Fenerbahçe’nin UEFA’yı kazanma ihtimali...

Haberin Devamı

Türkiye’de “doğruları anlatan, futbolun gerçeklerini aktarmaya çalışan” spor medyası azınlıktır...

Geri kalan büyük çoğunluk, rating ve tiraj hesaplarından başını kaldırıp, halka gerçekleri anlatmaya heves etmez...

Fenerbahçe büyük bir başarı göstererek Lazio’yu eledi...

Bütün gazeteler ve televizyon programları “Bekle bizi Amsterdam... Kupa geliyor...” başlıklarıyla çıkıyor...

Mesele değil, çıksınlar...

Burası bir Akdeniz ülkesi...

Coşku, umut, heyecan bu ülkenin toprağında, insanının kimyasında var...

***


Fakat gerçekler de anlatılmalı ki, yarın Fenerbahçe finale kalamaz veya kupayı alamazsa, “Aykut Kocaman başarısız”, Fenerbahçe takımı da “ayağına gelen fırsatı tepen, basiretsiz mangasına” dönüştürülmesin...

Fenerbahçe’nin yarı finalde oynayacağı Portekiz’in Benfica takımı, Portekiz liginde ‘rüya’ bir sezon yaşıyor...

Bu sezon sadece iki resmi maçta yenilgi yüzü gördüler...

UEFA kupasını almayı çok istiyorlar...

Ve yaklaşık 180-190 milyon euroluk bir takımlar...

***


Uluslararası bahis firmaları, işin ucunda para olduğu için “palavra” atmazlar...

Türk spor medyasının rating ve tiraj hesaplarının dışındadırlar...

Takımlara biçtikleri oranlardan para kazanacakları için, ince eleyip sık dokurlar ve bütün maçları mercek altına aldıktan sonra oranları açıklarlar...

Dün uluslararası bahis şirketlerinin yarı finale kalan dört takımla ilgili oranlarına baktım ve Fenerbahçe adına büyük mutluluk duydum...

Bahis şirketleri Fenerbahçe’nin UEFA kupasını kazanma oranını 6.50 olarak belirlediler...

İsviçre temsilcisi Basel için bu oran 8.00, Benfica için 2.60, Chelsea için 2.30...

***


Yani...

Yani Fenerbahçe uluslararası bahis şirketlerine göre, son dört takım içinde UEFA kupasını kazanma ihtimali olan üçüncü takım...

Basel’e göre, uluslararası bahis şirketleri Fenerbahçe’ye daha fazla şans veriyorlar...

Birinci sırada İngiliz devi Chelsea yer alıyor...

İkinci sırada da Fenerbahçe’nin rakibi Benfica...

Fenerbahçe-Benfica maçları için, Benfica’nın tur atlamasına 1.50, Fenerbahçe’nin tur atlamasına ise 2.40 veriyorlar...

Benfica’yı bir miktar daha favori gösteriyorlar...

Fenerbahçe, Benfica’yı geçerse, finalde muhtemelen karşılaşacağı Chelsea ise 350 milyon euroluk bir takım...

Bunlar futbolun gerçekleri...

Yoksa “kafadan ve işkembeden salla dur...”

Olmadı mı da, gelsin “Aykut niye yapamadı?..” hezeyanları...

Arkasından da aylarca bitmek bilmeyen, “Aykut kalsın mı gitsin mi geyikleri...”

Tüm bunların bir mantığı var elbet...

Rating ve tiraj...,

Siz futbolun gerçeklerine yakın durmak istiyorsanız, geyiklere ve hamasi manşetlere değil, istatistiklere bakacaksınız...

Elbette bir gerçeği unutmadan...

Futbol istatistiklerden ibaret olsaydı, “futbol” olmazdı...

Futbolu futbol yapan sonucu belli olmayan maçlar ve sürprizlerdir...

REAL’İ YENEN GALATASARAY...

Kim ne derse desin bu sezonun Avrupa Kupaları’nda şu ana kadar en başarılı takımı Galatasaray’dır...

Şampiyonlar Ligi’nde, Fenerbahçe’nin rakibi olan Benfica ve Chelsea gibi üçüncü olup UEFA’ya gitmediler...

Gruptan çıktılar...

Yetmedi üstüne tur atladılar...

Çeyrek finale çıkıp Avrupa’nın en güçlü sekiz takımından biri haline geldiler...

***


Çeyrek finalde karşılarına öyle böyle bir takım çıkmadı...

Barcelona ve Bayern Münih’le, birlikte dünyanın açık ara tartışmasız en iyi üç takımından biri olan Real Madrid karşısında inanılmaz bir mücadele verdiler...

Buralara gelmelerinin tesadüf olmadığını bütün dünyaya gösterdiler...

Bir maçı üç golle kaybettiler...

İkinci maçı üç golle kazandılar...

Real’e karşı...

***


Şampiyonlar Ligi’nde yarı finalin kapısından dönmek, başka şeylere benzemez...

Bu Lig’de dünyanın en büyük devleri mücadele ediyor...

Spor medyası, Galatasaray’la ilgili fazla beklenti yaratmasa, “Real’i de geçeriz...” türü başlıklarla, duygu sömürüsü yapmasa, Galatasaray’ın Real Madrid başarısının değeri daha iyi anlaşılırdı...

Fenerbahçe için de aynı şey yapılıyor...

Duygu sömürüsüne yönelik bir pohpohlama rüzgarı, “takımların gerçek başarılarının” üstünü örtüyor...

Galatasaray hızla Avrupa’daki eski günlerine dönüyor...

Hatta döndü bile denebilir...

Bu sene Şampiyor Ligi’ndeki başarıları, UEFA Kupası’nı kazandıkları yıla yakın bir başarıdır...



SAMET AYBABA’YLA BEŞİKTAŞ’TA İŞLER ZOR OLACAK...

Sezon bitmeden bir şey söylenmez...

Beşiktaş “Feda” sezonunda kendisinden beklenmeyecek ölçüde iyi işler yaptı...

İyi bir takım oluşturdu...

Olcay, Oğuzhan gibi genç yeteneklerle, Holosko gibi uzun zamandır verim alınamayan yıldızlarla ligde iyi top oynamaya çalışan, çok gol atan, mücadeleci, keyifli bir takım yarattı...

Bu sezonu kaçıncı bitireceğini bilmiyorum...

Zaten kaçıncı bitireceğinin bir önemi de yok...

***


İyi bir takımdılar...

Lige rank kattılar...

Büyük olasılıkla da önümüzdeki sezon Avrupa kupalarında oynamaya hak kazanacaklar...

Bu yönleriyle başarılı bir takım Beşiktaş...

Fakat Beşiktaş’ta başarının kıstasları ne yazik ki bunlar değil...

Amiyane bir tabir, halk arasında çok söylenen bir deyişle “Üç büyüklerin sadece formasını sahaya sürsen en az üçüncü olurlar...”

Bu tabir geçerliyse Beşiktaş başarılı değil...

***


Şimdi adları lazım değil, ben Beşiktaş’ta “üçüncülük halinde yabancı Hoca’ya prim yazdırmış yöneticiler” de gördüm...

Ancak onların ne yaptığı değil Beşiktaş’ın müktesebatı ve ritüeli önemli...

İki ezeli rakibi Galatasaray ve Fenerbahçe’nin arkasına düşmek, başarı değildir Beşiktaş’ta...

Şöyle denebilir elbet...

Bu daha ilk sene...

Önümüzdeki yıllarda durum değişebilir...

İhtimal dışı tutmamakla beraber bu seçeneği...

Ben iyi olan bu kadronun yeni ve başarısı daha ispatlanmış bir teknik heyetle devam etmesinin doğru olduğunu düşünüyorum...

Samet Hoca’ya gerçekten “içten bir teşekkür” edilmeli...

Böyle bir sezonda böylesine ağır bir yükü sırtladığı için...

Değerlere değerini vermezseniz, size de bir gün değerinizi göstermezler...

MÜKEMMEL!..

Ayşe Nazlı’yla Hürriyet’e verdiğim röportajda Selim‘le (Akçin) Cengiz (Semercioğlu) sordular...

- “Sende son 5-6 yıldır büyük değişim görüyoruz... Nedir bu değişimin sırrı?..”

Onlara bir cevap verdim...

Fakat ben size esas yanıtı bu köşede Robin Sharma’nın sözcükleriyle vereyim...

Şöyle diyor Robin Sharma:

- “Kendinizi yaptığınız her şeyde mükemmele ulaşmaya adadığınızda, yaşamınızı idare ediş biçiminiz konusunda daha olumlu bir his ve gurur duyacaksınız...

Bu duygu, daha büyük bir enerji ve tutkuyu tetikleyecek olan özgüven ve öz saygıyı artırır...

Kendinizi iyi hissedersiniz...

***


Kendisini iyi hisseden insanlar, büyük ve kayda değer işler başarırlar...

Bunun karşılığında mükemmellikte daha üst seviyeye ulaşırlar...

Bu yörünge, insanları daha yüksek seviyede bir mutluluğa, anlama ve iç huzura taşıyan ve yukarı doğru uzanan bir spiraldir...”

DİĞER YENİ YAZILAR