Enerjimiz nasıl çalınır?..

Haberin Devamı

“Hepimizin başına gelir... Çok keyifli olduğumuz bir gün bir arkadaşımız gelir... Mutsuzdur... Hayata ve ilişkilere dair başına gelen tüm olumsuzlukları teker teker anlatır... Ayrılırken;

-”Ohh içim rahatladı... İyi ki varsın... Teşekkür ederim...” der ve gider...

O gittikten sonra oturduğunuz koltuğa yığılır kalırsınız...

Fark edersiniz ki kolunuzu kıpırdatacak haliniz bile kalmamıştır... Arkadaşınız tüm enerjinizi bir sünger gibi çekip almıştır...

Bu nedenle onun titreşimi yükselirken, sizin enerjiniz yerlerde gezinmektedir...

Kendimizi gayet keyifli ve mutlu hissederken, bazen tek bir insan bir söz eder...

Saniyeler içinde öfkeye kapılırız... Kendimizi hararetli bir tartışmanın içinde buluruz... Bazen ağzımızdan hiç istemediğimiz sözler dökülür...

Aslında olan şudur;

Karşımızdaki insanın düşük titreşim alanına girmiş, onun bizi etkilemesine izin vermişizdir...

Farkında olmadan,onun düşük frenkansına uyumlanmışızdır...”

***


Bu sözleri Serpil Ciritçi’nin Kuantum’un Gücü kitabından alıyorum...

Serpil; “Enerjimiz Nasıl Çalınır“ dediği bölümde, “Enerji yasaları gereği, düşük frekansta titreşen enerjiler, yüksek frekansta titreşenlerin enerjisini çeker...” diyor ve ekliyor:

“Dikkat edersek fark ederiz ki, bize sunulan düşük enerji de bize yabancı değildir... İçimizde vardır... Zaten olmasa bizi etkilemesi mümkün olmazdı... Bizdeki enerjiyi harekete geçiremezdi...

Hepimizin içinde tüm duygular farklı frekanslarda vardır...

Eğer karşımızdaki insan, biraz öncekinin aksine bize anlayış ve sevgiyle yaklaşsaydı, biz de yumuşayıp daha sevecen hale gelecektik...

Hangi titreşimi harekete geçireceğimiz daima bize bağlıdır...

Her şey bizim elimizdedir...

Eğer trafikte bir başka insanın yaptığı hatanın bizim enerjimizi düşürmesine izin verirsek, kısa zamanda bir sinir küpüne dönüşebiliriz...

***


Bizim yapmamız gereken hangi enerjiyi arzuluyorsak, onun bulunduğu titreşim alanlarına yönelmemizdir...

Ancak çoğu zaman isteklerimize tamamen zıt ortamlarda bulunuruz...

Etrafımızda korku ve kuşkularıyla bizi zayıflatan, hayal ettiğimiz şeylerin gerçekleşmeyeceğine bizi inandırmaya çalışan insanlar bulunur...

Onların titreşim alanlarında fazla kaldığımızda bir süre sonra biz de kendi kendimizden şüphe etmeye başlarız... Kendimize olan inancımız zayıflar...

O yüzden sık sık nasıl ortamlarda olduğumuzu kontrol etmeli, bizi daha ileriye taşıyan insanlarla daha çok bir arada olmaya çalışmalıyız...”

*****


ÇEVREDE ENERJİMİZİ DÜŞÜREN FAKTÖRLER...

Serpil Ciritçi’nin “Enerjimiz Nasıl Çalınır“ başlıklı yazısını okuduktan sonra, şimdi yaşadığımız çevreyi, ülkeyi, insanları ve tartışılan gündemi gözümüzün önüne getirelim...

Çevremizde varolan titreşim alanlarına göz attığımızda, “Türkiye’de sürekli bir çatışma, sürekli bir hesaplaşma, sürekli bir tartışma, sürekli bir kavga ve uzlaşmazlık hali seziyoruz...”

Birkaç ay önce çevremdekilere şöyle diyorum;

-”Şartlar müsait olursa, çocuklar biraz büyüyüp, lise çağına geldiklerinde onları Los Angeles gibi şehir enerjisinin daha barışçıl ve enerji titreşiminin daha yüksek frekansta oluştuğu yerlere götürmek istiyorum...”

***


Çevremde birçok kişi;

-”Ama buradaki okullar Amerika’dakinden daha kötü değil ki... İstanbul’un okulları, şehrin güzelliği, her şeyin var olması, en yüksek standartların bulunması bir sır değil ki...” diyorlar...

Oysa mesele, Boğaz’ın eşsiz güzelliği, yemeklerin muhteşemliği, şehirdeki hayatın benzersizliği değil ki...

Bu alanlarda, İstanbul; dünyanın hiçbir yerinden aşağı kalmaz...

Çoğunun üstünde özelliklere sahip...

***


Ancak bu coğrafya, mütemadiyen hesaplaşma, birbirini yeme, karşındakini yok etme, infaz etme, demir parmaklıklar arkasına sokma, yok etme üzerine inşa ediliyor...

Çocuklarımız kavga etmeyi, hesap sormayı, birbirini dipsiz kuyulara göndermeyi iyi öğreniyorlar...

Buna karşın, çevrede oluşan enerji ortamı, dünya çapında sanatçılar ve sporcular yetiştirmek için teşvik edici değil...

titreşim düzeyi hesap sormaya yönelik ve düşük...

İspanya arka arkaya dünya çapında tenisçiler çıkartıyor...

Barselona’da açılan tenis okulları, dünya standartlarının üzerinde sporcular yetiştiriyor...

Amerika’da Florida, keza her bir yanından dünya tenis şampiyonları çıkartıyor...

***


Ilıman havanın yarattığı sinerjide, Florida’da ve Barselona’da günde 3-5 saat arası tenis oynayan onbinlerce genç arasından, dünya şampiyonları çıkıyor...

Barselona dünyanın en iyi tenisçilerini yetiştirirken, dünyanın en büyük ve pahalı futbol kulüplerinden biri olan Barselona’nın da kenti olabiliyor...

Elbette basketbolda da bir dünya markası...

Bir şehir düşünün, mimarisi dünyanın en gözde kenti olsun...

Teniste dünyanın en ünlü raketlerini yetiştirsin... Futbol takımı dünyanın en büyük markası olsun...

Şehrin mekan olduğu Vicky-Christina Barcelano filmi yapılsın diye dünyanın en ünlü yönetmenlerinden Woody Allen, Scarlett Johansson’ı, Penelope Cruz’u, Xavier Bardem’i oynatıp, dünyanın gözünü bu şehrin üzerine diksin...

Ve bu şehir, İstanbul’un onda biri büyüklükte bile olmasın...

***


Barselona’ya gidenler bilirler...

İstanbul’un megalığının ve ihtişamının yanında sönük kalır Barselona...

Keza Florida...

Keza Kaliforniya...

Ne ki; oralar yüksek enerji titreşimleriyle dünya standartlarının üzerinde yetenekler çıkartan, yaratıcılıkta sınır tanımayan kentler, bölgeler...

Bu coğrafya; insanını birbiriyle çatıştırarak, üste çıkmaya heveslenen enerji titreşimlerinin ülkesi...

Bu gerçeği görmek, ülkeyi ve insanını hakir görmek anlamına gelmiyor...

Gerçeği görüp, bu muhteşem ülkenin, eşsiz coğrafyanın yüksek titreşimli enerjilerle, yaratıcılıkta kanatlanmasını, yetenek patlamasıyla coşmasını arzulamak anlamı taşıyor...

DİĞER YENİ YAZILAR