Gençliğe yolculuk...

11 Kasım 1918’de New Orleans halkı Birinci Dünya Savaşı’nın bitişini kutlarken, bir bebek 86 yaşındaki bir adamın fiziksel görünüşü ile doğar...

Bebeğin annesi doğumdan kısa bir süre sonra ölür ve babası Thomas Button bebeği huzurevinin önüne bırakır...

***

Huzurevinde çalışan siyahi çift Queenie ve Tizzy bebeği bulurlar...

Hamile kalamayan Queenie bebeği kendi üstüne almaya karar verir...

Bebeğe Benjamin ismini verir...

Benjamin 86 yaşında yaşlı bir adamın fiziksel görünümünü taşıyan bir bebektir...

Yıllar içinde Benjamin yavaş

yavaş büyür...

Büyüdükçe, Benjamin’in 86 yaşındaki fiziksel görünümünün gittikçe gençleştiği görülür...

Benjamin her yaş aldığı sene, 86 yaşındaki ilk halinden bir yıl geriye doğru gitmektedir...

Benjamin Button’ın tuhaf hikayesi, “bebeğin 86 yaşındaki görünümüyle doğması, büyüdükçe 86 yaşındaki görüntüsünden her yıl bir geriye gitmesidir...”

Benjamin yaş aldıkça görüntüsü gençleşecek, gerçekten yaşlandığında ise görüntüsü çocuklaşacak ve bebekleşecektir...

***

En sonunda kendi bebek görüntüsüyle, çocuğunun bebekliğine bakmak zorunda kalacak ve insanın içini titreten, gözlerinden sicim gibi yaşlar akıtan dramatik sahneler gelecektir...

Haberin Devamı

Benjamin Button filmini ilk izlediğimde, sadece filmin sinema ve senaryo tekniği üzerine düşünüyordum...

Sonraki aylarda; Benjamin

Button’ın hikayesindeki tuhaf gerçeğin, başka bir noktada olduğunu keşfedecektim...

Hayatı Benjamin Button gibi tersten yaşayabilirsek, “hayatın gerçek şifresini“ kavrayacak, yaşamda bize aşılanan korkulardan adım adım uzaklaşarak, gerçek benliğimizi ve potansiyelimizi bulabilecektik...

***

-”Her insanın görevi, kişisel gelişim değil, kim olduğunu hatırlamaktır...” diyor Robin Sharma...

-”Kim olduğunu hatırlamak, yeni doğan bir çocuğun ideal konumundan çıktığımızda kaybettiğimiz esas gücümüzü ve durumumuzu yeniden kazanmak demektir...

Yolculuğumuz sırasında bizi mahveden korkularla dolu dünyamıza doğru yürümeyi öğrenebilmektir...”

***

Kendi geçmişine doğru içsel yolculuk yapabildiğinde, yaşadığın korkuları, seni gelişmekten alıkoyan yargıları, çevreden şırıngalanan yanlış koşullanmaları, egonu korumak için oluşturduğun korkuları ve kendi gerçeğini saklayan sonradan oluşturulmuş yargıları teker teker ortaya çıkarıyordun...

Haberin Devamı

***

Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi’ni izledikten ben de tuhaf bir olay yaşamaya başlıyorum...

Benjamin Button gibi her yaş aldığım yıl, kendi geçmişimde bir önceki yıla dönüyorum...

O yıl yaşadığım korkular, önyargılar, kalbimi, psikolojimi, ruhumu ve manevi potansiyelimi engelleyen blokajları teker teker ortaya çıkıyor...

Onların üzerine gidip, onları yok etmeye çalışıyorum...

***

Tuhaf ve acayip bir yolculuk bu...

Gizemlerle dolu...

Karşıma ne çıkacağını bilemediğim, çıktıkça ilginçleşen bir macera bu...

Olaylarla yüzleştikçe acı ve mutluluğu aynı anda hissediyorum...

Geçmişimde oluşan korkuları, yargıları anlamaya başladıkça, hayatımın şifreleri birer birer çözülüyor...

***

Kendini anladıkça, kendinle barışıyorsun...

Kendinle barıştıkça, hayattaki amacını kavrıyor, ne olmak ve ne yapmak istediğini ortaya çıkartıyorsun...

Haberin Devamı

Yaş aldıkça gençleşiyorum...

Büyüdükçe küçülüyorsun...

Benjamin Button gibi, 86 yaşından geriye doğru yaş aldığın her yıl, daha fazla tecrübeleniyor, buna mukabil her tecrübelendiğin yıl, beyin olarak, ruh olarak, kalp olarak manen gençleşiyorsun...

Korkularından arınıyorsun...

Kendi çocukluğuna doğru yol

alıyorsun...

Korkusuz ve önyargısız potansiyeline, kendi mükemmeline doğru

hareketleniyorsun...

***

-”Karanlık ışığın yokluğundan başka bir şey değildir...

Varlığınızın en karanlık bölgelerine insani bilincinizin ışığını ve anlayışı götürdüğünüzde yeniden ışıkla dolarsınız...

Daha önce korkunun olduğu yere sevgi yerleşir...

‘Aydının ne olduğunu hatırlayın...

Işıkla dolmuş kişi...”

Böyle diyor Sharma...

***

Benjamin Button’ın Tuhaf

Hikayesi’ni yazın bu sıcak günlerinde mutlaka izleyin...

İzlemişseniz yeniden bu gözle

izleyin...

Hayatınızın “gençlik yolculuğuna“ bundan sonra çıkacaksınız...

Bu gençlik yolculuğu, salt fit görüneceğiniz, daha havalı daha fiyakalı bir duruş sergileyeceğiniz bir yolculuk değil...

Haberin Devamı

Bu gerçek bir gençlik yolculuğu...

Gençleştikçe bilgeleştiğiniz, büyüdükçe küçülebildiğiniz, öğrendikçe çocuklaştığınız müthiş bir macera bu...

Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi bu...

ŞEKERİ BIRAKMAK...

Temmuz ayının 5’inde kendi başıma bir uygulama başlatıyorum...

Tatlıyı ve şekerin değişik türlerini yemek sonrası kişisel mönümden çıkarmaya karar veriyorum...

Kararı baştan kimselere söylemiyorum...

Biliyorum ki; bu karar uygulaması en zor kararlardan biri...

Sigarayı bırakması zordu...

Ancak bundan on yıl önce, bir gece tak diye “ertesi günden itibaren içmemeye karar vermiş“ ve uygulamıştım...

Ağır alkollü içkileri ise, yoğun iş hayatının günlük stresinden kurtulur kurtulmaz tedavülden kaldırmıştım...

***

Bir şeyi neden yaptığınızı biliyorsanız bitirme kararını aldığınızda da uygulayabiliyorsunuz...

Ne ki; şeker “çocukluk yaşlarından itibaren bünyede yer etmiş en büyük alışkanlıktı...”

Karar versen de, şekeri bırakma uygulamasını başarıya ulaştıramıyordun bir türlü...

Yemekte içki aldığım zamanlarda, alkol vücutta şeker haline geldiğinden, yemek sonrası tatlı ihtiyacı duymuyordum...

Oysa yemekte alkol almadığında, yemek sonrası tatlı ihtiyacı şiddetle beliriveriyordu...

İçki içersen tatlı istemiyordun, ama bu sefer alkol almış oluyordun...

Alkol almasan bu sefer tatlı yiyor, şeker ihtiyacını bu gidermiş oluyordun...

İki yol da, çıkmaz sokaktı ve buna çare bulmak kolay değildi...

***

5 Temmuz’da İstanbul’dan Bodrum’a ailecek hicret ettiğimizde, şekeri kişisel mönümden çıkardım...

Şekeri bünyenin şiddetle arzuladığı sıralarda, bir iki kadeh şarap içtim, ama tatlıya zinhar dokunmadım...

Şimdi şarap da içmeden, tatlı da yemeden, çaya kahveye şeker de koymadan hayatımı idame ettirebiliyorum...

Altı hafta geçmesini bekledim yeni durumu yazmak için...

Ne olur ne olmaz diye...

Hala ne olur ne olmaz desem de, altı haftalık şeker bırakma başarısını paylaşmayı doğru buluyorum...

İlhamlarınızın bol olacağı sağlıklı bir Pazar diliyorum hepinize...

DİĞER YENİ YAZILAR