Ersun Yanal’ın kaderi...

Rixos’da bir önceki maçın aksaklığını gidermek için, olağanüstü bir çaba harcıyor otel yönetimi...

Önceki gece; Chelsea, Beşiktaş, Fenerbahçe arasında oynanacak Soma Turnuvası için, dışarıda mükemmel bir mekanda perde kuruyorlar...

Localar yapıyorlar...

Fenerbahçe’yi, Beşiktaş’ı, Chelsea’yi birbirleriyle maç yaparken izleyeceğim...

45’er dakikalık üç maç halinde...

Keyifli bir gece olacak derken, maçlar başlıyor ve Ersun Yanal’ın yüzünü görüyorum...

***

Yüzünde acımtrak bir ifade var...

İçinin ağladığı, kısa süreli bir özgüven problemi yaşadığı anlaşılıyor...

Aziz Yıldırım, birkaç saat önce, Yanal’ın izin verdiği futbolcuları topluyor ve onlara, ağır fırça kayıyor...

Ersun Yanal’ın verdiği izni sona erdirdiğini söylüyor...

Bu toplantıya Yanal’ı çağırmak gereği duymuyor...

Belli ki “atacağı fırça“ esnasında Hoca’yı orada ayrıca zor durumda bırakmak istemiyor...

***

Aziz Yıldırım’ı sinirlendiren olay;

Fenerbahçe’de disiplinin elde gidiyor hissine kapılması...

Yanal’ın bir hanım misafirinin iki kez tesislerde kendisini ziyaret ettiğinin söylenmesi...

Haberin Devamı

“Teknik direktör böyle yaparsa futbolcu ne yapmaz“ düşüncesiyle;

Fenerbahçe takımının temposunun düşeceği, takımın bundan zarar göreceği endişesi Aziz Yıldırım’ı “çıldırtıyor...”

Başkan’ın kendi kriterlerine göre; buna müsamaha etmesi imkansız...

Hazırlık maçlarında takımın durumunu beğenmiyor...

Hazırlıkların iyi yapılmadığını düşünüyor...

2.5 aydır tatil yapıldığını söylüyor ve siniri tepesine çıkmış bir halde “kalay“ı basıyor...

***

Toplantı bitiyor...

Futbolcular “zılgıt“ı yiyor...

Ersun Yanal ise karizmasının “çizildiğini“ düşünüyor...

Soma Turnuvasında Yanal’ın yüzündeki o acı ifade; “karizmanın çizilmesinden, futbolcuları karşısında zor durumda kalmanın acısından ve özel hayatındaki duygusal çalkantıların, olayın tuzu biberi olmasından“ kaynaklanıyor...

Bir insan; kariyerinin zirvesindeki bir teknik direktör için çok zor bir durum...

O gece önce Beşiktaş’tan bir gol, arkasından Chelsea’den iki gol yiyip, turnuvayı sonuncu kapatıyor...

Gecenin geç saatlerinde yaptığı ve hiçbir soru almadığı birkaç dakika süren basın toplantısını izliyorum...

Haberin Devamı

-”Chelsea takımını izlemek fırsatı bulduk...” diyor...

-”Beşiktaş’ı tebrik ederim...” diye ekliyor...

-”Biz de durumumuzu gördük...” deyip, soru almadan basın toplantısını terk ediyor...

-”Yarın geniş konuşuruz...” ifadesini ekleyerek...

***

Uzun yıllar önce, Show Haber’i yeni aldığım günlerde, teker teker transfer ettiğim ve haber merkezi için yeni kurduğum kadroya karşı çıkan ve yerlerinden olacağı endişesi taşıyan eski muhalif grubun; televizyonun yönetim kurulu başkanını; “yeni elemanlara ve bana karşı nasıl manipüle ettiği“ gözümün öngeliyor...

O günlerden bir gün yönetim kurulu başkanı bizi ekiple beraber Boğaz kıyısındaki evine toplantıya davet ediyor...

Haber Merkezini alalı birkaç ay olmuş ve ben ne olacağını hiç bilmiyorum...

***

Orada inanılmaz bir toplantı yapılıyor...

Yönetim Kurulu Başkanı, benim aldığım haber müdürü ve editör arkadaşlara karşı çok ağır eleştiriler yapıyor...

Genel Yayın Yönetmenliği için çok genç sayılacak bir yaştayım...

Haberin Devamı

Tecrübesizim, toyum...

Benim haber merkezi için aldığım ve görev verdiğim adamlara, bu derece ağır saldırılması gururumu çok incitiyor...

Bana direkt olarak hiçbir şey söylenmiyor...

Ama benim yönettiğim haber merkezindeki çocuklara öyle ağır eleştiriler yapılıyor ki; hazmedemiyorum...

***

O evin uzun yemek masasını hiç unutmuyorum...

Oradan çıktığımızda, “istifa mektubunu verip vermemek arasında“ gidip geliyorum...

Haber müdürleri “yapma“ diyorlar;

-”Bunu yapma, diğerlerinin istedikleri zaten o...”

***

1996 yılının Ekim ayında oluyor bu “acayip“ olay...

Operasyonu yapan ve yönetim kurulu başkanını bize karşı manipüle eden, grup beni tanıdığından, toplantı sonrası “dayanamayıp çekip gideceğimi“ hesap ediyor...

Benim de bütün duygularım, istifa etmekten yana...

Bir ses, içimden gelen tek bir ses;

-”Gitme...” diyor...

-”Ne olduğunuzu ne olacağınızı herkeslere göstermeden sakın gitme... Tepkini içine göm... İçinde saklı tut... Sonra çıkartırsın...”

***

Haberin Devamı

O derinden gelen kısık sesi dinliyorum...

-”Ne olduğumu ve ne olduğumuzu önce göster...” diyorum kendi kendime...

O yıldan başlayarak tam 7 yıl, Show Haber, dünya televizyonculuğunun en büyük ve uzun süreli haber rating başarısına imza atıyor...

Diğer kanalların haber bültenlerinin hepsi birden, tek başına bir Show Haber kadar izlenmiyor...

Yıllar sonra o günü ve o toplantıyı defalarca yaşıyor ve o günle yeniden hesaplaşıyorum...

Egomun incinmesini ön plana alsam;

-”Benim aldığım elemanlara nasıl böyle davranırsınız?..” deyip istifa etsem, o gün orada Türkiye’deki televizyonculuk tarihi değişik yazılacak...

O gün içimdeki kısık ses; “Bekle“ diyor;

-”Ne olduğunu ve ne olduğunuzu herkese göstermeyi bekle...”

***

Ersun Yanal’ın gözlerinin içine bakıyorum önceki gece...

Acı içinde kıvranıyorlar...

Belli ki Aziz Yıldırım’ın fırçasını bizzat üzerine alıyor, içselleştiriyor, üzerinden atamıyor...

Goller kalesine girdikçe, yeni taktik veremiyor; kafasında sadece; “bu bana yapılamaz“ duygusu depreşiyor...

Başkan’ın futbolcuları toplayıp fırça attığı zaman; teknik direktörün karizmasının çizileceği söyleniyor Ersun Yanal’a... Tıpkı Fatih Terim’in Fiorentina’da Başkan Cecchi Gori’yle kavga edip ayrıldığı günkü gibi...

Fiorentina Başkanı Cecchi Gori; bir maçtan sonra soyunma odasına giriyor “futbolculara esip gürlemeye başlıyor...”

Fatih Terim “Bu bana yapılmaz“ deyip tepki koyuyor, sonunda Fiorentina’dan ayrılıyor...

Ben o gün ayrılsam; yedi yıllık birinciliklerle dolu Show Haber maceram başlamadan bitecek...

Fatih Terim Cecchi Gori’yle kavga etmese; belki Milan’a gitmeyecek, uzun yıllar İtalya’da Fiorentina’nın başında kalacak...

Ersun Yanal için de öyle...

Kızıp gitmese, Fenerbahçe’yi belki de arka arkaya şampiyon yapan Türk teknik direktör olarak tarihe geçecek...

Kim bilebilir?..

Bildiğimiz hayatta olan şeylerin o anda öyle olması gerektiği için olduğu gerçeğidir...

Mecranın ve maceranın sonu daha sonra belirecek...

Aziz Yıldırım için de...

Ersun Yanal için de...

BEKLERSENİZ YAPAMAZSINIZ...

“Azalan İlgi Yasası şöyle der...

Yeni bir fikir ya da stratejiyi yürürlüğe koymak için ne kadar beklerseniz, gerçekleştirmek için duyduğunuz heyecanı o kadar yitirirsiniz...

Stratejinizi gerçekleştirmek için günü gününe hareket edin...

Kalıpların dışında düşünen insanlar, yeni bir fikri hayata geçirmeden önce fikirden asla uzaklaşmazlar...

Onunla yaşarlar...

Etkisizliklerin çoğu, birçok insanın yapmaları gerektiğini bildikleri halde, yapmak zorunda oldukları şeyi, yapabilme disiplininden yoksun olmalarından kaynaklanır...

Meslek hayatlarında ve özel hayatlarında önemsiz ve kolay işleri, önemlilere tercih ederler...

Ama sona geldiklerinde yaşamı toptan kaybettiklerini fark ederler...”

Robin Sharma

DİĞER YENİ YAZILAR