Tayyip Erdoğan ve alkol...

Haberin Devamı

Dün Başbakan’ın son alkol yönetmeliğiyle ilgili sözlerini iki kez okudum...

Gayet net ifadelerle konuşuyor...

Çok açık sözleri...

Madde madde gidersek...

“Biz muhafazakarız...

Kişisel olarak alkol konusuna nasıl baktığımız belli...

Kendimize ve ailemize bu konuda öngördüğümüz hayat da belli...

Fakat biz muhafazakar demokratız...

Kimsenin kişisel tercihine karışmayız...

Damdan düşenin halinden anlarız...

Biz çok damdan düştük...

Kendi yaşam tarzımızı yaşayabilmek için tüzüklerle, kanunlarla savaştık...

Kimsenin kişisel yaşam tarzına müdahale etmeyiz...

Bunu zulüm olarak görürüz...”

***


Bu sözlere karşı çıkacak, bir Allah’ın kulu çıkar mı?..
Çıkmaz...

Ancak Başbakan bu sözlerinin istediği etkiyi bırakmasını istiyorsa, “alkol yönetmeliğine yapılan itirazları bir değerlendirmeli...”

Kır düğününde içki içilmesini izne bağlayan, film galalarında alkollü içki ikramını pratikte imkansız kılan, sanat ve kültür merkezlerindeki etkinliklerde içki ikramını bürokratik engellere sokan noktaları bir gözden geçirsin...

Başbakan “İtirazlara ve endişe duyulan noktalara baktım...

Şu noktalarda haklılar... Değiştirin şu iki üç noktayı...” dediği anda, inandırıcı olur...

Samimi bulunur...

“Bunlar eski tezgahlar” dediğinizde, hiçbir tezgahın içinde olmayan, gerçekten endişe duyan milyonlarca insanı, endişeleriyle baş başa bırakırsınız...

“Şu iki üç noktayı değiştirelim” demeyi denese, tezgahların “Eski çamlar bardak oldu” özdeyişini hatırlattığını görecek...

Tezgahları tezgah yapan, üzerine oturduğu korkular ve endişelerdir çünkü...

*****


TAYYİP ERDOĞAN’IN CUMHURBAŞKANLIĞI İÇİN DÜĞMEYE BASTIĞI YEMEK...

Four Seasons Oteli’ndeki yemek muhteşemdi...

Lacivert bir İstanbul gecesinde, konuklar tiril tiril giysilerle, Boğaz rüzgarının püfür püfür esen dinginliğinde Türkiye’ye damgasını vuran bir ortaklığın 50. yılını kutluyorlardı...

Haziran sonuydu, İstanbul’a yaz gelmişti...

Koç grubu Ford Otosan’ın 50. yıldönümünü kutluyordu...

Ford Grubu’nun yönetim kurulu başkanı Bill Ford, Mustafa Koç‘un davetlisiydi...

Vehbi Koç‘la baba Ford’un tanışmaları, barkovizyon gösterisiyle sahneye veriliyor, Türkiye’de otomobil üretiminin sanki tarihçesi sahneden gösteriliyordu...

***


Her şey mükemmeldi...

Gözüme çarpan tek eksik hükümet düzeyindeki katılımın düşük olmasıydı...

İma yoluyla değinir gibi yapmış ve geçiştirmişti Rahmi Koç konuşmasında, hükümet düzeyindeki katılımın düşük olmasını...

Başbakan’la iş dünyası arasında “rüzgar ekilip, fırtına biçildiği” günlerdi...

Türkiye referanduma gidiyordu ve Başbakan büyük işadamlarına TÜSİAD’a hitaben, köprüleri atarcasına “bitaraf olan bertaraf olur...” diyordu...

***


Dün Tayyip Erdoğan‘ın TÜSİAD’da Mustafa Koç’a dönerek “Dünyaya model olacak Türk arabasını üretin... Onu bekliyoruz sizden...” dediğini görünce, altı ay önce Haziran sonundaki o yaz gecesinin görüntüleri gözümün önünden geçti...

Haberi araştırınca önüme, Başbakan’ın Pazar gecesi işadamlarıyla Yeniköy’deki Yapı Kredi Korusu’nda yediği yemek çıktı...

70-80 kişinin katıldığı o yemekte Başbakan’la iş dünyası arasındaki referandum öncesi atılan köprüler yeniden kurulmuştu...

Rahmi Koç aylar öncesinden Başbakan’ı yemeğe davet etmiş ve o gece aynı masada kendisine eşlik etmişti...

***


Tayyip Erdoğan’ın “Başkalarının yaşam biçimine müdahale etmek zorbalıktır...” yolundaki sözlerini dün TÜSİAD’daki konuşmasında söylemesi bir rastlantı değil...

Pazar gecesi yemeğinin arkasından dün orada çok önemli bir işaret veriyor stratejisiyle ilgili Başbakan:

“Nasıl ki iş dünyasıyla ilişkilerimiz tam bir güven havasında devam ediyor, toplumun diğer konulardaki hassasiyetlerine de hükümetimiz aynı duyarlılığı gösteriyor...” diyor...

Mesaj açık...

“Ekonomide iş dünyasıyla nasıl iyi ilişki kuruyorsak, yaşam biçimleri bize uymayanlarla da aynı ilişkiyi kurmak istiyoruz... Biz muhfazakarız... Alkole kişisel bakışımız değişmez... Ama başkalarına karışmayız... Çünkü damdan düştük... Damdan düşenin halini biliriz...”

***


Başbakan’ın bu sözleri, son Alkol Yönetmeliğiyle başlayan tartışmalarda rahatsızlık duyan kesimleri ne derece ikna eder bilemem...

Ancak TÜSİAD’a yönelik Başbakan’ın bu zeytin dalı, “Cumhurbaşkanlığı’na giden yolun düğmesine bastığını” gösteriyor...

Son günlerde liberal yazarlarla ağır tartışmalar yaşadı Başbakan...

Tam çok önemli bir toplumsal ittifakını kaybettiği konuşuluyordu...

İş dünyasıyla yeniden kurmaya başladığı ilişki ve yaptığı konuşma Tayyip Erdoğan’ın son durumdan ve tartışmalardan “rahatsız” olduğunu gösteriyor... Duymaya başladığı bu rahatsızlık, toplumda son dönem rahatsızlık duyan kesimleri rahatlatır mı bilemem...

Ancak geniş toplumsal ititfaklarla “Çankaya yolu” döşenmeye başlamıştır Pazar gecesinden itibaren...

Yeniköy Korusu’ndaki o yemeği ilerde çok hatırlayacağız...

*****


“İNSANLAR AŞKI UNUTTU...”

Aşkın Nur Yengi, yeni albümündeki parçaları dinleyenler “Senin parçalarında aşkı yaşıyoruz” dediklerinde, “Siz benim parçalarımda değil de kendi hayatınızda aşkı yaşayın” yanıtını vermiş...

“İnsanlar aşkı unuttu” diyor, Aşkın Nur Yengi son röportajında...

***


Elbette o patroniçesi Sezen Aksu gibi bir yengeç burcu...

Aşktan, duygulardan besleniyor...

Modern yaşamın gebe olduğu yeni dünyalarda “aşkın unutulduğunu” ilk o fark ediyor...

Ben ona pek mutlu olmayacağı bir haber vereyim...

Unutmak sözcüğü, bir süre sonra hatırlamayı da içerir...

Unutma, zıttı olan hatırlama fiilini de içinde barındırır...

Dolayısıyla “Unuttuk” dediğinde, bir süre sonra “hatırlayacağımızı” varsayar...

***


Oysa ben uzun zamandır çevremde maalesef Aşkın‘ın dediği gibi “unutulan bir aşk” göremiyorum...

Aşkın kendisi artık yok ki, “varlığı unutulsun...”

Her şey bir hesap ve kitap dünyasında, “aktif pasiflerin yazıldığı bir bilanço defterine” dönüşmüş...

Fiilen yaşamakta olduğumuz dünyada aşk falan yok hesaplar var...

Aşkın en iyisi ismini aldığı “aşktan” yana şarkılarını yapsın...

En yeni şarkıları bile artık “nostaljiktir...”

Aşk şu anda yaşadığımız dünyada nostaljik bir duygu oluverdi birden...

Hesapların ve çıkarların envanterinin tutulduğu dünyalarda ve zamanlarda aşk yaşamaz...

Unutulan bir şey yok...

Artık yaşanmayan bir şey “aşk” dediğin sevgili Aşkın...

Şarkılarda yaşarsa, geçmişte yaşamış olanlar için en azından nostaljik bir tat bırakır...

Hafif buruk olsa da önemli değil...

Buruk bir nostalji de güzeldir...

DİĞER YENİ YAZILAR