Amaç Tayyip Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı seçtirmemek!..

Haberin Devamı

Dün akşam Gezi Parkı olayları esasen sona eriyor...

Bundan sonraki kampanyanın adresi, halkın seçeceği ve Tayyip Erdoğan’ın aday olmasına kesin gözüyle bakılan Cumhurbaşkanlığı seçimidir...

Protesto kampanyasının ana temasına baktığımızda, sloganları incelediğimizde, söylenenleri dikkatlice değerlendirdiğimizde; kampanyanın “mazruf”u kendini apaçık belli ediyor...

Ben de Gezi Parkı’nın yerinde kalmasını istiyorum örneğin...

Topçu Kışlası projesinin ise toplumu gerdiğini düşünüyorum...

Israr edilmemesi gerektiğine inanıyorum...

Atatürk Kültür Merkezi’nin yıkılarak; yine Atatürk adını alacak daha büyük bir opera ve kültür merkezi haline gelmesini destekliyorum...

***


Kendime göre, duruşuma, hayat tarzıma, halime ve tavrıma göre bir kısım projeleri destekliyor, bir kısım projeyi ise kendime yakın bulmuyorum...

Bunları Taksim’e uygun bulup bulmadığımı, bir süre seslendiririm...

Benim gibi düşünenlerle, muhtemelen aynı şeyi ortak olarak da seslendiririm...

Sonra...

Sonra kendi hayatıma dönerim...

Seçim gününe kadar...

O gün bana en yakın gelen projeyi gerçekleştirecek adaya oy veririm...

Projesi bana yakın gelmeyene ise oy vermem...

Hayatı sürekli beynimde çatışarak yaşayamam...

Bu doğru değil...

Huzur verici ve barışçı da değil...

***


Dün akşam Taksim’de toplanan gençler, mimarlar, şehir planlamacıları, akademisyenler Başbakan’la görüştüler...

Kabul edilecek, edilmeyecek, uzlaşı bulunacak, bulunmayacak, bir şekilde bu safha tamamlanıyor...

Farklılıklar masaya getiriliyor, konu görüşülmeye başlanıyor...

Uzlaşı masada; olmazsa sandıkta sağlanacaktır...

Demokrasinin bu raundunda mesele yok ve olmamalı...

***


Ve fakat;

Bu olaylar ve gösteriler Gezi Parkı kaynaklı olsa da Gezi Parkı eksenli değildir...

Bu gösterilerin yayılması, genişlemesi, Avrupa’dan Amerika’ya, iş dünyasından şehrin orta sınıfına yayılması, başka bir temanın ve mücadelenin işaret fişeğidir...

Adını koyalım...

Hedef AKP değil...

Recep Tayyip Erdoğan’dır...

Hedefte 11 yıllık AKP iktidarı değil...

Recep Tayyip Erdoğan’ın üslup sorunu denilen şey vardır...

Hedefte Abdullah Gül, Bülent Arınç gibi AKP’nin kurucu ağır topları değil, sadece ve yalnızca Genel Başkanı ve Başbakan Tayyip Erdoğan bulunmaktadır...

Nedir bunun anlamı?..

***


Olmayan ergi yoluyla olanın ne olduğunu çıkartalım...

Tayyip Erdoğan’ın tek başına girip de AKP’nin parti olarak girmeyeceği hangi seçim var görünürde ve önümüzde?..

Yerel seçimler var, fakat yerel seçimler “parti”li adayların seçimleridir...

Genel seçimler var, fakat esasen genel seçimler de en sondadır ve şimdiki hedef değildir...

Mesele öncelikle bu iki seçimin arasında yapılacak, halkın seçeceği ve Tayyip Erdoğan’ın aday olacağı Cumhurbaşkanlığı seçimidir...

Amaç Tayyip Erdoğan’ı Cumhurbaşkanlığı için aday yaptırmamak, her şeye karşın aday olursa da seçtirmemektir...

Algı yönetimi bir süredir “Tayyip Erdoğan’ı tek başına karar alan, kimseye danışmayan, değişik görüşleri kaale almayan, hayatın her alanında bildik bilmedik görüş bildiren, ‘padişah mı başbakan mı’ anlaşılmayan bir portre” olarak çizmektedir...

***


Bu portrenin gerçek olup olmadığı değil tartışma konusu...

Gösterilerin ortaya koyduğu algı yönetiminin “stratejisini” konuşuyoruz...

Eleştirmek için değil bu tespitimiz...

Belirlemek için...

Övmek için de değil...

Analiz için...

Gezi olayları bir başlangıçtır...

Önümüzdeki bir yıl boyunca, Tayyip Erdoğan’ın her şeye tek başına karar veren, farklı fikirlere tahammülü olmayan yalnız ve otokratik kişiliği üzerine bir algı yaratılacaktır...

O kadar ki; kamuoyu algısı bir yıl sonra, Tayyip Erdoğan yerine; “Demokrat görünen, herkesi dinleyen, hoşgörülü ve yumuşak davranan, toplumun değişik katmanlarıyla çatışmayan ve uzlaşı arayan Abdullah Gül’ü” tercih edebilecektir...

***


On beş günlük algı yönetiminin, geleceğe matuf gösterdiği gerçek budur...

Hesap; Türkiye’nin siyasi tarihinde en çalkantılı olaylarının meydana geldiği 12 Eylül darbesi için Süleyman Demirel’in dediği meseledir...

- “Mesele Çankaya meselesidir...”

Çankaya’ya kimin çıkacağı sorudur...

Demirel, “12 Eylül’de generallerin amacı neydi?..” sorusuna, bir dönem basın müşavirliğini yapan ünlü gazeteci Cüneyt Arcayürek’e şu cevabı vermişti:

- “12 Eylül generallerinin amacı Çankaya idi... Onlar esasen Çankaya’yı istiyorlardı... Her zaman bu ülkedeki hesap 864 rakımlı tepeye kimin oturacağı hesabıdır...”

Bugünkü hesap, strateji ve bu uğurda yaratılmaya başlanan kamuoyu algısı “864 rakımlı Tepe (Çankaya) içindir...”

Tarih nasıl olsa böyle yazacak...

Bunu şimdiden yazmakta bir sakınca yok...

TAYYİP ERDOĞAN’IN MİTİNGLERİ...

Hafta sonunda Tayyip Erdoğan Ankara ve İstanbul’da büyük mitinglere başlıyor...

Bu mitinglerde son olayların nereden kaynaklandığı kendine ulaşan bilgiler ve belgelere dayanarak açıklayacak ve yeni bir mücadeleye başlayacak...

Olaylar çok taze ve sürüyor, havada açıklık yerine gri ton hakim ve gerçek amaçlarla ilgili henüz ortaya çıkmayan cevaplar var...

***


Tayyip Erdoğan’ın çevresinin bir bölümü, partinin ve iktidarın hedef alındığını düşünüyor ve ona göre cevap verilmesini istiyor...

Ben elbette son tahlilde AKP hedef alınsa da, esas hedefin Tayyip Erdoğan’ın şahsı ve politik geleceği olduğunu düşünüyorum...

Onun için, toparlayıcı, kavrayıcı ve dolu bir pozisyon almasının daha doğru olduğu kanısındayım...

Tayyip Erdoğan Çankaya’ya “sert hamleler yapan rakiplerine karşı, döve döve değil, şefkatle ve severek” yaklaşmalı...

Görünmeyen siyasi mücadele Çankaya mücadelesi çünkü... Esasen genel seçim kampanyası değil...

Çankaya “Cumhur’un başı” demek...

Anlamı;

Şefkat ve hoşgörü ve sıcaklık...

TOPÇU KIŞLASI’NA REFERANDUM...

Tahmin ettiğim gibi en can alıcı yerden hamlesini yaptı Başbakan...

En hassas görünen Taksim’e “Topçu Kışlası” hamlesini referanduma havale etti...

Tayyip Erdoğan Topçu Kışlası konusunda, İstanbul’da tarihsel eserlerde Osmanlı’yı kutsayan muhafazakar kitlenin, Cumhuriyet’in kültürel değerlerini öncelikle kutsayan kitleye göre daha ağır basacağını düşündü...

***


Son zamanlarda arasının “limoni” olduğu “Cemaat’in muhafazakar kitlesinin de Topçu Kışlası referandumunda doğal tarihsel yatağında yer alacağını” hesapladı...

“Referandumda bu kararı geçirip, İstanbul’daki yerel seçimlere de avantajlı girerim” diye düşündü...

Politik olarak çok iyi hesaplanmış bir hamle...

Bana gelince;

Bundan böyle protesto gösterilerinin gündemden çıkması gerektiğini düşünüyorum...

Sandığa gittiğimde ise “Topçu Kışlası”nın yapılmaması yönünde oy kullanacağım...

Bu projeye oy vermeyeceğim...

Fakat bu projenin olmaması için her hangi bir yeri yakıp yıkanlarla, veya hayatı felç edenlerle arama kesin bir çizgi çekeceğim...

Demokrasiden anladığım tam da bu işte!..

DİĞER YENİ YAZILAR