevk ve yaratıcılık muamması değil, aslında biçare bir zorunluluktur..."

Küçük kız kardeşin "dışarıların acımasız dünyasının dışında alkışlanacak ve onaylanacak başka bir mecrası yoktur..."

Hayatı "acımasızlığa kilitlenmiştir..."

Parıltılı hayatlar, alkışlar ve bu uğurda bitmek bilmez azaplar; onun lüksü değil kaderidir...

***

Çağan Irmak'ın "Unutursam Fısılda" filmini dün izlerken, Hanife ile Hatice'nin dramlarından; yıllardır üzerinde çalıştığım bu psikiyatrik kardeş modelleri düşündüm...

Bir yıl arayla iki kız kardeş olarak dünyaya gelmenin kronolojisinin "iki kadının da kaderini nasıl değiştirdiğini" görüyordum bir kez daha...

Filmde bu söylediklerimin hiçbirisi işlenmiyordu aslında...

Çağan Irmak sadece, bu bilimsel psikolojik gerçeklere uygun karakterler yaratıyor Hanife ve Hatice'nin kişiliklerinden...

Haberin Devamı

***

Siz filmi bu temel ailevi gerçek üzerinden izleyin...

O zaman iki kız kardeşin, birbirleriyle ve aileleriyle olan dramlarını daha iyi anlama fırsatı elde edersiniz...

Başrolü oynayan Farah Zeynep Abdullah'ın oyunculuğu muhteşem...

Kerem Bursin'in oyunculuğu da karakteri filme cuk oturmuş...

Senaryo iyi...

Görüntü yönetmeni ve kurgu ekibinin elinden Batı'lı standartlarda muhteşem bir paralel kurgu çıkmış...

***

Çağan Irmak her filminde olduğu gibi bu filminde de insanı ağlatıyor...

Filmin melodramatik özelliklerinin arada bir aşırıya kaçtığı vaki...

Zaman zaman eski Yeşilçam filmlerini andıran esintiler taşıdığı da bir gerçek...

Ancak Hümeyra ve Işıl Yücesoy'un muhteşem oyunculukları ile ortaya koydukları dramatik karakterler, filmin Yeşilçam esintilerini tuzla buz ediyor...

Ortaya dört başı mamur batılı standartlarda gerçek ve çağdaş bir dram filmi çıkartıyor...

İKİ KIZ KARDEŞİN BÜYÜYÜNCE DEĞİŞEN HAYATLARI...

Abla kız kardeş ilişkilerinde; genelde "abla uslu; abla itatkar; abla söylenini yapar, abla kardeşini toparlar" kimliktedir...

Haberin Devamı

Alkışı ve onayı abla alır...

Ne ki; "abla" hayatın ilerleyen dönemlerinde, ebeveynlerden aldığı onayın konformizminde, "çokça dış dünyaları fethetmeye yönelmez..."

Hatice ile Hanifenin öyküsü... Unutursam Fısılda...

"Mutluluğu ve huzuru ailenin içinde bulur..."

Kendisi de ilerde mutlu ve huzurlu bir aile kurma özlemini, anne rol modelini benimseme işlevini kendine yakın bulur...

Bu da bir süre sonra, hafif monoton bir yaşamı...

Zikzaklar, dramlar ve parıltılı başarılardan ziyade; "istikrarlı ve monoton mutluluklarla" döşenmiş bir hayatı vaad eder...

***

Kız kardeş ise; kendi kanatlarıyla uçmak zorundadır...

Tek başına bir hayatı kurmanın; hem anneye, hem babaya, hem de ablaya "ne mükemmel olduğunu alttan alta göstermenin" dünyaya kendini ispatlamanın gayretindedir...

Bu acımasız yol, taşlarla kaplıdır...

Yere düşecek, sürünecek, diz üstü kapaklanacak, yara bere içinde kalacak; hayatı "iniş ve çıkışlarda" yaşayacaktır...

Bu da onun kaderidir...

Filmde olduğu gibi Hatice gün gelecek ismini bile değiştirip Ayperi olacaktır...

Haberin Devamı

Sahnelerin ışıltısından, loş labirentlerin acımasız soğukluğuna; Hayat karşısındaki tecrübesiz sınavların hayal kırıklıklarından, etkileri yaşam boyu sürecek dramların zikzakları arasında gidip gelecektir...

***

Çocuklukta anne baba tarafından alınmamış hatırı sayılır "aferin", birkaç küçük onay, takdir niyetine bir miktar alkış; Hatice'nin hayatını; yalnız ve acımasız girdaplardan, zirvenin pırıltılı ışıkları arasına gidip gelen bir koreografinin eşliğinde dans ettirecektir...

Hatice ile Hanifenin öyküsü... Unutursam Fısılda...

Hangisi haklı?..

İkisi de...

Hangisi haksız?..

Hiçbiri...

Peki gerçek nerede?..

Her ikisinde de...

***

Filmden çıkarken gözümün önüne; 15 yaşımda uzayıp ve basıp gittiğim "aileyle ilişkilerim" geldi...

Ne ablaydım ne kız kardeş...

Tek başına bir erkek çocuktum...

O erkek çocuğa da hayat ailesinin karşısında birbirinin zıttı iki seçeneği sunuyordu...

Birincisini seçerse biraz huysuz ve geçimsiz; ama genelde nisbi olarak rahat ve güvenli...

İkincisini seçerse; "Hatice'den başlayıp Ayperi'ye uzanan hayat çizgisinin mukkader dramlarında; kendinden mutlu, karşısındaki devasa güçlerden muzdarip, bir zikzak dansını yaşayıp gidecekti...

O erkek çocuk hangi yolu seçti bilinmez...

Ama ben; seni seviyorum Hatice!..

DİĞER YENİ YAZILAR