Kişisel gelişim yolunda edineceğimiz yedi erdem...

Yaşamını zihinsel, bedensel ve ruhsal olarak yirmi yıl gençleşecek şekilde, değiştiren, Ferrari’sini Satan Bilge avukat Julian’ın, yeni hayatının kodları neler?..

Kitapta Yogi Raman Julian’a bir hikaye anlatır...

O hikayede Yogi Raman, yeni, huzurlu ve dünyaya başka bakan sağlıklı bir yaşama ulaşmak için gerekli yedi erdemi, Julian’a metaforlarla aktarır...

Şöyle der Yogi Raman;

-”Muhteşem verimli yeşil bir bahçede oturuyorsun...

Bahçenin ortasında altı kat yüksekliğinde bir deniz feneri var... Biraz sonra fenerin giriş kapısı açılır ve içeriye bir Japon sumo güreşçisi girer...

Belinde pembe bir kordon vardır...

Sumo güreşçisi yerde duran altın bir kronometrenin üzerine basarak kayar ve düşer...

Kendinden geçtikten sonra orada açan sarı güllerin kokusuyla kendine gelir...

Enerjisini toplayarak ayağa kalkar... Bahçenin en uzak köşesinde milyonlarca parlak elmasla kaplı bir patika bulunmaktadır...

Patikadan yürümeye başlar ve bu yol onu tükenmeyen sevinç ve sonsuz mutluluk yoluna götürür...”

***

Hikaye bundan ibarettir...

Haberin Devamı

İçinde bulunan yedi metafor, insanın kişisel gelişimindeki aydınlanmanın şifrelerini verir...

Öyküde geçen BAHÇE, FENER KULESİ, SUMO GÜREŞÇİSİ, PEMBE KUŞAK, KRONOMETRE, SARI GÜLLER ve PATİKA aydınlanmış bir yaşam için gerekli yedi “ERDEM”in ifadesidir...

***

Şimdi tek tek üzerinden gidelim bu metaforların;

BAHÇE:

Hikayedeki bahçe insanın zihnini temsil eder...

İnsanın zihni bir bahçe gibidir...

Bir bahçe ne kadar bakımlı ise o kadar verimlidir...

Bu bahçede zararlı otların yetişmesine fırsat vermemeliyiz...

Bahçemizi kirletecek kaygıları zihnimizden uzaklaştırmamız gerekir...

Yaşam kalitemizi zihnimizdeki düşünceler belirler...

Karşımıza çıkacak her engel gerçekte kişisel gelişimimiz için bir fırsattır...

***

DENİZ FENERİ:

Yaşamımızda bir amacımız olmalı... Deniz feneri bu “amacı” simgeler... Hayatımızda kişisel, mesleki ve zihinsel hedefleri belirlemek ve onları gerçekleştirmek, sürekli çabalamak bir tatmin sağlar...

Belirlediğimiz hedefleri gerçekleştirmek için gerekli cesarete sahip olmalıyız...

Haberin Devamı

Yaşamdaki amaçlar, ulaşıldıkça değişebilirler...

Ancak amaçların ne olduğunun belirlenmesi, o amaçların özellikle sabahın erken saatlerinde zihinsel olarak kayda alınarak hissedilmesi ve yaşanması gerekir...

***

SUMO GÜREŞÇİSİ:

Belirlediğimiz hedeflere ulaşmak için gerekli olan gücü, disiplini ve kararlılığı temsil eder...

Bir şeyi istemek, istek konusunda kararlı ve ısrarlı değilseniz bir anlam ifade etmez...

Onu sabırla, ve ısrarla istemek, istikrarlı bir çabayla elde etmeye çalışmak gerekir...

Etrafımızda birçok insanı gözlemleriz...

“Bir şeyi çok istediklerini, evrene bu yönde mesaj gönderdiklerini” söyler, fakat bunun bir türlü gerçekleşmediğinden yakınırlar...

Oysa isteğinizin yerine gelmesi için, bir sumo güreşçisinin gücü, disiplini ve kararlığına sahip olmanız gerekir... O kararlılıkta değilseniz, istekleriniz evrenin büyük havuzunda oluşmadan kaybolur...

“Secret” türü kitapları bir miktar okuduktan sonra yaşam bilgeliğine kavuştuklarını söyleyenler, “isteklerin ve yeni yaşam biçimlerinin gerçekleşmesi için esas gerekli olan sabır, disiplin ve gücü” gözardı ederler...

Haberin Devamı

Bilge’lerin yaşamlarında sabır, disiplin, güç ve istikrar çok önemlidir...

Bu değerleri öz benliğimize oturtmadan yol alamayız...

***

PEMBE KORDON:

Disiplinli yaşamın sembolüdür...

Pembe kordon, birbiri üzerine örülmüş küçük tel parçalarından oluşur... Bunlar tek başına hiçbir anlam ifade etmezler...

Yaşamımızın her alanında yaptığımız eylemler ile kişisel disiplinimiz gelişir ve tıpkı pembe kordon gibi sağlamlaşır...

İç disiplinimizi geliştirmek yaşantımızın daha kaliteli olmasını sağlar...

***

KRONOMETRE:

Zamanı temsil eder...

Zaman, insanın sahip olduğu en değerli şeylerden biridir...

Zamanımızı kontrol etmek, önceliklerimizi belirlemek ve dengeli planlamak kaliteli bir yaşam için çok önemlidir...

Zamanı kontrol etmek yaşamı kontrol etmektir...

Zaman geri dönüşümü olmayan tek kaynaktır....

Zamanı yönetmenin en önemli yolu, öncelikleri belirlemek ve başkalarının isteğine göre değil, kendi önceliklerinize göre davranmayı becerebilmektir...

Haberin Devamı

Zamanını kendi gelişimi için, düzenleyemeyen hiçbir birey, kişisel gelişimin aydınlatıcı ışığına ulaşamaz...

Kalbinin iç sesine hissetmeyeceği, dışardaki gürültünün esiri olarak yaşayacağı, kendisiyle ilgisi olmayan istekler tarafından kullanılarak heba olacağı bir mecraya sürüklenir...

***

SARI GÜLLER:

Etrafına güzel kokular veren güller gibi; hiçbir karşılık beklemeden başka insanlara yardımcı olma motifini simgeler...

Başkalarının yaşamlarını yüceltmek, kendi yaşamımızı da yüceltir...

“Sarı Güller’ en önemli yaşam şifrelerindendir...

Hiçbir karşılık beklemeden verirseniz “alırsınız...”

“Karşılık bekleyerek verdiğiniz hiçbir şeyin dönüşü size mutluluk vermez...”

Vücudun içindeki hücreler gibidir insanlar...

Hücreden kan çıkar ve dolaşım sağlanırsa, hücreye kan gelir ve hücre canlanır...

Kan dolaşımını bloke eden hücre, yaşamaz ölür...

Sarı Güller karşılık beklemeden vermenin sembolüdür...

***

ELMAS KAPLI PATİKA:

Yaşadığımız anı temsil eder...

Gelecek kaygılarını bir kenara bırakarak, her günü sanki son günümüz gibi yaşarsak mutlu oluruz...

*****

TE-LE-VİZ-YON...

Okuldaki o günü bugün gibi hatırlıyorum... Çocuktuk...

Yaşımın kaç olduğunu beynim kayda almamıştı...

Hoca, heceleri öğretiyordu derste...

Özellikle “televizyona gelince“ sınıfın büyük çoğunluğu takılmıştı...

Sınıftaki çocukların büyük çoğunluğu, hecelemeye başladıklarında “tel“ diye başlıyorlardı... Hoca değiştiriyordu:

-”Te-le-viz-yon...”

***

Ders bitiyor, bir başka gün, yine bir öğrenci arkadaş kalkıyor yine aynı hatayla başlıyordu...

-”Tel-ev-iz-yon...”

Hecelerdeki temel kural, bütün heceleri anlamlı bir halde okumaktan geçiyordu... Hecenin ilkine tıkılır kalırsanız yanlış yerden kesiveriyordunuz kelimenin hecesini... Sınıftaki çocukların büyük çoğunluğu, “olsa olsa tel’den kesilir hece diyerek“ tel deyip devam ediyorlardı...

***

Televizyon haberlerini yaparken, ana haber bülteninin “bant giren kısımlarında arkadaşları sürekli uyarmak zorunda kalırdım...”

De ve dahi ekleri arasındaki farkı anlatabilmek için...

Hangisinin ayrı hangisinin kelimeye bitişik yazıldığını anlatabilmek için bin dereden su getirirdim...

Benim köşemde zaman zaman kişisel dalgınlığımdan, doğru düzgün tashih yapmamamdan, zaman zaman da gazetedeki arkadaşların hatalarından sözcükler ve heceler yanlış çıkıyor...

***

Bunları internet sayfasında değiştiriyorum, elimden geldiğince...

Ancak basılı gazeteyi değiştirmek mümkün olmuyor...

Dalgınlıktan kaynaklanan hatalar olacak elbet...

Fakat “hatalı bilgi“ çok kötü bir şey...

Bu “hata“lar gazetede çıktıkça, bunları okuyan çocuklar ve gençler, hatta bilgi açısından muallaktaki yetişkinler, doğru gramerin bu şekilde olduğunu zannediyorlar... Böyle öğreniyorlar, kendi çocuklarına da ilerde böyle öğretmeye koşullanıyorlar... Gazetedeki arkadaşları “hecelerdeki yanlış kesmeler“ konusunda sürekli uyarıyorum...

Ancak bu yetmiyor...

Doğrusunu bir sonraki gün de olsa yazmazsam, “yanlış öğreti“yi devam ettiririm... Hata yapmak insana has bir şey...

Fakat hatayı düzeltmeden, yeni kuşaklara bunu yanlış aktarmayı sürdürmek, akademisyen ve öğretmen anne babanın çocuğuna yakışmayacak bir model...

***

Dün gazetede kendi yazımı okurken, yine kahroluyorum...

Yazıdaki televizyon sözcüğü “tel“den kesiliyor...

Bunu okuyan çocuk böyle öğrenecek, bunun da müsebbibi ben olacağım diye içim gidiyor...

Sanırım o çocukluk günlerimde “Hoca“nın bitmek tükenmek bilmez çabasının, benim köşemde yer almasını hazmedemiyorum...

Arkadaşlar dikkat edecekler bundan böyle ama ben hata oldukça burada düzeltmeye devam edeceğim...

Çocuklar ve gençler yanlış öğrenmesinler diye...

DİĞER YENİ YAZILAR