Ağlama anne... Benim için ağlama!..

İlkokul beşinci sınıfa başlayalı bir ay oluyor...

On yaşındayım...

12 Ekim 1969...

Beynimin kayda aldığı ilk genel seçimi o gün yaşayacağım...

Sınıfta, “hangi parti kazanacak“ diye oylama yapıyor çocuklar...

Anne babalarının partilerini kendi tuttukları parti olarak söylüyorlar...

Ben CHP’liyim...

CHP’nin sınıftaki oylarını ben sayıyorum...

Bizim sınıftan CHP çıkıyor...

Doğal bir sonuç gibi geliyor bu bana...

Çoğunluğun Cumhuriyet’i kuran parti olan CHP’li olduğunu sanıyorum...

Annem evde; Adalet Partisi’nin “havadan para kazananların, kolay yoldan zengin olanların“ rağbet ettiği parti olduğunu söylüyor...

Ben de söylenenlerden kendime ideolojik misyonumu ediniyorum...

Merkez sağ partiler “vergi kaçıranların, vurguncuların, kolay yoldan zengin olduğunu sandığımız işadamlarının yakın durduğu partiler oluyorlar“ gözümüzde...

-”Biz memurların, akademisyenlerin, okumuş yazmış münevverlerin, devlete vergisini ayın ilk gününden zorunlu olarak ödeyen, vergi kaçırmayan beyaz yakalıların partisine oy vereceğiz... Biz CHP’yi tutuyoruz biz CHP’liyiz!..”

Haberin Devamı

***

Çocuk beynime yapılan ilk ideolojik bu...

Babası öğretim üyesi, annesi öğretmen bir münevver aile çocuğunun değişmez siyasi kalıbı, ilkokul beşinci sınıftan beynine enjekte ediliyor...

Tam kırkbeş yıl önce bugünler...

Ne ki; seçimleri Süleyman Demirel’in Adalet Partisi İsmet İnönü’nün Cumhuriyet Halk Partisi’ne karşı; yüzde 27’ye; yüzde 46’lık ezici bir çoğunlukla kazanıyor...

İlk seçimlerimle birlikte ilk siyasi hayal kırıklığımı yaşıyorum...

Memurların ve okumuş yazmış münevverlerin partisi! seçimleri kaybediyor!..

***

Ertesi günü, Kolej’de çocukların çoğunluğunun aileden Adalet Parti’li olduklarını fark ediyorum...

-”Ne yapacaksınız; kolay yoldan zengin olanlar da çocuklarını Kolej’e veriyorlar...” diye oya gibi işlenen aile yargısı bir kez daha beynime kazınıyor...

***

1973 seçimini lise birinci sınıfta yaşıyorum...

Bülent Ecevit’in CHP’sinin Adalet Partisi’ni tarihte ilk kez geçtiği, inanılmaz bir zafer kazandığı 14 Ekim 1973 seçimlerini...

Ne ki bizim evde yine matem var...

Haberin Devamı

Ecevit seçimleri kazanıyor kazanmasına fakat, bizim aile o seçimlerde Adalet Partisi’ne oy veriyor...

Sebep; aile o günlerde Ecevit’in “komünist“ olduğunu düşünüyor...

Münevver memur aile “komünizm tehlikesine karşı vergi kaçıranların! rağbet ettiğini düşündüğü partiye oy veriyor...”

Sandık bizim aileden kaçarcasına sürekli karşı tarafı galip ilan ediyor...

Bu kez de Ecevit’in CHP’si AP’ye karşı seçimi kazanıyor...

***

Nihayet 1977’de ana oğul Ecevit’te birleşiyoruz...

Baba merkez sağda kalıyor; “olası komünizm tehlikesine karşı!..”

Biz “Ecevit“ diye haykırıyoruz...

Ecevit yüzde 41’le inanılmaz bir zafer kazanıyor, Adalet Partisi’nin yüzde 36’sına karşı...

Gece 23’e kadar zafer çığlıkları atıyoruz evimizin yanıbaşındaki Farabi Sokak’taki CHP genel merkezinin önünde...

Sonra yine hüsran var...

Yine bize esmer günler düşüyor...

CHP tek başına iktidarı yakalayamayınca oluşturulan dörtlü ittifaka karşı muhalefete düşüyor...

***

İki yıl sonra 1979’da ara seçimler oluyor... 5-0’lık felaket bir mağlubiyeti var CHP’nin...

Haberin Devamı

Ecevit istifa ediyor...

80 darbesiyle zaten CHP hepten

kapatılıyor...

Uzun bir zamana yayılan, hemen hep yenilgilerle dolu geçen bir sürecin sonunda;

bir türlü “Okumuş yazmış, münevver takım, vergi kaçırdığı söylenen, kolay yoldan zengin olanların rağbet ettiği partiyi geçemiyor...”

Geçse de direkten dönüp iktidar olamıyor...

Olsa da yağ kuyruklarıyla iktidardan alaşağı ediliyor...

Makus bir talihi var CHP’nin...

İlkokul beşinci sınıftan beri “beynime şırıngalanan o mahut ideoloji bir türlü kazanamıyor kitlelerle bütünleşemiyor...”

Özal’ın ANAP’ında bir miktar kurtuluyorum o ideolojiden...

Ne ki, yine de oyumu Özal’a vermeye elim gitmiyor...

CHP’den daral geldiği için Ecevit’in DSP’sine oy veriyorum...

Sessiz sedasız, gizli saklı...

İktidar olabilsin diye değil, yüzde 10’luk barajı aşabilsin diye...

***

45 yıldır hep hüsranla dolu bir siyasi türbülansın içinden geçiyorum...

“CHP’li bir aileden gelip CHP ideolojisinin gıdasıyla büyümüş olarak...”

Cumhuriyet’i kuran, laiklik ve Batı’lı hayat tarzıyla bütünleşen, şapkayla, baloyla, harf devrimiyle, içkiyle perçinlenen; okumuş yazmış, memur, münevver; vergi kaçırmayan; maaşlı olduğu için vergisi ilk günden devletçe metazori kesilen bir ailenin ferdiyim ben...

Haberin Devamı

45 yıllık zaman diliminde, “mağlubiyetlerden galibiyetlere hiç geçemiyorum...”

Bu durum hafif bir travma yaratsa da; varlık nedeninden taviz vermeyen bekareti temsil eden duruş, bir keyif abidesi olarak içimde ışıldayıp duruyor...

CHP’yi deli gibi eleştirsem de televizyon programlarındaki eleştirilerim; bir ara Deniz Baykal’ın benim programlarıma CHP’li üyelerin çıkmasını yasaklamasına yol açsa da bir gerçek değişmiyor...

***

İlkokul beşinci sınıfta “ideolojik şırıngasını ‘züğürt tesellisi’ memur münevver merhemden alan laik, Cumhuriyetçi demokrat, Atatürkçü çocuk“ CHP’yi kalbinin hep bir yerlerinde saklamaya çalışıyor...

Siyasi hüsran “alışkanlık“ olsa da, “laik, Atatürkçü ve batılı demokrat duruş“un verdiği tandans dik durmamı sağlıyor benim...

Nihayet bu Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde; kırkbeş yıldır ilk kez, genlerimin bile züğürt tesellisi niyetine var olmadığı bir seçime tanık olacağımı hissediyorum...

2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri, ne Atatürk’çülüğün, ne laikliğin, ne Cumhuriyetçiliğin ne de batılılaşmanın, hiçbir lider tarafından tartışılmayacağı ilk seçimler oluyor...

Recep Tayyip Erdoğan; Ekmeleddin İhsanoğlu; Selahattin Demirtaş;

Her biri olan ve olmakta olan ideolojilerin, kuşku yok önemli temsilcileri...

***

Ne ki memur, münevver, Atatürkçü laik, Cumhuriyet’in kurucusu ideoloji adına kimsecikler yok görünürde...

Issız bir yerde “Sessiz bir Gemi var“ kalkıyor yavaş yavaş rıhtımda...

-”Artık demir almak günü gelmişse zamandan...

Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan...

Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol...

Sallanmaz o kalkışta ne mendil; ne de bir kol...”

diyerek...

***

Selda Bağcan da anneme söylüyor benim içimden geçenleri benim adıma şimdi;

-”Ağlama anne...

Benim için ağlama...

Ben de herkes kadar aldım acılardan...

Ağlama anne...

Benim için ağlama...

Ben de herkes kadar yandım...”

DİĞER YENİ YAZILAR