“Oldum işte” dediğiniz anda, olmadığınızı gösterir hayat...

Haberin Devamı

Bir insan ne zaman ki, her şeyi oldum...” diyor, “Oldum dediği konuda hayat ona öyle bir oyun oynuyor ki, o insan hiçbir şeyi olmadığını anlayıp, yeni bir sınamayla karşı karşıya kalıyor...”

Bioenerji makinesi yoluyla vücudun iç dengesini yeniden sağlayan kişi Ünal Uluer...

İki gün önce konuşurken bana, “ne zaman ki hayatımda ‘bir şey oldu’ dedim olmadığını hayat bana yeni sınamalarla gösterdi... Bu işin sırrı ve şifresi ‘ben artık oldum’ diye hazımsızlık yapmamak...” dedi...

O sırada IMF Başkanı Kahn’ın New York’ta otel odasındaki seks skandalı patlak vermemişti...

Skandal patlak verince Ünal Uluer’in sözlerini hatırladım:

“Ben artık her şeyim..” dediği ve egosu tavan yaptığı sırada bu olayla karşı karşıya kalıyor Fransa’nın 2012’deki cumhurbaşkanı adayı IMF’in şampanya sosyalisti başkanı...

***


Yaşadığımız gerçek bu dünyadan ibaret değil...

Daha büyük evrensel bir gerçekliğin küçük parçasını yaşıyoruz bu dünyada...

Zaten evrenin bütün gerçeğinin birer birer yaşadığımız bu küçük dünyalardan ibaret olması mümkün değil...

“Ne zaman ki içinizden ‘bana bu dünyada karada havada ölüm yok’ diye geçirirsiniz, o günlerde evren size başetmekte büyük güçlük çekeceğiniz ve size daha ‘olmadığınızı’ gösteren bir olayı çıkartır... Hiç değişmez bu kural...” diyor Ünal Uluer...

New York’ta Times Meydanı’nın yanıbaşındaki o Sofitel oteli bilirim...

Çok da aman aman lüks bir otel değildir...

New York’un kalbi sayılacak Times Square’in yanıbaşında, damar noktalara iki adım mesafede konforlu bir oteldir...

***


Olay siyasi rakiplerinin tetiklediği bir komplonun izlerini de üzerinde barındırabilir...

Bizi ilgilendiren konu bu değil...

Kahn’ın her şeyi var...

Fransa’da ‘Yılın Marian’ı seçilmiş çok güzel ve çok ünlü olan televizyoncu olan üçüncü eşi, dünyanın en önemli para fonunu yöneten çok güçlü bir kariyeri ve Fransa’nın bir numarası olmaya aday bir siyasi istikbali vardı...

Bir insan için “Ben artık her şey oldum” denilen noktadaydı...

Kahn’la ilgili söylenenler, ekonomi profesörünün son zamanlarda elindeki “uluslararası para fonunun gücünün tetiklemesiyle” her şeye muktedir bir ego cereyanına kapıldığını söylüyor...

***


Oysa hayat her şeye muktedir olduğunu sananların hayal kırıklığına uğradığı bir dünyadır...

Hayat siz her şeye hakim olduğunuzu düşünürken, aslında hiçbir şeye hakim olmadığınızı gösteriverir...

Hepimiz hayatımızda defalarca yaşamadık mı bunları?..

Hiçbir şeye hakim olmaya çalışmayacaksınız...

Hiçbir şeye hakim olma niyetini de taşımayın...

Yaşayıp gidivermeli bu dünyada bir seyirci gibi...

Hayatın karşısına çıkarttığı deneyleri seyreden, o deneylerden yaşamına bir şeyler katmaya çalışan bir adam gibi...

Strauss Kahn, kadının en güzelini, kariyerin en parlağını, gücün en üstün olanını “sağladım” dediği anda, cezaevindeki hücreyi boyladı...

Patlamış egolara, sınır tanımayan cüretlere, “her şeye sahip olmak benim hakkım” diyen, ‘ötekini’ tanımayan egolara nasıl güzel bir ders Kahn’ın yaşadıkları...

Zaten Kahn’ın başına gelenleri “kendiine ve kendisi gibi olanlara verilmiş bir ders” olarak görürseniz, bu dünyanın şifreleriyle ilgili bazı çözümler yapmışınız demektir...

Yoksa “Kahn’ı anlamaya çalışan yazarlara” bakıyorum da, “patlak ve sınır tanımaz egolarının yakın zamanda bizzat kendi başlarına açtığı çorapların hala farkına varamamış olmalarından” büyük hicap duyuyorum...

*****


“BEN SANA KARINI SORUYOR MUYUM LAN?..”

Hiç tanımadığım bir adam Ozan Güven...

Ünlü oyuncu olduğunu da gazetede paparazzilere saldıran fotoğrafından anlıyorum...

Öyle yazıyorlar çünkü...

“Ünlü oyuncu Ozan Güven ‘ilişkiniz nasıl gidiyor’ sorusuna aniden bağırmaya başladı;

“Ben senin karınla ilişkini soruyor muyum lan?..”

Çocuğun fotoğraflarından cinnet geçirdiği anlaşılıyor...

Bir süre sonra yaşadığı anlık cinnetin başına getireceği felaketlerin farkına varmış, çıkışta “Büyütmeyin arkadaşlar fazla bir şey olmadı” demiş...

Bu sefer adama “ayarsız2 muamelesi çekiyor bizim çocuklar...

***


Allah Allah Fesupanallah!..

Olacak iş mi bu yani!..

“Basına düşman olsa gerek Ozan Güven arkadaş!!!!

Gazetecinin soru sorma hakkına tecavüz ediyor!..

Basın özgürlüğünü yok farzediyor!!!

Neden çünkü gazetecinin ekranda her gördüğü ünlüye, gecenin veya gündüzün her saatinde “nasıl gidiyor ilişkiniz?” diye soru sorma hakkı vardır...

Eğer bu soruya misal sabah kalvahtıya giderken veya akşam bir yerlerde birşeyler yemiş eve dönerken cevap vermezseniz, siz azılı bir basın düşmanı, despot ve faşist basın özgürlüğünü ayaklar altına alan snradan görme bir şöhretsiniz demektir...

***


Sizin böyle olmamanız için, günün 24 saati, karşınıza çıkacak bir paparazzi arkadaşın “ilişkiniz şu anda nasıl gidiyor?” diye sormasına, “Şimdi biraz kavga ettik... Gönlünü almaya çalışıyorum...” diye cevap vermeniz gerekiyor...

Ya da “limoniydi bugün biraz, dur bakalım ne çıkacak arkasından” gibi kameralara dertleşmesi lazım sonradan görmemiş ünlünün...

Kaç kere başıma geldi, bir yerden çıkmışsın sakin sakin evine gidiyorsun...

Ortada ne bir kaçamak, ne bir rezalet, ne de bir skandal hiçbir şey yok...

Kuzu kuzu evinin yolunu tutmaktasın...

“İlişkiniz nasıl gidiyor Reha Bey?..”

Sana ne arkadaş...

Sen benim ilişkimin termometresi misin?..

Her dakika, her saniye senin canının istediği her saatte ben sana ilişkimin raporunu mu vereceğim?..

O anda kavga etmişsem “Şimdi kavga ettim, birazdan barışacağım” mı diyeceğim...

Böyle bir duyarsız, taciz eden bir soru olur mu?..

***


adam basın toplantısı yapıyordur sorarsın;

“Nasıl gidiyor ilişkiniz?..” diye...

yolda gördüğün her ünlünye “nasıl gidiyor ilişkiniz” demek gazetecilikse, yazık bu ülkenin haline...

Soruyu soran arkadaş cevap vermedin mi gitmiyor, bir daha soruyor, bir daha bir daha...

Sonunda çıldırıyorsun...

Ozan Güven denilen çocuk da sonunda cinnet geçirmiş “Sana ne ulan” demiş “Ben senin karınla ilişkini soruyor muyum?..”

Bu arada öfke ve taşkın görüntüler paparazzi arkadaşların arayıp da bulamadığı görüntüler zaten...

Yazık bu gence...

Gencecik bir insanın gündelik hayatının bu kadar paçavraya çevrilebilmesi, günah...

Bu günah kimsenin yanına kalmaz...

Bunu “basın özgürlüğü diye geçiştirmeye kalkmak da günahların büyüğüdür...

Basın, hiçbir günahı olmayan insanları taciz etme aracı değildir...

*****


KIBRIS’TA YAĞMUR VAR...

Önümde uçsuz bucaksız bir deniz var...

Dagalar sahile vuruyorlar...

Magosa’da Salamis Bay otelinde kalıyorum karşımda Akdeniz uçsuz bucaksız...

Sezonun ilk denizine girerim deyip, mayo almıştım yanıma...

Geldik ki Kıbrıs’ta hava kapalı yağmur var...

Dagalar sahili okşuyorlar...

Akdeniz karşımda vals yaparken, ruhumu dinginliyor...

***


Alen ve diğer arkadaşlarla Doğu Akdeniz Üinversitesi’nde 2.5 saat söyleştik gençlerle...

Herşeyi sordular, resimler çektirdiler...

Girişte bizi tezahüratlarla karşımladılar...

Çıkışta Alen’e üçlü çektirdiler...

Yine ruhuma melodi gibi geliyor Kıbrıs seyehati...

Akdeniz’de olduğumu hissediyorum...

Akdeniz’li olduğuma şükrediyorum...

Akdeniz’e kıyı ülkeleri düşlüyorum...

Sahil boyu bu denizi tatmak, sularına dalmak, ruhumu yıkamak istiyorum...

Akdeniz’i istiyorum...

Ege’sini, Ardiyatik’ini ve İberik ötesini...

Kim bilir belki de bu yaz Akdeniz’de ruhum yıkanır!..

DİĞER YENİ YAZILAR