Bodrum'daki Cemal...

Haberin Devamı

On oniki gün önce, benim yıllardır Bodrum’daki bütün trafiğimi yöneten Ship A Hoy’un işletmecisi Cemal Yarar kardeşimi aradım...

“Bodrum’a geleceğim... Kafamı dinlemek istiyorum... Üç gün sonra çocuklar gelecek... Çocuklarla başbaşa dingin bir tatil istiyorum... Sen ayarla...”

Dostluk böyle bir şey...

Söylediğim adam, Bodrum’un en ünlü barını işletiyor...

Ship A Hoy’u...

Adama dinginlik desen o ne diye soracak durumda...

Her gece sabah 05’te işi bitiyor...

Ship A Hoy’u kapattıktan sonra sahibi olduğu işkembeci Mıstık’ta çorba içerek sabahı kapatıyor...

İnanılmaz bir trafiği idare ediyor, Ship A Hoy’u büyüttü bu sene, yanına Mavi oteli de aldı, açtı tıklım tıklım dolu oteli de...

***


Ancak dostluk farklı bir duygu...

Demiyor “Gel benim Mavi’de kal... Herkes akın ediyor... Ship A Hoy da büyüdü, yanına Tike’yi açtık...

İster balık ye, ister et... İster eğlen ister dans et...”

“Seni Palma Life’a göndereyim Reha Abi” dedi, “Yeni açıldı, çok sakin ve lüks bir yer... Sen kafana göre istediğin gibi tatilini yap orada...”

Çocuklar gelmemişti ilk iki gün, yemek yemeğe uğradım...

On gündür ne Cemal’i ne Ship A Hoy’u ne Türkbükü’nü görüyorum...

Öylesine izole, doğayla ve çocuklarımla başbaşa bir hayat yaşıyorum...

***


Bazen okuyucular derler ki, “Ne güzel, her yerde tanıdıklarınız dostlarınız vardır... İşletmeciler sizi tanırlar... Hayatınız rahattır...”

Benim dostlarım bana kendi işletmelerinin reklamını yapmayanlardır...

Benim dostlarım Cemal gibidirler...

Ona “Bodruma geleceğim” derim...

Beni bilir...

Bütün Bodrum’un gitmeye can attığı mekanına değil, benim ihtiyacım olan mekana beni gönderir...

Öyle bir yere gönderir ki, 10 gün boyunca beni kendi mekanında bile göremeyecektir...

Onu önemsemez, dostluğu önemser o...

***


YALIKAVAK GÜNLERİ...

Aslında Cemal’in beni gönderdiği Yalıkavak’taki Palma Life denilen yer, benim bir başka dostumun ünlü Azeri işadamı dostum Mübariz’in yeni açtığı tatil kompleksi...

Fakat ben, Mübariz dostumu arasam, müteri olarak kalmakta zorlanacağım...

İyisi mi başka mekan sahibi dostumun üzerinden normal rezervasyon yaptırayım, keyfimle tatil yapayım...

Küçük ve kompakt düzenlenmiş mekanda, Osman Müftüoğlu’nun yönetimindeki detoks merkezinden, SPA’ya, tenis kortundan, futbol ve basketbol sahasına, beyaz kumlarla kaplı plajlarından, yüzme havuzuna, oyun salonundan, çocuk parkına herşey var...

Fakat Nazım (Kandur) diye bir müzisyen var...

Her gece 10-15 masalık İtalyan restoranında, bir geçmişe götürüyor sizi anlatabilene aşkolsun...

Yılların sanatçısı Nazım...

“Bu adam su burcu” dedim, “Ya Akrep, ya Yengeç ya Balık... Sorar mısın Yengeç mi?” diye şefe işaret ettim...

Mümkün değil çünkü; böyle bir repertuvara su burcu olmayan bir sanatçının sahip olması...

En azından yorumu böyle olmaz...

“Akrep burcuyum” diye cevap geldi...

***


Ertesi günü baktım piyanonun yanına bir de gitarını almış... Orta ikide 12-13 yaşında falandım herhalde Neşe Karaböcek’ten “Artık Sevmeyeceğim”i dinlediğimde...

45’liğini almıştım arka yüzündeki “Ağlama Değmez Hayat”la birlikte...

12 yaşımdaki Artık Sevmeyeceğim’den 50 yaşımdaki “Sil Baştan”a kadar yüreğimde ne varsa seslendirdi Nazım...

Arada Ankara günlerimin damardan Azeri parçalarını es geçmeden...

Üç çocuğumla, denizin ve doğanın ortasında hayatımın sayfalarını çeviriyorum her gece Nazım’ın şarkıları eşliğinde birer birer...

Birkaç güne kadar 52’ye basacağım...

52 yıl, 52 şarkıyla geçiyor gözlerimin önünden teker teker...

Ege upuzun önümde uzanmakta...

Yaşamakta olduğum hayatın şarkılar eşliğindeki muhasebesi her gece gitar ve piyano resitalinde sürmekte...

***


Önceki gece saat 24’e geliyordu o şarkıyı söylediğinde Nazım...

Candan Erçetin’den...

“Sen bana vaat misin lütuf musun sevgili...

Kim ne derse desin al beni sinene sar...

Yaşanmış baharları unut gitsin sevgili...

Benim gönül ülkemde bir tek senin aşkın var...

Bahar geldiğinde mi ben böyle olurum...

Yoksa böyle olduğumda mı gelir bahar...

Ayrıca bunun seninle ne ilgisi var...

Tabii ki ben böyle olduğum için bahar...

Çünkü sana değdiğinde benim ellerim...

Bütün kış dallarında tomurcuklar var...”

***


Yalan yok...

Dünyalar güzeli iki kızımla, bir güzel oğlum için dinledim bu parçayı...

Tabii ki ben böyle olduğum için bahar...

DİĞER YENİ YAZILAR