AKP ile Cemaat gerginliği Türkiye’yi hızla muhafazakarlaştırıyor...

Haberin Devamı

AKP-Cemaat gerginliği öğrenci evlerinden; dershanelere kadar birçok alanda, birçok açıdan ele alınıyor ve gündeme geliyor...

Bu gerginlik AKP’ye ve Cemaat’e ideolojik olarak muhalif Cumhuriyetçi ve laik çevrelerde gizli bir memnuniyetle karşılanıyor ve alttan alta teşvik ediliyor...

- “Ne kadar bölünseler o kadar iyidir” mantığı hakim Cumhuriyetçi çevrelerde doğal olarak... Bunun siyasi açıdan doğru bir strateji olduğu ve itiraz edilmemesi gerektiği söylenebilir...

Bölünme, AKP ve Cemaat’te ayrı ayrı elbette bir güç kaybı yaratıyor...

Burası kesin...

Bu yeni durumun, değişik ittifakları da daha uygun hale getirdiği kuşkusuzdur...

Ancak meseleye toplumsal uygulamalar açısından baktığımızda karşımıza tamamen zıt bir tablo ortaya çıkıyor...

AKP-Cemaat gerginliği, Türkiye’yi hızla muhafazakarlaştırıyor...

***


Ortada Cemaat’e derin sempati duyan ve AKP’ye de oy veren önemli bir kitle var...

Diğer yanda, kendini AKP’li sayan, ona oy veren ve Cemaat’le ilişkisi olmayan bir kitle var...

Ancak bu kitle muhafazakar kim-liği nedeniyle Cemaat’e dost ve sempatiyle bakan geniş bir AKP’li tabandır...

AKP ile Cemaat arasındaki ilişkiler gerildiğinde...

Her iki kesimin yönetim kadroları, medyası ve algı yöneten unsurları doğal olarak;

İki bloktan oluşan, birbirini etkileyen ve aynı muhafazakar kaynaktan beslenen o geniş muhafazakar kitleyi etkilemeye yöneliyor...

Bu kitleye daha fazla sempatik görünmek çabasına girişiyor...

Yukarılardaki gerginlik, aşağıya yani tabana “muhafazakar bir rekabet olarak yansıyor...”

***


Türkiye’nin “muhafazakarlaşmasına” örnek gösterilen son zamanlardaki en hayati gelişmeler bakalım...

1) 4+4+4 uygulaması:

Temelinde AKP-Cemaat ittifakının bozulması var..

28 Şubat’ta İmam Hatipler’in kapatılması, bu okullardan kopan muhafazakar gençliğin, Cemaat’in okullarına, dershanelerine ve yurtlarına kaymasına neden oluyor... AKP hükümeti 4+4+4’le çocuklarına din eğitimi vermek isteyen aileleri “Devletin İmam Hatip Okulları’nın şemsiyesi altına sokmayı” düşünüyor...

***


2) Öğrenci evleri tartışması:

Bu tartışma aynı evde yaşayan kız ve erkek çocukların bir arada kalmasına karşı çıkılması olarak kamuoyuna yansıyor...

Oysa bu uygulamanın esas nedeni;

Hükümetin öğrenci evlerine yönelik uygulamayı düşündüğü tedbirleri...

Öğrenci evleri Cemaat’in üniversitelerde; yurtlara alternatif olarak geliştirdiği evler...

Öğrenci evleri yoluyla, Cemaat üniversite gençliğinin barınmasına yardımcı oluyor ve bu şekilde gençlik içinde “Hizmet” hareketini etkinleştiriyor...

***


Cumhuriyetçi ve laik çevreler bu tartışmayı “kız erkek aynı evde kalmanın yasaklanması“ şeklinde görüyorlar...

Bu sonuca gitmesi ihtimali de oluşuyor elbette bu olayla...

Fakat tartışmanın esas nedeni, öğrenci evlerinde yeni düzenleme yapılması isteği...

Bu şekilde, hükümet “devletin yurtlarını; öğrencilerin barınacağı yalnız ve tek organizasyon olarak bırakmak” istiyor...

Kızlı erkekli kalınan bekar evleri istisnai örnekler, bir organizasyon değiller devlet için...

Olay aslında ilk aşamadan itibaren daha çok öğrenci evleri olayı...

***


3) Birkaç gün önce; ortada herhangi bir gündem yokken, AKP Meclis Başkan Vekili aniden, “kız erkek karma eğitim sistemini sorgulamaya” başlıyor...

Kız ve erkek öğrencilerin ayrı “eğitimleri”nin yararları üzerine bir çıkış yapıyor...

Bu çıkışın altında yine “AKP’yle Cemaat arasında kopmaya yüz tutan iplerin; muhafazakar kitleyi etkileme yarışına yol açması yatıyor...”

AKP; yukarıda kopmaya yüz tutan ilişkiler, tabandaki muhafazakar kitlede bölünme yaratmasın diye, onları etkileyecek muhafazakar çıkışlar yapma düşüncesine giriyor...

***


4) Dershaneler tartışması:

Benzer nedenlerle, hükümet eğitimi, Milli Eğitim Bakanlığı’nın çatısı altında toplamayı amaçlıyor...

Dershaneler okullara, kolejlere ve açık liselere dönüştürülmeye çalışılıyor... “Cemaat’le oluşan gerginlik”, bu yolla dershane ve yurt sisteminin direkt olarak Milli Eğitim Bakanlığı’nın şemsiyesi altına girmesi amacına matuf kılınıyor...

***


Kısaca söylemek gerekirse, AKP-Cemaat gerginliği, geniş muhafazakar kitleyi etkilemede rekabet unsurunu devreye sokuyor...

Hizmet yarışı esasen “kim muhafazakar talepleri daha fazla karşılayacak?..” noktasına doğru hızla sürükleniyor...

Muhafazakar kitleyi kimin daha fazla etkileyeceği sorunsalı, Türkiye’yi olağan seyrinden daha hızla muhafazakarlaştırıyor...

AKP-Cemaat gerginliği “doğal seyrinde olmaması gereken çıkışları, normalde gündeme gelmesi beklenmeyen tartışmaları” gündeme getiriyor... “Kim daha fazla muhafazakar?..” rekabeti; Türkiye için yararlı bir rekabet değil...

Türkiye zaten yeterince muhafazakar...

Sorun bu muhafazakarlığın daha geniş tabanlı bir demokrasi potasında yaşatabilmesinde...

“YAŞAM 7-8 SANİYELİK BİR RÜYADIR...”

“Bir insan 70 yıl yaşadıktan sonra dünya yaşamından ayrılıp; Dünya’nın manyetik çekim alanının yer aldığı Güneş yörünge ve enerji alanı olan platformdaki hayata geçtiğinde fark edecektir ki; Güneş Zaman Birimi’ne göre sadece 8.5 saniye yaşamıştır geçmişte...

***


Gerçekte üç-beş saniyelik dünya yaşam süresi, bize yıllar süren bir yaşam süreci gibi görünmekte...

Tıpkı dünyevi hayatta toplam 50 saniye civarında gördüğümüz rüyaların, bize çok uzun gelmesi gibi...

Uyanıp aradan bir zaman geçtikten sonra, o rüyanın ne kadar sürdüğünü hatırlamaya çalışın...

50 saniyelik bir rüya, uyandığınızda, hele ertesi gün ne ifade ediyor sizin için?..

***


Ya 7-8 saniyelik Dünya Rüyası?..

Ölüm sonrası Güneş Boyutu Yaşamı olan berzah alemi için ne ifade edecek?..

Gerçekte şu anda Güneş ışınsal platformu üzerinde, o değerlerle yaşamamıza karşın;

Madde, beden ve beş duyu kayıtlarıyla beynimiz bloke olmuş bir halde değerlendirmeler yapıyoruz...

Kendimizi Dünya’lı madde saymaktayız...

Tüm değer yargılarımız da Dünya’ya göre endeksliyoruz...

***


Oysa ‘ölümle birlikte’, gerçeğin bundan sonra çok farklı olduğunu dünya yaşamının sadece bir ‘rüya süresi’ olduğunu çok acı bir şekilde fark edeceğiz...

Sonra da pek çok şeyi yapma fırsatını, bilgisizlik ve sabit fikirlilik yüzünden yitirmiş olduğumuzu anlayacağız...

“SİZ ORADA ÇOK AZ KALDINIZ!..

EĞER BUNU BİLSEYDİNİZ!” (23-114)”

Ahmed Hulusi (Tek’in Seyri)...

DİĞER YENİ YAZILAR