Gökhan Gönül, Burak, Kerim Frei!.. ‘Arif’ olan anlar!..

Ağustos’un sonlarıydı...

Bodrum Rixos Otel’de yazı geçiriyordum...

Ailesiyle birlikte gördüm onu...

Eşi ve kızıyla sımsıcak bir aile babası portresi çizmekteydi...

-“Nasılsın Reha Abi?..” dedi...

-“İyiyim...” dedim;

-“Sen nasılsın?..”

İyiydi... İyi görünüyordu...

Mutlu aile tablosunun erkeklerinde varolan, pırıltı ve tazelik vardı gözlerinde...

Sohbet ettik...

***

Futbolculuğunu çok severdim...

Sağ çizgiden topu aldığı gibi giderdi... Yakalayabilene aşkolsun...

O tekniğiyle ceza sahasına süzülür, rakip defansı allak bullak ederdi...

Galatasaray’da ilk onbirde oynamadığı, yedek kaldığı zamanlarda; seyir zevkimi bozdukları için “teknik direktörlerine” kızardım...

Arif, muhteşem süzülüşleriyle Beşiktaş’a gol de atsa, o yedekte kalmasın, oynasın, gol atsın isterdim...

***

Ne var ki;

Bir süre sonra Arif sahada; kendine ve futbol tekniğine hiç yakışmayacak hareketler yapmaya başladı...

Galatasaray özellikle mağlup olduğu, veya beraberlikten maç çevirmeye çalıştığı esnalarda, ceza alanına girer girmez kendini “ustaca” yere bırakmaya başladı...

Haberin Devamı

O kadar teknik bir futbolcuydu ki, “düşmenin tekniğini de” herkesten mükemmel yapıyor, hakemleri rahatlıkla aldatıyordu...

***

Muhteşem Arif, artık topu ayağına her aldığında;

Şimdi acaba “kimleri ipe dizer gibi dizip geçecek?..” diye sormaktan vazgeçmiştim... “Şimdi nasıl kendini yere atacak?..”

“Hakemi nasıl aldatacak?..” diye sorar olmuştum...

O düşüşlerden Beşiktaş’ın aleyhine bir sürü haksız penaltı çalındı...

Arif’in Beşiktaş’a “savunmayı ipe dizip” attığı gollerden keyif alan ben;

Arif’in bu yeni durumuna bir türlü alışamadım...

Artık top, Arif’in ayağına gelsin değil; gelmesin istiyordum...

***

Geçtiğimiz hafta, bir öğle yemeğinde Beşiktaş’ın yönetim kurulundan üç arkadaşla beraberdim...

Söz döndü dolaştı Beşiktaş’ın genç yeteneği Kerim Frei’a geldi...

Son maçında kendini rakip ceza sahasında yere bırakarak, hakemin penaltı çalmasını beklemişti...

Hakem de ona “kendisini aldatmaya yönelik hareketinden dolayı” sarı kart göstermişti...

-“Kerim Frei’a ceza veriyor musunuz?..” diye sordum, yönetimdeki arkadaşlara...

Haberin Devamı

Henüz toplanıp karar vermemişlerdi...

-“Ben yönetimde olsam ceza verilmesini önerirdim...” dedim...

-“Nitekim Çarşı da Kerim Frei’a yaptığı hareketten dolayı büyük tepki gösterdi...

‘Beşiktaş’da böyle futbolcu oynayamaz...’ diye protesto etti...

Yönetim olarak ceza verirseniz, Süleyman Seba yılında Beşiktaş’a yakışan tavrı alırsınız...” dedim...

***

Önceki gece Fenerbahçe-Gaziantep maçını seyrederken gördüm Gökhan Gönül’ü...

Bir zamanların Galatasaray’daki Arif’i gibi...

Fenerbahçe onbirinin en sevdiğim futbolcusuydu...

Sağdan getirip kestiği top, Beşiktaş kalesine gol olup girse, futbolunun güzelliğine şapka çıkarır onu alkışlardım...

Onları bu kadar sevdiğimden;

“Sakınan göze çöp battığından mı?..” bilmiyorum...

Gökhan Gönül de, Arif gibi, Kerim Frei gibi, Burak Yılmaz gibi bir el dokunuşuyla, kendini yere atıverdi... Üzerlerindeki forma fark etmiyordu...

Hayat halef selef bir düzenek içinde devam ediyordu...

“Gökhan Gönül, Kerim Frei ve Burak Yılmaz...” dedim içimden...

Haberin Devamı

Arif olan anlar!..

*****

ÇOCUKLARIMA NOTLAR...

YAKININIZDAKİLERE DİKKAT EDİN... “HİÇ BİR İYİLİK CEZASIZ KALMAZ...”

Bize gösterilmeye çalışılan olaylar; Çoğu zaman yaşanılan olaylar değildir...

Güçlü ve hakim olan;

Sesi fazla çıkan...

Derin operasyonel güce sahip bulunan...

Algıları yönetecek mekanizmaların elemanı olan...

Kısaca,

Erk denilen örgütlenmiş güçlerin... Yarattığı... Manipüle ettiği... Ve yazdığı tarihtir...

***

Ben bu oyunların hiçbirine bulaşmam...

Çok şeyi bilirim...

Çok şeyi deşifre ederim...

Fakat;

Yalnız olmayı seçtiğimden;

Bunlar bana;

Çoluğuma...

Çocuğuma...

Anama...

Babama...

Eşime...

Dostuma...

Bulaşmazlarsa...

***

Yazdıklarım, çizdiklerim, Televizyonlarda söylediklerim... Çıkarlarına uymaz...

Üstüme çamur saçmazlarsa...

Oynadıkları oyunlara katılmam...

Kendi dünyalarında kendileriyle baş başa bırakırım onları... Bir süre sonra, “kötülük rahat durmaz...”

Birbirlerine bulaşırlar...

Birbirlerinden bela bulurlar...

***

Ne ki;

Bize göstermeye çalıştıkları tarih “gizli hedeflerini saklamaya yönelik” bir taarruz...

Haberin Devamı

Yanlış algılatmaya çalıştıkları olaylar;

Kirli para ve pul ilişkilerini örtmeye çalışan, kurnaz bir oyundur...

Hayatı taammüden;

Bilerek...

***

Planlayarak...

Kirletmeyi amaçlarlar...

Böylelikle,

Kirli para ve pul ilişkilerini...

Örteceklerdir...

***

Dün “Çocuklarıma Mektuplar” diye yazılar yazmaya başladım...

“Çocuklarıma Mektuplar”ı Twitter’da yazacağım...

Onların büyük çoğunluğunu bu köşede yayınlamayacağım...

Onlar bir gazete köşesinden daha özel notlar... Çocuklarıma ve tarihe kalacaklar...

***

Birkaç ay önce;

Kirli bir kampanyanın başaktörlerinden birinin;

Bir zamanlar yakınımda çalışanlardan biri olduğu öğrendiğimde ona;

-“Bunları çocuklarıma aktaracağım...” demiştim...

Şimdi o kişisel tarihi yazmanın zamanı geliyor...

Twitter’a verdiğim yazıda Poyraz Deniz ve Mina Deniz’in doğduğu günü babalarının gözünden yazdım...

“Deniz” ismini taşıyor...

Bu yazı o yazılara bir fragman...

Çocuklarıma vesilesiyle “melek” olan tüm çocuklara bir küçük notu aktarayım...

Hayatları boyunca “kulaklarında küpe kalsın” diye...

***

Her zaman;

-“Yakınlarında bulunan insanlara çok dikkat etsinler...

Başlarına bir süre sonra gelecek muhtemel belalar;

Genelde uzaklardaki kişilerden gelmez...

Uzaktaki insanların; onlarla bir alıp veremedikleri yoktur...

Uzaktaki insanlar, işi gücü bırakıp onlara enerji harcamazlar...

Mutlaka bir zamanlar yakınlarında bulunan kişiler, o belaları başlarına sararlar...

Haset... Kıskançlık...

Yarım kalmış arzular...

Kötülük dürtüsü...

Ve en önemlisi;

“Hiçbir iyiliğin cezasız kalmayacağı yasası...”

DİĞER YENİ YAZILAR