Futbol federasyonu başkanı haberime attıkları iftira içimdeki haberci devi nasıl uyandırdı?..

Haberin Devamı

Hani geçenlerde Futbol Federasyonu Başkanlığıı seçimleriyle ilgili, ince ayrıntı kulis ve diyalogları vermiştim ya...

Hani haberden ve kulislerden memnun olmayanlar, bir taraftan “haber doğru değil” derken, diğer taraftan “Yıldırım Demirören mi yazdırıyor?..” diye sallıyorlardı ya...

Çok kötü yaptılar...

İçimdeki devi uyandırdılar...

***

Dün bana muhabirliği iciğine cıcığına öğreten Nilüfer Abla’nın ölümü dolayısıyla anısına birkaç satır karalarken bir kez daha fark ettim ki, benim esasen ruhum “muhabir”dir...

Ünlü bir anchorman de olsam, gazetelere yarım sayfa yazı yazan gazeteci-yazar havası da atsam, spor programı moderatörlüğü, talkşov aktörlüğü de yapsam hiç fark etmez...

Ruhumun derinliklerinde, Türk matbuatına uzun atlatmayı misyon edinmiş fırlama bir muhabir yatar...

***

Geçenlerde Vatan ve Milliyet’in devir teslim töreninde yılların dostu Milliyet’in Haber Müdürü Tunca Bengin’le karşılaştım...

İkimiz de 50’li yaşlarımıza gelmişiz...

Birbirimizin gözlerinin içine bakarken aynı şeyleri hatırlıyoruz...

Onla ilk karşılaştığımda 1980 yılıydı...

O Akajans’ta...

Ben Ulusal Basın Ajansı’nda muhabirim...

Gümrük Bakanlığı’na sotalanmışız...

Tekel zamları açıklanacak...

Daha diğer gazetelerin muhabir tayfası akıl edip, gelmemiş...

Sadece ikimiz varız...

Birbirimiz kolluyoruz...

O benden birkaç yıl eski, ben biraz daha tıfılım...
Ortada bir telefon var...

Tunca aldı telefonu, Ajans’tan birisiyle konuşmaya başladı...

Beş dakika, on dakika, onbeş dakika, telefonu kapatmıyor...

Zamlar ha açıklandı ha açıklanacak ve Tunca ortadaki tek telefonu kaptığı için, açıklanan zamları önce o haber ajansına geçecek...

Gümrük Bakanlığı Müsteşarı, daire başkanı bir sürü kişi var bulunduğumuz yerde...

Odada tek de bir telefon, o da Tunca’da...

***

İşkillendim, sinirlendim, herkesin ortasında “Arkadaş bıraksana telefonu” diye söylenmeye başladım...

Tunca hiç oralı olmuyor konuşmaya devam ediyor...

Ben ortalığı birbirine katıyorum...

Ne skandal kalıyor, ne rezalet ne Gümrük Bakanlığı personelinin vurdumduymazlığı...

Utanmasam stajyer Ajans muhabiri halimle, Gümrük Bakanı’nı falan düşüreceğim...
Niye?..

Akajans muhabiri tek telefonu kapmış UBA muhabirinden önce, geçecek haberi merkezine...

Öyle olay çıkarttım ki, bana müsteşarın odasındaki telefonlardan birini verdiler de olay yatıştı...

***

Yıllar geçti üzerinden bu kez ben SHOW Haber’in başındayım...

Tunca da Milliyet Haber servisinin başında...

Kimdiler hatırlamıyorum şimdi, bütün basının röportaj yapmak üzere peşinde olduğu birileri sanıyorum cezaevinden çıkacaklar...

Televizyon haber merkezleri, gazeteler önceden hazırlıklarını yapmışlar, ertesi günü belli ki meydan muharebesi çıkacak...

O kişiler hangi gazeteye ya da televizyona gelecekler diye...

Topladım, en iyi muhabirlerimi ve haber müdürlerimi...
- “Siz televizyon haber merkezlerini boşverin... Bizimle kimse baş edemez... Bir tek Milliyet’in ekibini darmadağın etmeye bakın... Onların başındaki adamı tanırım... Ne yapıp edip, adamları kaçıracaktır... Önce gazeteye, arkasından da Kanal D’ye verir... Dört adamımız Tunca’nın adamlarını marke etsin... Geri kalan üç adamımız da adamları arabaya atıp bize getirsin...”

***

Gören beni takımı son 30 saniyeye hazırlayan basketbol koçu ya da meydan muharebesini planlayan örgüt lideri zanneder...
Ertesi günü telefon elimde an be an takip ediyorum bütün olayları...

Tahmin ettiğim gibi Tunca’nın ekibiyle bizimkiler, son düzlükte baş başa kaldılar ve bizimkiler planladığımız şekilde, röportaj yapılacak kişileri büyük bir gazetecilik hüneri sergileyerek kaçırdılar...

Akşam yayınımızı yaptık ortalığı yıktık geçirdik..
Fakat Tunca bu pes etmez...

Ertesi günü bir de baktım Milliyet gazetesi manşetinden “bizim röportaj yapılan insanları alenen kaçırdığımızı” yazıyor...

Bizi etik dışı yöntemlerle adam kaçırdılar demeye getiriyor...

Sen misin bunu yapan...

Aldım bütün kasetleri, çağırdım işin içindeki kıdemli muhabir ve müdürleri...

Tek tek kasetleri okuyoruz Milliyet muhabirlerinin “adamları kaçırmak için yaptığı eylemleri, halka içine alıyoruz...”

“Kimmiş adam kaçırmaya çalışan gazete” manşetiyle vereceğiz haberi akşama yayında...

Onu da yaptık...

Bir de hızımı alamadım “Tepkilerinizi Milliyet gazetesinin santraline bildirin lütfen” dedim...

Santrallerini kontrol ettiriyorum bir taraftan, yıkılıyor santralleri...

***

Gümrük Bakanlığı’nda “kim bir dakika önce zam haberini verecek” diye başlayan mücadele, 20 yıl sonra devam ediyordu “kim alacak konukları” şeklinde...

Sonra sevgili Tunca’nın stresten by-pass olduğunu öğrendim... Kalbi teklemişti sevgili dostumun ve meslektaşımın...

O zaman gözümün önünden geçti, bir haberi iki saat ya da bir gün önce verebilmek uğruna yaptığımız inanılmaz haber savaşları...

Hep düşünürdün o zamanlarda...

“Annemle babam benim bu halimi görseler ne yaparlardı acaba?..”

*****

AZİZ YILDIRIM, TAYYİP ERDOĞAN’A FEDERASYON BAŞKANLIĞI İÇİN GÖKSEL GÜMÜŞDAĞ’I NE ZAMAN ÖNERDİ?..

Futbol Federasyonu Başkanlığı seçimleri bir hafta sonra olacak...

Yönetim Kurulu üyelikleri için inanılmaz bir mücadele var...

Tahkim Kurulu Başkanlığı, MHK Başkanlığı ve Disiplin Kurulu Başkanlığı için yoğun kulis yapılıyor...

Bu arada ben dün çok ilginç bir bilgiye ulaşıyorum...

***

Ulaştığım bilgi Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’ın Federasyon seçimleri için ne kadar öncesinden çalışmaya başladığını gösteriyor...

19 Nisan 2011 tarihinde, önceden alınmış bir randevuyla Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, beraberinde kaptan Alex’le Başbakan Tayyip Erdoğan’la görüşmeye gidiyor...

Konu, Alex’in Türk vatandaşlığına geçme isteğini bizzat kendisinin Başbakan’a iletmek istemesi...

Türk basınının yoğun ilgi gösterdiği ve daha sonra Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Niye Fenerbahçe’yi kabul ediyorsunuz da Trabzonspor’u etmiyorsunuz” diye eleştirildiği görüşmeye giderken Başkan Aziz Yıldırım, Başbakanlık merdivenlerini çıkarken gazetecilere şöyle diyor:

“Alex’i vatandaşlığa geçirmek istiyoruz... Medyadan destek bekliyoruz...”

***

Aziz Yıldırım bu sözleri söyledikten sonra Alex’le birlikte Başbakan’ın yanına giriyor...

Dört adet formanın hediye edildiği, Başbakan’ın “Alex’in Türkçe ismini belirlediniz mi” diye sorduğu görüşmede Aziz Yıldırım esas gündemindeki çok daha önemli bir konuyu açıyor...

Yıldırım, Göksel Gümüşdağ’ı Federasyon Başkanı olarak düşündüklerini aktarıyor ve Başbakan’ın bu konuda ne düşündüğünü soruyor...

Amacı, Başbakan’ın yakacağı yeşil ışığın rüzgarıyla Nisan ayının ortasında Göksel Gümüşdağ’ın etrafında güçbirliğini sağlamak...

Tayyip Erdoğan orada tarihi görüşmenin, tarihe geçecek sözünü söylüyor:

“Federasyon Başkanlığı’nda aileme yakın bir ismin olmasını doğru bulmuyorum!.. Futbol Federasyonu üzerinden siyasi ve ailevi olarak yıpratılmamız doğru değil... Ailevi yakınlık doğru değil Futbol Federasyonu’nda...”

***

Burada Başbakan’ın verdiği çok ince bir mesaj var...

Göksel Gümüşdağ, Emine Hanım’ın yeğeniyle evli...

Kan bağı olmasa da Gümüşdağ da aile içinden bir isim...

Aileden bir ismin, futbol gibi “bir süre sonra her çevrenin hedefine oturacak bir göreve gelmesini” doğru bulmuyor Tayyip Erdoğan...

Aziz Yıldırım’ın bu önerisine, hiç sıcak bakmadığını gösteriyor bu görüşmede...

O günlerde henüz Mahmut Özgener’in Federsayon Başkanlığı’nı bırakıp bırakmayacağı belli değil...

Ancak basketbolda tek tek her sporcusunun durumuyla bile yakından ilgilenen Aziz Yıldırım, yeni Federasyon Başkanı seçimi için en üst düzeyde temaslara iki ay öncesinden başlamış bile...

Medya görüşmenin bu bölümünden haberdar değil...

Ne Aziz Yıldırım’ın dolaylı teklifinden...

Ne Başbakan Erdoğan’ın reddinden...

Herkes o görüşmenin, “Tayyip Erdoğan niye Fenerbahçe’yi kabul etti de Trabzon’u etmedi” kısmında...

***

Bana Federasyon kulisleriyle ilgili haberleri iftira atarak Yıldırım Demirören’den aldığımı söyleyenlere bu vesileyle ufak bir notum olacak...

Bu bilgileri doğal olarak sevgili Demirören bilmiyor...

Çünkü görüşmede Başbakan Tayyip Erdoğan var...

Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım bir de Alex var...

Alex’in Türkçesi görüşmenin bu boyutu anlamaya yeter mi kuşkuluyum...

Geriye sadece iki kişi kalıyor...

Bir de fiziği olmasa da “ruhu” o görüşmede bulunan ve bu haberi şimdi yazan Reha Muhtar...

İçimdeki muhabir devi uyandırmayacaktınız...

Daha neler gelecek bekleyin!..

Azzz sonraaa...

DİĞER YENİ YAZILAR