Bel fıtığının nedeni “her şeyi ben taşımalıyım...” Boyun fıtığının nedeni “iddiacılık...”

Haberin Devamı

Dün aynı saatlerde spor yaptığımız bir arkadaşım, beni görünce dert yandı...

“Uzun zamandır, boyun ağrıları çekiyorum... Doktorlar ‘fiziksel bir şey yok...’ diyorlar... Fakat ağrılar geçmiyor... Zaman zaman yokluyor... Bazen davranışlarımı bile kısıtlıyor...”

Sohbetin bir başka yerinde ise, “Kişiliğinin hiç esnek olmadığını, doğru bildiklerinde ısrarcı davrandığını, bunların ise ilişkilerinde sorunlar çıkardığını” anlattı bana...

Arkadaşımla konuştuktan sonra bizim R. Şanal’ın Quantum Tedavi kitabında boyun fıtığı bölümünü açtım...

Aynen şöyle yazıyordu:

BOYUN FITIĞI...

Nedeni:

İddiacılık...

Kendi bildiğinden şaşmamak...

Esneklikten yoksunluk...

Her zaman güçlü görünme isteği...

***


DÜĞÜMÜ ÇÖZECEK YARGILAR:

Benim bildiğim doğrudur!..

Asla bildiğimden şaşmam...

Zayıf görünürsem beni ezerler...

Hep güçlü görünmeliyim...

İnsanlara güvenmiyorum...

Çok zayıfım ve korunmaya ihtiyacım var...

***


YAPILACAKLAR;

Aşağıdaki olumlamaları günde en az on kez, sabah ilk kalktığınızda ve akşam yatarken tekrar edin...

Güçlü görünmeye çalışmak zorunda değilim, çünkü zaten güçlüyüm...

İçimdeki korkan çocuğu kabul ediyorum ve onu sevgiyle kucaklıyorum...

Gevşiyorum ve rahatlıyorum, çünkü güvendeyim...

Gözlerinizi kapatıp, içinizdeki çocukla temas kurun...

Nasıl görünüyor?..

Neden korkuyor?..

Neye ihtiyacı var?..

Bunu anlamaya çalışın ve bunu sık sık yapın...

***


Show Haber’i yaptığım yıllar önce, başıma hiç beklemediğim bir olay gelmişti...

Olay dramatikti...

Yarattığı travmatik sonuçları, taşımak zorunda olduğum hayatların sorumluluğunu, onca işin gücün üstüne gelen manevi yükünü taşımakta zorlanıyordum...

Bir iki kadar sonra, belimde anormal bir ağrı hissettim...

Kısa bir süre sonra oturamaz ve kalkamaz hale geldim...

Belimdeki ağrı, bacağımdaki çekme tahammül edilemez boyutlara varmıştı...

Stüdyoda program yaparken acı içinde kıvranıyordum...

Sezen Aksu ve Türkan Şoray’la yaptığım bir programdan sonra kimseye haber vermeden hastaneye gidip, bel fıtığı ameliyatı oldum...

İlk gençlik yıllarımda basketbol oynarken başlayan fıtık, yeniden nüksetmiş ve beni yürüyemez hale getirmişti...

Neden nüksettiğini düşünmedim o sıralar...

“Fıtık bu zaman zaman nükseder“ diye düşünmüştüm...

Bel fıtığının Şanal‘ın Quantum İyileşme kitabındaki nedenlerini görünce, hafif bir tebessüm kapladı yüzümü...

***


BEL FITIĞI:

Nedeni;

Başka insanların hayat sorumluluklarını taşımaya çalışmak...

Aşırı yük yüklenmek...

Kendi hayat sorumluluğundan kaçmak...

Suçluluk duygusu...

***


DÜĞÜMÜ ÇÖZECEK NEDEN OLAN YARGILAR:

Onlar benim gibi güçlü değiller...

Mutluluğu hak etmiyorum...

Onların bana ihtiyacı var...

Yardım etmezsem yalnız kalırım...

Kimse beni sevmiyor...

***


YAPILACAKLAR:

Kendiniz için herhangi bir şey yaptığınızda ne hissettiğinize bakın...

Suçlu hissediyorsanız kendinize şöyle sorun:

Kim suçlu hissediyor?..

Bunu en az yirmi otuz kere aralıklarla sorduktan sonra, ‘O kendini suçlu hissediyor’ şeklinde söylemeye devam edin...

Bir süre sonra, suçlu olduğuna inanan egonuz sizden tamamen uzaklaşacaktır...

Daha doğrusu zaten var olmayan o kişilik yok olacaktır...

Çünkü tamamen ‘zan’dan oluşmaktaydı zaten...

Kendinize küçük hediyeler verin...

Çarşıya çıkın, kendinize bir şey alın örneğin...

O sıradaki duygularınıza bakın, bir yanınız bundan mutlu olurken, diğer yanınız suçlu hissedecek... Bunu izleyin...

Başkalarına yaptığınız bunca iyiliğe rağmen, küçücük bir isteklerini yerine getirmediğinizde size nasıl kızdıklarını izleyin...

Kendinize sık sık “Kim sevilmemekten korkuyor?..” diye sorun...

*****


HOŞ GELECEKSİN ALEX...

Aykut Kocaman bunun olacağını düşünmüş müydü bilmiyorum...

Aziz Yıldırım, “Şimdi kadro dışısın... Ya yalnız çalış, ya da sözleşmeyi feshedebilirsin...” sözlerini söylerken, Alex’in gün gelip Fenerbahçe’ye mutlaka döneceğini aklından geçirdi mi, onu da bilmiyorum...

Bildiğim tek şey, ne Alex için Fenerbahçe defteri, ne de Fenerbahçe için Alex defteri kapanmadı...

Bir gün mutlaka açılacak...

Bu yılki sözleşmesinde, sözleşmenin sonuna kadarki paraya tamah etmeyip almadan, feshettiği için Alex Fenerbahçe’ye bir gün mutlaka dönecek...

***


Duygular tam bitmeden yarım kalarak sonlanmak zorunda kaldığı için gün gelip Fenerbahçe’ye dönecek Alex...

Sevgi tükenmeden, yol ayrımına gelindiği için bir gün mutlaka dönecek Fenerbahçe’ye Alex...

Ya yeni gelen yönetim, ya Fenerbahçe’de atılım yapmak isteyen yeni bir başkan, ya şu, ya bu birisi mutlaka çok da geç olmayan bir zaman diliminde geri çağıracak Alex‘i...

O zamanki durumuna göre, ya teknik direktör, ya yardımcı, ya da sportif direktör olarak...

Fenerbahçe’den basın toplantısıyla, Türkiye’den ise Başbakan’ın hediyeleriyle, muhabbetle ve öperek uğurlandığı için, bir gün mutlaka Fenerbahçe’ye dönecek Alex...

Bazen aşk sona erer...

Fakat aşk bitmemiştir...

Fenerbahçe taraftarıyla Alex arasındaki aşk bitmeden sonlandı...

Yarım kalan aşklar ölümsüzdürler...

Sonlanamayan aşklar, sonsuza giderler...

Leyla ile Mecnun’dan, Romeo ve Julliet’e, Love Stroy’den, Dr. Jivago’ya, yarım kalan bütün aşklar ölümsüz bir tat bırakırlar...

***


Alex ya ölümsüz o tadı bırakacak Fenerbahçe camiasının buruk damağında...

Ya da, gün gelecek bu aşkın yaşanmamış kısmını yaşayarak, sonlandıracak ve aşkı sonlardırıp bitirecek...

Fatih Terim UEFA kupasını kazandıktan sonra bir daha Galatasaray’ı hiç çalıştırmasaydı “ölümsüz bir aşk” olarak hafızalara kazınacaktı...

Galatasaray’ı çalıştırdıktan sonra “ölümsüz bir aşk” olarak kalma şansını kaybetti...

Galatasaray’ın bir efsanesidir bundan böyle...

Alex de gün gelecek Fenerbahçe’ye dönecek...

Çok da uzak olmayan bir gelecekte...

Gözümün önünde şimdiden Alex’in Fenerbahçe’ye çağrılacağı manşetler...

Yeşilköy’e gelişi...

Kameraman ve muhabir ordusu...

Eşi ve çocuklarıyla piste adım atışı...

“Sevgiyle gittim, kucaklanarak dönüyorum...” deyişi...

Bu bir dejavu değil...

Bu geleceği görüntüleme...

Fazladan bir yetenek istemiyor...

Bugünün fotoğrafından, yarının görüntüsünü çıkartıyorsunuz...

Hoş gidiyorsun...

Hoş geleceksin Alex...

*****


PKK KONUSUNDA DERİN ŞÜPHELER...

PKK olayındaki gelişmelere hep kuşkuyla baktım bugüne kadar...

Size de tavsiye ederim...

Kuşkuyla bakarsanız, tufaya kolay gelmezsiniz...

PKK “silahlı terörü” kendisine mücadele biçimi seçmiş bir örgüt...

Silahlı mücadeleyi seçen örgütler, uzun yıllar terörle iç içe yaşıyorlarsa, uluslararası ve uluslar içi derin devletler, istihbarat örgütleri, uluslararası güç merkezleri tarafından yakın takibe alınırlar...

Törerle iş yapan örgütlerin bu işi yapabilmelerinin yolu, uluslararası desteklerden geçer...

Sonuçta aldığı silahları fabrikada üretemez bu örgütler...

Uluslararası silah tüccarları, derin devletler, derin istibari örgütler, farklı alanlarda çalışma gösteren diğer örgütlerin desteği olmadan sistemi yürütemez terörü kendilerine eylem biçimi olarak seçen bu örgütler...

***


O zaman da ortaya şu soru çıkar...

Yaptığı eylemler sadece PKK’nın amaçlarına mı hizmet eder, yoksa ona bu olanakları sağlayan güçlere de mi?..

PKK meselesi asla sadece PKK meselesi değildir...

Hiçbir terör örgütü asla sadece o terör örgütünden ibaret değildir...

O örgütün terörle yürütülen amaçlarıyla, başka amaçlar mutlaka bir gizli işbirliği içindedirler...

Bu işbirliği olmazsa, örgüt faaliyetine devam edemez...

Desteklerini sürdüremez...

Mücadelesini yürütemez...

PKK’nın silahlı saldırılarını, terör eylemlerini okumaya çalışırken, “desteklerinin PKK üzerinden ne yapmaya çalıştığı anlaşılmazsa” PKK meselesi de anlaşılmaz...

Terör örgütü, asla ve asla salt bir terör ötgütü değildir...

DİĞER YENİ YAZILAR