Bundan sonraki hamleleri, PKK’yı yeniden harekete geçirmek...

Haberin Devamı

Türkiye’de ne olduğunu anlayabilmek için, “kimin çıkarlarının neyi istediğini” bilmek gerekiyor...

PKK lideri Abdullah Öcalan, bulunduğu İmralı cezaevinde, AKP öncesi de, devletin “derin” yetkilileriyle görüşüyordu...

Öcalan o günlerde Türkiye’deki güç dengelerine göre, “Askerin istemediği hiçbir çözümün, çözüm olmayacağını biliyor ve ona göre davranıyordu...”

PKK sorununun uzun süre çözülmemesinin arkasında uluslararası odaklarla ulusal iştiraklerin kesiştiği bir “irade” vardı...

Öcalan bu “irade” karşısında ateşkese yanaşmıyordu...

***


Askeri vesayetin kalkması ve sivil otoritenin tartışmasız gücü; “Abdullah Öcalan’ı Türkiye’deki hakim güç haline gelen sivil otoriteyle ateşkes meselesini çözebileceği” noktasına getirdi...

MİT Müsteşarı’yla başlayan görüşmeler, bu sürecin başlangıcıdır...

Öcalan, AKP’nin gücüne bakarak “Bu iktidar sırasında ateşkes sürecinin akamete uğramayacağını” düşündü ve “sürece evet” dedi...

Abdullah Öcalan böylece geçmişte “askerlerin tavrını kutup yıldızı olarak alan bakışını, hükümetle değiştiriyordu...”

Öcalan için “karşı taraf dediği irade sivil otoriteydi artık...”

TÜRKİYE’NİN DÖNÜM NOKTASI

Bu nokta tarihidir...

Türkiye’nin “yeni bir döneme kanatlanmasının dönüm noktasıdır...”

Eğer başarılabilirse, Türkiye “başka bir yere gidecek...”

Başarılamazsa eski yerine dönecek ve kendi içinde debelenecek...

Türkiye’deki olayların zincirleme patlamaları, “barış sürecinin hemen sonrasıdır...”

Derin uluslararası merkezler ve ülke içi iştirakleri; ilk günlerde “bölgesel milliyetçilik duygularını” körükleyerek engel olma yoluna gittiler...

Fark ettiler ki, böyle bir sonuç alamayacaklar...

Yapamıyorlar!..

Barış kelimesi insanlar üzerinde çok etkili...

Ne yapılsa, ne edilse fayda etmiyor...

Kamuoyu yoklamaları barış sürecinin durmayacağına işaret ediyor...

Acil olarak yeni bir “mecraya ve maceraya yöneldiler...”

***


Mesele Güneydoğu’da Kürt sorununu çözme ve barışı sağlama meselesi...

“Barış“ın sağlanması, terörün bitmesi, Türkiye’yi yeni, önüne geçilemeyecek bir kimliğe kavuşturuyor...

Kuzey Irak’taki Kürt yönetiminin kontrolündeki petrollerin geçiş yolu Türkiye...

“PKK’yla sorunları bitiren ve kalıcı barışı sağlayan Türkiye” petrol üzerinde çok etkin bir konuma geçiyor böylece...

60 milyar dolar olan doğal gaz harcamalarında, önemli bir eksilme meydana geliyor...

Türkiye bu olursa, dış mihrakların istediği zaman “ekonomik operasyonlar“ yapamayacağı bir ülke haline gelecek...

Bu durumun önüne geçmek istiyorlar!..

Ne yapıp edip “Güneydoğu’daki barışın torpillenmesi“ işte bunun için amaçlanıyor...

PKK diye bir enstrümanı Türkiye üzerinde “sallandıramayacak olmalarının“ yaratacağı güç kaybı da cabası...

PARİS SUİKASTLERİ

Paris’te Kürt Enstitüsü’nün özel şifreli kapılarını zorlamadan açıp, Abdullah Öcalan’a yakın üç kadın militanı öldüren “irade” bu irade...

Karadeniz’e BDP heyetini gönderip, “Sinop’ta, Samsun’da, Trabzon’da ellerini ovuşturarak halk tepkisinin oluşmasını bekleyen irade” de aynı irade...

“İmralı Zabıtları“nda Abdullah Öcalan’ın kendi örgütü PKK’yı ikna etmek için “Türk yetkilileri küçümseyici ifadelerinden,” infial bekleyen iradenin de aynı irade olması gibi...

***


Bu irade; “akil adam” diye köprü olmaya soyunan ünlü sanatçıları, “analarından doğduklarına bin pişman eden iradedir...”

Evlerinden çıkamaz hale getiren iradedir...

O derece güçlüdür...

Güneydoğu’da sağlanacak “barış“ın “Ortadoğu’da bütün taşları oynatacağını” bilen ve ne pahasına olursa olsun önüne geçmeye çalışan bir irade bu...

HATA

Böyle bir irade karşısında kamuoyunu yanlış algılamalara yöneltmeyecek, çok hassas bir kantar gerekiyor...

Ancak bu “kantar“da geçtiğimiz dönem “topuz kaçmıştır...”

PKK’yla ateşkes sürecinin işlemesi için, terör örgütüne “bazı tavizler” verilmesi sürecin doğasıydı...

Silahlı PKK militanlarının ülkeyi terk etmesi, “zamanında suç işlediği kesinleşmiş militan unsurların, nisbi rahatlatılmaları” kamuoyunda zor “sindirilebilecek” kararlardı...

“Barış” her ne kadar bazı önlemleri gerektirse de, bunu yaparken, bir taraftan ülkenin “darbe davalarından tutuklu komutan ve sivil sayısındaki yoğunluk”, vicdanlarda “sızı”ntıya yol açan bir algı sorunu yaratıyordu...

- “Komutanlar içeride, PKK dışarıda” algısı böyle ortaya çıktı kamuoyunda...

Algı “AKP’ye karşı olan Beyaz Türk’leri ve barış sürecine karşı olanları konsolide etti...”

“Neler oluyordu?..”

- “PKK’yla savaşan komutanlar içerdeyken, PKK’lılara özgürlük sağlamak nasıl olabilirdi?..”

***

Oysa Türkiye’nin, 76 milyonluk insanı için, ülkesinin ve milletinin refahı ve özgürlüğü için barış ve kardeşliğe ihtiyacı var...

Barış ve kardeşliği sağlamak büyük fedakarlıklar ve cesur hamleler gerektiriyor...

Ancak bu hamleleri yaparken, “yanlış algılamalara” neden olacak uygulamalar, toplumun “sindirim sistemini” bozmakta...

Başbakan’ın birlikte görev yaptığı Genelkurmay Başkanı müebbetten içerdeyken, terörle mücadelede madalya almış onlarca komutan hapisteyken, “PKK’lıları silahlarıyla sınır dışına gönderen barış sürecini toplumun büyük kentlerinde yaşayan orta sınıf burjuvazisine anlatabilmek” zordur...

“Barış” sihirli bir kelime olsa bile...

İnsan ne olursa olsun barışı tercih etse bile...

ADİL YAKLAŞIM

Korumak zorunda olduğumuz barış “bu ülkenin PKK’yla savaşmış kesimlerini de kapsayacak toplumsal barışa yönelik bir afla demokratik sindirim sistemine uygun” bir şekilde topluma sunulmalı...

Toplumsal barış, karşı tarafın da konsolide olmamasıyla oluşabiliyor...

Uluslararası derin odakların bütün meselesi, “Güneydoğu’da başlayan barış süreci”ni sabote etmek...

Bu sabote edilirse, “Türkiye yeniden yönetilemez hale gelir...”

İstenen budur...

Bu haliyle mesele bir AKP meselesi değil...

Türkiye darbecilikten hüküm giyen, aynı zamanda yıllarca PKK’ya karşı savaşmış komutanlarını, sivillerini ve ‘milli’ olan her kesimi yeni barış sürecinde içine katacağı bir formülün bulunmasıdır...

Devlete karşı işlenmiş suçları afla sonlandıracak bir formül ile sunulacak yeni Anayasa paketi barış isteyen ‘milli güçler’i rahatlatır...

Darbe tartışmaları bir yana İlker Başbuğ da diğer bazı komutanlar da Türkiye’nin artık barış sürecinde kazanması gereken “milli güçleri”nin parçaları...

SON OYUN

Uluslararası derin odaklar ve iştirakleri önümüzdeki günlerde bütün güçleriyle PKK’nın içini karıştırmaya çalışacaklar...

Bu bellidir...

PKK’yı silahlı mücadeleye yeniden çekebilmek ve sağlanan “barış ittifakını bozabilmek için her yolu deneyecekler...”

Meseleleri “barış için kurulan bu ittifaktır...”

Amaç Abdullah Öcalan ve PKK’ya “Kurduğunuz ittifak sizi istediğiniz yere götürmeyecek” deyip onların aklını çelmektir...

Bu ihtimal olsun istemem...

Yazıyı da bu ihtimal engellenebilir umuduyla yazıyorum...

Ancak yakın zamanda PKK adına “hareketlenmeler görürseniz” beni ve bu yazıyı hatırlarsınız...

O zaman zincirleme patlayan olayların ardındaki görünmeyen amaçları da deşifre etmiş olacaksınız...

O zaman çok geç olacak...

İnşallah o gün hiç gelmez...

DİĞER YENİ YAZILAR