60 yıllık beraberlik...

Önceki gece yemekte, Ayşe Nazlı bir soru soruyor bana...

Ona cevap verirken, annemle babamın evlenmelerinden dört yıl öncesinden tanıştıkları aklıma geliyor...

Masada oturmuş yemeklerini yemekteler o sırada...

Yeniden soruyorum...

-”Evet” diyor babam;

-”1954 yılının Nisan ayında tanıştık... 1956’da nişanlandık... 1958’de evlendik...”

Ayşe Nazlı bir ergenlik çığlığı atıyor...

-”Nasıl yani?..” diye haykırıyor...

-”60 yıldır mı beraberler?..”

-”Evet...” diyorum...

-”6 yıl önce 50. evlilik yıldönümlerini kutlamak için Viyana’ya gitmiştik... Fakat esas tanışmaları ve beraberlikleri 60. yılında... Bu gördüğün iki insan tam 60 yıldır birlikteler ve beraberler...”

***

-”Bir insan bir başkasıyla 60 yıl nasıl beraber yaşayabilir ki?..” diye hayret nidasıyla soruyor Ayşe Nazlı...

O henüz 14 yaşında...

Yaşadığı hayat, çevresinde gördükleri, egemen kültür, trendi gevezelikler, 60 yıllık bir beraberliği anlamayı imkansız kılıyor...

Fakat ilk kez onda, yeni bir pencere açıldığını fark ediyorum...

O saatten sonra onlara bakışının değiştiğini görüyorum...

Haberin Devamı

***

Yine de sormadan edemiyor;

-”Nasıl oluyor yani?..” diyor...

Ona;

-”Sanıyorum esas neden ben’im Ayşe Nazlı” diyorum...

-”Ben olmasam, ortak amaçları olmasa bu kader birlikteliği bu noktalara ulaşamayabilirdi...”

Babam beni doğrularcasına; annesinin dedeme söylediği bir sözü hatırlatıyor...

-”Hep Türkiye, hep Türkiye... dedin... Oğlumuz Türkiye’den kız alıyor gidiyor... Biz kalıyoruz burada Kerkük’te...”

***

Misak-ı Milli çoğu insan için tarihte gerçekleştirilmeye çalışılmış bir Türkiye haritasıdır...

Diplomatik önemi vardır...

Uluslararası çıkarlar açısından hayati önemdedir...

Petrol, kuyular, variller, milyarlarca dolar vesaire söz konusudur...

Oysa bizim aile tarihimizde, “Kerkük’ün dışında kaldığı Misak-ı Milli babamla annesini, babamla babasını, babamla kardeşlerini ayıran, gerçekleşmesi mümkün olmamış bir vasiyettir...”

***

Önceki gece yemekte üç kuşak bunu konuşuyor canlı tanıklarının ağzından bunun öyküsünü yaşıyoruz...

Babam beklenmedik bir itirafta bulunuyor;

Haberin Devamı

-”Oğlum olmasaydı, ne yapar eder, yine baba memleketine Kerkük’e dönerdim... Ama oğlum burada doğdu, okuyor, büyüyor, yaşıyordu ve babamın istediği olmuştu... Dönemedim...”

***

Hüzünlü bir hikaye bu...

Kerkük Türkiye’ye bağlanamayınca, dedem Irak’ta resmi görev almayı reddediyor ve o tarihten sonra ölene kadar, Kerkük’ün Türkiye’ye bağlanması için faaliyet gösteriyor...

Elbette ne gücü yetiyor, ne ömrü vefa ediyor...

Babam da, dedemin Türkiye vasiyetini ve özlemini devam ettirircesine, annesinden, kardeşlerinden ayrı kalmak pahasına, baba memleketini başka ülke topraklarında bırakarak, Türkiye’de kalıyor...

Oğlunu Türkiye’de yetiştiriyor...

Annemle 60 yıllık birlikteliklerinin arka planındaki öykü böyle...

***

Ayşe Nazlı’yla onlara birlikteliklerinin 60. yılı kutlaması yapmaya karar veriyoruz...

Aramızda kısık sesle İngilizce konuşarak, gecenin organizasyonunu yapıyoruz...

Dün gece için yer ayarlıyoruz, onlardan habersiz bir kutlamayı gerçekleştirmek için telefonlar ediyoruz...

Beş yaşındaki ikizler, Ayşe Nazlı ve 60 yıllık beraberliklerini kutlayacağımız anne ve babayla altı kişi olacağız yemekte...

Haberin Devamı

Türkiye’de; Ege’nin kıyısında Bodrum’da bir yerlerde...

2014’ün Temmuz’u...

Bu günü aile tarihine kalın harflerle kaydediyoruz...

“Türkiye Türkiye...” diye gözü arkada giden dedemizin ve bütün büyüklerimizin anısına...

KİMDİR BUDALA?..

“Geçmişin ve geleceğin değerlendirilişi ancak yaşanılan anın değerlendirilmesiyle mümkün olur...

***

‘Geçen zaman ‘bana neyi idrak ettirdi’ diye düşün... Vereceğin cevap çok önemlidir...’

***

Sarhoş mu kim?

Seyrinde kendini kaybeden...

Mutlu mu kim?

Dileği olmayan...

Huzur mu?..

Gerçeğin aleminde yaşayanın hali...

Budala mı?..

Benliğini gösterme çabasında olan...

İlim mi?..

Özündeki mükemmeliyet...

Akıllı mı?..

Hakikatini değerlendirebilen...

***

Nefs kendini tanımadıkça azabdan kurtulmaz...

***

Bugün kendilerini beden zannedenler, yarın da kendilerini ruh zannedecekler...

***

Güvenilirliğini yitirmemeye bak!.. Zira bir daha asla ele geçiremezsin...

***

Evrensel sistem ve düzen içinde her şel bir sıralamaya ve dolayısıyla zamana bağlıdır...

Haberin Devamı

Acele asla sistemi değiştirmez...

Yak bekler; nasibinizdekine erişirsiniz...

Ya da acele eder kopartırsınız...

***

‘Fani’, ‘yok olacak’ değildir... Çünkü zaten ‘yok’tur...

‘Fani’nin herhangi bir zamanda yok olduktan sonra ‘Baki’nin Baki kalacağını sanmak, hakikaten gafletin alemetidir...

***

‘Garip’ halini paylaşacak kimsesi olmayandır...

***

Yalnız geldin, yalnız gideceksin...

Ve dahi uykun hep yalnız geçiyor...

Yalnızlığın bilincinde misin?..

Ve yalnızlığa hazır mısın?..

***

Sınav yukarıdan yazılı kağıtta test usulü gelmeyecek...

Malına, etiketine, en yakınlarının başına gelecek çeşitli olaylar şeklinde gelişecektir...

***

Koza ipek böceğinin gelişmesi içindir... Ebediyen içinde yaşamak için değil...

***

Önemli olan seni sevenle, sana söveni görebilmek...

Musa’da olduğu gibi Firavun’da da Hakk’kı görebilmek...

***

Ruh kuvvetin ve kapasiten ölmeden önce ulaştığın beyin kapasiten olarak sabitlenir...

***

Teşekkür ettiğinin kim olduğunu bilmediğin sürece, “şükr” etmiş olmazsın...”

Ahmed Hulusi

DİĞER YENİ YAZILAR