Dün seni aradı... Seni göremedi gözlerim Rade Zalad!..

Dün cenaze töreninde...

Binlerin...

Onbinlerin ortasında...

Milyonların...

On milyonların kalbinde...

Seven gönüllerin yüreklerinde...

Siyahla beyazın...

Kara kara kartalların...

Asil yüreklerin...

Tek başlarına Çarşı’nın semalarında özgür uçan kartalların...

Bitmedi...

Sarıyla lacivertin...

Sarıyla kırmızının...

Bordoyla mavinin...

Yeşille beyazın...

Kırmızıyla siyahın...

Nice nice muhteşem uyum sergileyen renklerin...

Tüm Türkiye’nin...

Kırmızıyla beyazının...

Hatta hatta Arsenal’in...

Kırmızısıyla beyazının...

Ortasında...

Bir tek seni...

Bir tek seni...

***

Siyah beyaz güllerin arasında...

Kara kara kartal gönüllerin sevdasında...

Efsane’nin ebediyete intikal eden yolculuğunda...

Türkiye’nin kalbini kaldıran cenazesinde...

Gani gani yüreklerin...

Gani gani rahmetler okuduğu namazında...

Naaşın başında...

Naaşın dışında...

Naaşın yakınında...

Naaşın uzağında...

Naaşın herhangi bir yerinde...

Naaşın hiçbir yerinde...

***

“O gitsin, Ahmet Dursun” denilen Ahmet’i...

Stat yalvarırken, Fener’e göndermekten imtina etmediği Kibar’ını; Feyyaz’ı...

Haberin Devamı

“Beşiktaş’ın çıkarları için gitmelisin” demekten çekinmediği Sarı’sını; Metin’i...

Gökhan’ı, Samet’i tüm evlatlarını...

Hepsini gördüm...

Bir tek seni...

Bir tek seni...

***

İşlediği “günah”ın altında ezilip “kapalı kapılar ardında ondan özür dileyen rakip kulüp yöneticilerini...”

Ona “Yeter artık Seba” dedi diye, ağlayarak özür dileyen Çarşı’nın çocuklarını...

Onun asaletini “pısırıklık...”

Rakip takımlara yönelik kibarlığını “cesaretsizlik...”

Şerefli ikinciliklerini “beceriksizlik...”

“Şeref” ölçüsünü, “geçersizlik” kıstasına bağlayanları da gördüm cenazede...

Naaşı başında...

Naaşının dışında...

Naaşının ötesinde...

Naaşının çevresinde...

Bir tek seni...

Bir tek seni...

***

Herkesi, her çevreyi...

Geçmişinden utananı...

Geçmişine ağlayanı...

Geçmişte onu seveni...

Geçmişte sevmeyip, şimdi sever gözükeni...

Kadir bilmeyeni...

“Nankör” diye ürktüklerini...

Nankör olanı...

Nankör olmayanı...

Dostu olanı...

Dostu olmayanı...

Dostu olmasından korktuklarını...

Hepsini gördüm dün onun ilk golünü attığı kendi stadında, naaşının başında...

Haberin Devamı

Kendi tribününde...

Kendi gök kubbesinde...

Kendi “sada”sında...

Kendi havasında...

Kendi esmasında...

Bir tek seni görmedim...

Bir tek seni...

***

Kim bilir neredeydin?..

Ne yapmaktaydın?..

Ne düşünmekteydin?..

Ne hissetmekteydin?..

Bir tek sen “onun zamanında giydiğin o asil formalı fotoğraftan çıkartıldın...”

Bir tek sen; naaşının getirildiği o stadın, altındaki müzeden sonsuza kadar ihraç edildin...

Bir tek sen yaşarken “o stattan ila nihaye, ebediyete kadar girmekten men edildin...”

Dün neredeydin acaba?..

Ne yapmaktaydın?..

Nelerde dolaştın?..

Nerelerde avundun?..

Nerelerde yaşadın?..

***

Bir tek seni görmedi gözlerim...

Bir tek seni aradı aslında gözlerim...

Merak bu ya...

Merak ettim gözüm, gönlüm, belleğim...

Görmedim seni...

Göremedim seni...

Yer mi yarılmıştı da?..

İçine girmiştin?..

Neredeydin?..

Göremedim...

Seçemedim...

Fark edemedim...

Ayırd edemedim...

İzleyemedim...

Seni göremedim Zalad...

Rade Zalad...

***

Açıklama yapma boşuna...

Gerek yok...

O gitti...

Seni duymaz...

Meleklerle o şimdi...

Haberin Devamı

Meleklerle uçmakta efsane karakartal şimdi...

Konuşma...

Bozma uyumlarını onların...

Bırak uçsunlar...

Beraberce...

Dostluğa ve kardeşliğe...

Sevgiye ve dürüstlüğe...

Uçsunlar “meleklerle karakartal hep birlikte...

Sonsuz ebediyete...”

*****

SÜLEYMAN SEBA’YA VEDA...

Yağmurlu bir günde görmüştüm seni...

Üstünde çubuklu formalar vardı...

***

Bir anda tutuldum, aşık oldum ben...

Hayatın anlamı siyah beyazdı...

***

Ölümle yaşamı ayıran çizgi...

Siyahla beyazı ayıramaz ki...

***

Stadın her yanı loca olsa da...

Sevenleri kimse ayıramaz ki...

DİĞER YENİ YAZILAR