“Pek Yakında filmi; Cem Yılmaz’ın ustaca gizlediği kendi hayatı...”

Zafer (Cem Yılmaz), bir kaset korsanı...

Yıllarca yasadışı yaptığı korsan kasetçilik işine; “evini ve yıkılmakta olan ailesini kurtarmak için son vermeye” karar veriyor...

Bir daha yapmayacak bu işi, yemin ediyor...

Böylece çok sevdiği karısı ondan boşanmayacak...

Biricik oğlu “babasının ne iş yaptığı sorularına” doğru düzgün cevap verecek...

Aile bölünmeyecek...

Evden uzak günleri bitecek...

Karısına ve çocuğuna yeniden birleşecek...

***

Ancak Zafer; karısını bir türlü inandıramıyor, bu işlere son vereceğine...

Karısı ona hiçbir türlü inanmıyor, güvenmiyor...

Zafer karısının geçmişten içinde kalan oyunculuğu yapabilmesi için, aileden kalan evini satıp, film yapımcılığına soyunuyor...

Boşanmakta olduğu ancak, sevdiği için boşanmamak için her yolu denediği karısının içinde kalan oyunculuğu yapabilmesi için, günün en ünlü aktörüyle ona kendi filminde başrol ayarlıyor...

***

Fakat karısına bunları yaptığını söylemiyor...

Karısı onu hala güvenilmez ve ne iş yaptığı belli olmayan bir adam olarak görmeye devam ediyor... Bu arada yapımcısı olduğu filmin, dublörü, yemekçisi, aktörü, temizlikçisi, çocuk bakıcısı her şeyi oluyor...

Haberin Devamı

Tek başına o filmi kotarmak için insanüstü bir çaba gösteriyor...

Kendi filminde başrol oynayan anne rahat etsin diye, çocuğuna da kendisi bakıyor...

Sırf karısı ona dönsün, çocuğuyla birlikte aynı evde oturabilsin diye...

***

Filmin içinde komedi; Yeşilçam’a yapılan ironik derin göndermeler, fantastik durum komedisi ve salon komedisi şeklinde tezahür ediyor... Onun dışında, hikayesi, örgüsü gayet sağlam bir romantik komedi kıvamında filmin...

***

En belirgin yönü ise, Zafer’in (Cem Yılmaz) karısı ve oğluna olan inanılmaz sevgisi ve ailesi için yaptığı sonsuz fedakarlıklar...

Filmin senaryosundaki örtüyü kaldırıp, eldivenlerini attığınızda;

Filmin kahramanı Zafer’in bir kaset korsanı olduğu ve karısı ile ailesini kurtarmak için film yapımcılığına soyunduğu köpürtüsünü attığınızda...

Filmin çıplak senaryosunda; Cem Yılmaz’ın oynadığı Zafer’in aslında kendisi olduğu gerçeği, bütün çıplaklığıyla karşınıza çıkıveriyor...

Haberin Devamı

***

Cem Yılmaz; Pek Yakında filmi esnasında evliliğinde boşanma çıkmazının içinde bocalıyor...

Aynı filmin yapımcılığına denk düşen boşanma sürecinde karşısına çıkan, oğlundan ayrı kalan bir baba gerçeğini, bütün çıplaklığı, draması ve ızdırabıyla buram buram yaşıyor...

Gerçek hayatta oğlu Kemal’e ne kadar düşkün olduğunu bilmeyen yok...

Filmdeki çocukla, hayatındaki oğlu Kemal aynı çocuklar... Aynı “baba”lık duyguları...

***

Cem Yılmaz; usta bir senaryocu tekniğiyle, kendi öyküsünü “ilgisiz alakasız bir hikayeymiş gibi izleyiciye sunuyor...”

Oysa filmde Zafer’i oynayan Cem Yılmaz, sinemografik sürrealist öğeleri çıkartıp, senaryoyu çıplaklaştırdığımızda bizzat kendisini ve kendi hayatını oynuyor...

Oğlundan uzak kalan bir babanın çektiği ızdırabı bütün bir film boyunca izliyoruz “Pek Yakında” filminde...

Dram, aslında boşanma sürecinde

Cem Yılmaz’ın bizzat kendi dramıydı...

Uydurulmuş bir senaryo ya da öykü değil...

***

Karısına duyduğu sevgi, boşanmak istememesi, karısıyla ilişkilerinde son ana kadar bir mucize beklemesi, bellidir ki

Haberin Devamı

hep kendi boşanma hikayesinin

yansıması Cem Yılmaz’ın...

“Pek Yakında” filmi, çekilirken, yapılırken, yazılırken boşanıyordu Cem Yılmaz...

İzleyici, o haberi sadece “Cem

Yılmaz” boşandı diye gördü okudu...

Oysa boşanmanın, ayrılığın, oğlundan ayrı kalacak olmanın trajik bir öyküsü vardı...

O öykü “Pek Yakında” filminin içindedir...

Sanatçı, yaşadıklarını filmin içine yedirerek sanatsal yaratıcılığını tamamlıyor...

Yaşadığını, sanki farklı bir öykü yazıyormuş, yönetiyormuş ve oynuyormuş gibi aksettiriyor... Cem Yılmaz bunu bir komedyen olarak değil bir sinema yönetmeni ve bir senaryo yazarı olarak yapıyor...

***

Filmi beğendim mi?.. Evet... Ancak

bu film; bir Cem Yılmaz gösterisi değil...

Bu film “Cem Yılmaz’ın bizzat kendisi, sahicisi...”

Bir Cem Yılmaz stand-up show değil...

Filmin arkasına ustaca gizlenen bir

Cem Yılmaz’ın kendisi var bu filmde...

Sanatçılığı, kendisini ve öyküsünü anlatırken, yarattığı alakasız görünen öykünün köpürtmesinde, komedisinde, dramaturjisinde... Dikkatli gözler için; filmin kahramanı Zafer’in oğluyla ve karısıyla dokunaklı ve duyarlı ilişkisi

Haberin Devamı

“Cem Yılmaz gerçeğini ele veriyor...”

Pek Yakında değil...

Pek kısa bir geçmişteki bir gerçek öykü bu filmin gizlediği gerçek...

*****

CEM YILMAZ’A YAPILANLAR; ‘ADALETE FENER YAK’ KAMPANYASININ İNTİKAMI MI?..

Usta spor programcısı Faik Çetiner bir gün beni arıyor...

O sırada ATV’de yapmakta olduğu Bizim Stadyum programına çıkıp çıkamayacağımı soruyor... Kendisine; yıllardır haber bülteni yaptığımı, spor programlarında o sıralarda görünmemin doğru olmayacağını söylüyorum...

- “Ama...” diyorum;

- “Diğer ana haber bülteni sorumlularıyla bir program yaparsan, her birimiz üç büyüklerden birini tutuyoruz... O zaman katılırım...”

Faik Çetiner pası havada kapıyor...

Fenerbahçe’li Uğur Dündar, Galatasaray’lı Ali Kırca’yla beni “Üç Büyükler ve üç anchorman” konseptiyle yayına taşıyor...

***

Yayının olacağı gün, televizyona gitmiyorum evde kalıyorum...

Çok zorlandığım bir gün o gün...

Bugünkü gibi yazarlık yapmıyorum...

Her gün 25 milyon insana haber bülteni hazırlıyorum...

Beşiktaş’lı olduğumu herkes biliyor...

Fakat “futbolda taraf bir portre çizmemeye özen gösteriyorum

o sıralarda işim gereği...”

Ana haberi yaparken, nötr bir kişilik sergilemeye çaba gösteriyorum...

O günden itibaren, bu görüntümü ellerimle kıracağımın farkındayım...

İçimden şöyle geçiyor;

- “Evet yaptığım iş; Beşiktaş aidiyetini anlatacağım, ne kadar Beşiktaş’lı olduğumu göstereceğim bir kariyer değil... Takımını, kulübünü, renklerini açık etmekle birlikte nötr davranmanı gerektiren bir yerdesin... Ama bu nereye kadar böyle gidecek?..

Ne zamana kadar, Beşiktaş’lı Reha Muhtar olarak görülmeyeceksin?.. Beşiktaş aidiyeti senin hayatının en önemli parçalarından birisi değil mi?..

Bu aidiyetini doya doya yaşayamadığın bir kariyer ne derece senin gerçek kariyerin ve karakterin olabilecek?..”

***

Böyle diyorum ve o günden itibaren Beşiktaş’lı aidiyetimi bütün unsurlarıyla yaşamaya başlıyorum...

Bu olayı hatırlama nedenim;

Cem Yılmaz’ın yeni filmi vizyona girmeden hemen önce aleyhine başlatılan inanılmaz kampanya...

Trabzonspor taraftarlarından önemli bir bölümü, Cem Yılmaz Adalete Fener Yak klibinde oynadı diye, Pek Yakında filmini protesto edeceklerini söylüyorlar...

Kampanyaya Galatasaray taraftarından dolaylı destek geliyor...

Filmin vizyona girmesiyle birlikte, Cem Yılmaz’a karşı inanılmaz bir itibarsızlaştırma kampanyası başlatılıyor...

***

Açık söyleyeyim;

Adalete Fener Yak kampanyasında söylenenlerin önemli bir kısmına katıldığım söylenemez...

Fenerbahçe’li olmadığım aşikar...

Üstelik nüfus cüzdanımda gururla taşıdığım Trabzon Merkez İskenderpaşa ibaresi bulunuyor...

Mahkeme süreci boyunca, “insanların içerde tutulmasına ne kadar karşı durduysam...”

İddiaların doğruları içermesi ihtimaline de, o kadar hassas davranıyorum...

Yine de; Bir sanatçının kendi sevdiği renklerin, tuttuğu takımın, aidiyetini taşıdığı kulübün klibinde oynaması hakkına, sanatını protesto ederek karşı çıkılmasına gönlüm razı gelmiyor... Bunu kabul edemiyorum...

Cem Yılmaz’ın Fenerbahçe’liliğine...

Adalete Fener Yak kampanyasına aktif katılmasına...

Sonuna kadar saygı duyuyorum...

Bir Fenerbahçe taraftarı olarak Cem Yılmaz’ın bu hakkının; ana sütü kadar helal olduğunu düşünüyorum...

Sanatçının bu tutumundan dolayı sanatına alacağı darbeyi kabul etmiyor...

Bu doğal hakkın kullanımına saygıdan dolayı onun yanında davranacağımı ilan ediyorum...

Cem Yılmaz’ın Fenerbahçe klibinde oynamasını destekliyor;

Pek Yakında filmini büyük bir sevgiyle ve beğeniyle izlediğimi söylemek istiyorum...

DİĞER YENİ YAZILAR