Pazar akşamları...

“Şimdi kılıksızım, fakat

Borçlarımı ödedikten sonra

İhtimal bir kat da yeni esvabım olacak

Ve ihtimal sen

Yine beni sevmeyeceksin.

Bununla beraber Pazar akşamları

Sizin mahalleden geçerken,

Süslenmiş olarak,

Zannediyor musun ki

ben de sana

Şimdiki kadar kıymet vereceğim?..”

***

Hep “kendimizi olduğumuzdan birkaç misli fazla göstermeye meyilli bir süper egomuz..”

Hep bir ultra güç vehmettiğimiz varlığımız...

Hep “yıktı mı geçen, vurdu mu oturtan bir kimliğimiz...”

Hep “her şeyin önünde ve üstünde koşan bir şanımız var...”

***

Hiç geride kalmadığını zanneden... Hep etrafa haddini bildirmeye yönelen süper egolar;

Bu coğrafyayı en sonunda yaşanmaz bir cehenneme dönüştürdü...

Milyonlarca insanın birbirinden hesap sorduğu...

Milyonlarca insanın birbirine had bildirdiği...

Korkunç bir güç savaşının, insanları birbirini linç etmeye yöneldiği, bir kör döğüşün içinde cehennemde kavruluyoruz...

***

Bugün Orhan Veli’nin ölüm yıldönümü...

14 Kasım 1950’de 36 yaşındayken veda etti Orhan Veli bu dünyaya...

36 yıllık kısacık ömründe;

Haberin Devamı

Şairin en çok neyini sevdiğimi düşündüm dün akşam...

Anladım ki ben esasen Orhan Veli’nin;

“Çelebiliğini...

Hırslarına gem vuran sadeliğini... Kendini matah bir şey bulmayan hicvini...

Kendisiyle dalga geçen, vazgeçilmezi oynamayan ironisini seviyorum...”

***

Orhan Veli’nin çaresizliği empatik geliyor bana...

Garipliğinin içindeki insanlık sıcak geliyor bana...

Samimiyetiyle beraber at başı giden vurdumduymazlığı içine çekiyor beni...

Hayatla ve kendisiyle dalga geçebilen ironisi gülümsetiyor beni...

Hüzünlerinden intikam biriktirmeyen bilgeliği ısıtıyor içimi...

Yazının başında yayınladığım Pazar Akşamları şairin kendini ele veren bir şiiridir...

“Macera“ şiiri ise hayatının bir özeti gibidir;

MACERA

“Küçüktüm, küçücüktüm,

Oltayı attım denize;

Bir üşüşüverdi balıklar,

Denizi gördüm.

***

Bir uçurtma yaptım, telli duvaklı;

Kuyruğu ebemkuşağı renginde;

Bir salıverdim gökyüzüne,

Gökyüzünü gördüm...

***

Büyüdüm, işsiz kaldım, aç kaldım;

Para kazanmak gerekti,

Girdim insanların içine,

İnsanları gördüm...

***

Ne yardan geçerim ne serden;

Haberin Devamı

Ne denizden ne gökyüzünden ama...

Bırakmıyor son gördüğüm,

Bırakmıyor geçim derdi...

***

Oymuş diyorum zavallı şairin

Görüp göreceği...”

‘AŞK BENİM SİVRİ TARAFLARIMI TÖRPÜLEDİ’

“Eskisi gibi dışarı çıkıp gezmiyorum...

Hiçbir şey kaçırdığımı düşünmüyorum..

Durmadan alkol ve sigara tüketen insanlarla örtülü ortamlar... galalar...

Açılışlar...

Davetler ve kırmızı halılardan sıkıldım...

Sadece çocuklarımla ve sevdiklerimle zaman geçirmek istiyorum..." diyor Monica Bellucci...

Dünyanın en çekici, en güzel en yaşsız, en arzu edilen kadını seçiliyor arka arkaya her tarafta...

***

O ise, kırmızı halılar, galalar, sigara ve alkol tüketen insanlarla dolu örtülü mekanlar yerine; sadece çocukları ve sevdikleriyle bir hayatı arzuluyor...

Sözlerinnin şifresi şu:

-"Hiçbir şey kaçırdığımı düşünmüyorum..."

Evimin dışında geçen çok fırtınalı bir hayatım oldu

15 yaşından 50 yaşına kadar; tam 35 sene...

Hayatımın fırtınaları dinmedi; aynen

devam ediyor...

Ama ben artık evimin dışında karşılamıyorum o fırtınaları ve kasırgaları...

Haberin Devamı

***

Evimin sıcaklığında, çocuklarımın yanında; sigara ve alkol tüketen insanların örttüğü gecelerin, davetlerin ve mekanların dışında, yazının, kitapların, filmlerin, romanların, tarihin ve biyografilerin gizeminde karşılıyorum hayatı...

Zaman zaman düşünüyorum...

"Çocuklarım büyürken bir fedakarlık olarak mı yaşıyorum bu hayatı?.." diye.

Eğer öyleyse gün gelip; "sizin için ne fedakarlıklar yaptı bu babanız mı?.." diyeceğim...

Hayır...

***

Sorunun cevabı Monica Bellucci'nin yanıtında gizli...

-"Dışarda hiçbir şey kaçırdığımı düşünmüyorum..."

Monica Bellucci; Roma; Londra ve Paris...

Üç şehir arasında mekik dokuyarak yaşıyor...

Roma esas mekanı...

Londra'da evi var...

Paris'te ayrı evlerde yaşadığı kocası kalıyor...

***

Esquire dergisinde Tolga Akyıldız muhteşem bir Bellucci portresi yazıyor...

"Yaşsız Kadının Efsanesi" diye...

Claudia Cardinale ve Sophia Loren'den etkilenen, Monica "aşk" için şöyle konuşuyor:

- "Kariyerim beni her zaman heyecanlandırdı... Ama aşk hep önce geldi... Aşk benim sivri taraflarımı törpüledi, dengeledi... Kariyerimde çok şey başarmış olmama karşın, hep bir aşk kadını olarak kalmayı yeğledim... Yaşlandıkça daha güzel ve akıllı bir kadın oluyormuşum gibi geliyor... Belki de bu nedenle sevemedim Hollywood'u... Hollywood endüstrisinin oyunculuktan çok, gençlik ve zayıflıkla ilgili takıntıları var... 40'ın üzerindeki Hollywood yıldızlarının sık sık sağlığını kaybetmesi bundan...

Haberin Devamı

Ben Monica olarak kalıp bir yandan da Hollywood'un beklentilerini karşılayamazdım..."

***

35 yıllık meslek kariyerime bakıyorum...

Sonra da yazarken elimin gittiği "aşki flashback'lere..."

Anlıyorum ki, "meslek, kariyer, başarı, muhteşem ratingler, mucizevi habercilik..."

Tüm bunlardan elde kalan "yaşadığın aşklar, sevgiyle baktığın çocuklar ve uzun yaşatmaya çalıştığın annen ile baban..."

Geceler, davetler, galalar, kırmızı halılar, sigara ve alkol tüketen insanlarla örtülü mekanlar...

"Dışarda hiçbir şey kaçırdığımı düşünmüyorum..."

DİĞER YENİ YAZILAR