Gitmemeliydi o stada Tayyip Erdoğan!..

Haberin Devamı

O Beşiktaş-Fenerbahçe maçı aklıma geldikçe, hala tüylerim diken diken olur...

Şeref tribününün yanıbaşındaki numaralıda oturuyordum...

Aziz Yıldırım ve Serdar Bilgili şeref tribününde yan yana oturuyorlardı...

Beşiktaş 11 puan ilerde başladığı, ligin ikinci yarısında, arka arkaya yenilgilerle Fenerbahçe’nin gerisine düşmüştü...

O maç, kaybedilen şampiyonluğun Fenerbahçe’ye karşı prestij maçıydı...

En azından o maçı alıp, bir teselli ikramiyesi bekliyordu İnönü’deki taraftar...

***


Taraftar kaçırılan şampiyonlukta Başkan’ı ve yönetimine tepkiliydi...

Serdar Bilgili, Fenerbahçe Başkanı’nın yanında ev sahipliği yaptığı mabedinde, diken üstünde oturuyordu...

3. golü attığında Fenerbahçe, önce numaralı, sonra da diğer tribünlerden, “galiz küfürlerle” Beşiktaş Başkanı istifaya davet ediliyordu...

Bir başkan kendi ev sahibi olduğu yerde, misafiri olan ezeli rakibinin Başkanı’nın yanında, galiz küfürlere muhatap oluyor ve yerin dibine geçiyordu...

O anı hiç unutmam...

***


O kadar kötüydü ki o an, ertesi günü Beşiktaş’tan gitti ve bir daha kapıdan içeri girmedi Serdar Bilgili...

Çok şey söylendi...

Tribünlerin parayla bağırtıldıkları, planlı ve provokasyon amacıyla tezahürat yaptıkları...

Doğru olabilirdi, yanlış da...

Fakat bir gerçek asla değişmezdi...

O günden çok önceleri Serdar Bilgili “tribünlere ve camiaya olan hakimiyetini kaybetmişti...”

***


Başbakan’a Türk Telekom Arena’nın açılışında yapılan protestoyla ilgili “provokasyon” denebilir...

Başbakan’ın “çatışmacı” tavrına, reaksiyon olarak da adlandırılabilir...

“Tayyip Erdoğan Fenerbahçe’li... Mesut Yılmaz da Saraçoğlu’nda aynısını yaşamıştı...” diye söylenebilir...

“Başbakan’ın, Galatasaray stadı için verdirdiği 600 milyon taraftarca bilinmiyordu...” denilebilir...

Adnan Polat’ı düşürmek isteyenlerin, ince bir provokasyon yaptığı öne sürülebilir...

***


Muhtemelen hepsin bir parça doğru...

Ancak parça parça doğruların ötesinde esas gerçek şurada:
“Sevgili dostum Adnan Polat artık Galatasaray’da, ne tribünlere ne de camiaya hakim değil...”

Yönetim davetiyeleri tek tek hazırlayıp verse de, Adnan Polat statta oluşacak tepkileri yönetebilecek güçte değil...

Tayyip Erdoğan, Adnan Polat’a kızmamalı...

Adnan Polat, çıkıp orada “Misafirlerimize karşı ayıp etmeyin” deseydi de durum değişmezdi...

Tribünler Adnan Polat’ın kendisine tepkili çünkü...

***


Galatasaray Başkanı, şu anda açıklamalarıyla camiasına istediğini yaptırabilecek konumda değil...

Galatasaray yönetimi maalesef şu anda Galatasaray’ı yönetemiyor...

Adnan Polat dostumdur ve fakat acı gerçek budur...

ne camianın ne tribünlerin üzerinde bir kredisi var...

Ne söylesin ki?..

İki ay önce, “İstfa istifa Adnan Polat istifa” diye bağırmıyordu aynı taraftar...

Başbakan’ın hatası davetli gittiği yerdeki yönetimin orada etkin ve güçlü olduğunu sanmasıdır...

Oysa yönetim bizzat kendi ayakta kalabilmek için, stadın açılışından medet umuyordu...

***


Fenerbahçe’li Tayyip Erdoğan, Galatasaray yönetiminin konuğu olarak algılandı orada...

Protestonun altında, yönetime duyulan tepki, Başbakan’ın Fenerbahçe’li olduğunun bilinmesi ve toplumun değişik kesimleriyle sekiz yıldır “tartışan” kişiliği yatıyor Başbakan’ın...

Elbette, Galatasaray’in içinde “Son Perde”yi oynayan, muhlalefetin “final şovu” da eklenmeli nedenlerin arasına...

***


Ev sahibinin kontrol edemediği eve gitmemesi gerektiğini bilir Tayyip Erdoğan...

Son zamanlarda Galatasaray’ın içini iyi etüt etmemiş belli ki...

Başkanlar’ın ve yönetimlerin tribünlere hakim olduğu zamanlar vardır...

Tribünlerin Başkan’lara ve yönetimlere hakim olduğu zamanlar olduğu gibi...

Galatasaray’da şu anda ikincisi var...

Buna kimsenin yapabileceği birşey yok...

Gitmemeliydi o stada Başbakan...

*****


SARI KIRMIZI KAŞKOL...

Internet sitelerinde gezinirken, dün Tayyip Erdoğan’ın Kopenhag’da Galatasaray kaşkoluyla çektirdiği fotoğrafı gördüm...

Ne kadar coşkuluyduk o resmin çekildiği Kopenhag meydanında hepimiz...

Herkes sapına kadar Galatasaray’lıydı o sırada...

SHOW haber o günlerde bir fenomen...

Meydandan yayın yaptığımız yer izdihamdan geçilmiyor...

Bizim özel güvenlik “Beton” vardı, enine boyuna Allah vermiş...

Millet sevgi selinden onu yıkıp neredeyse bizi linç edecekti...

***


Ali Kırca yanıma yaklaşmış “Bu Galatasaray seni de getirtti ya buralara kadar Reha Muhtar...” demiş iç geçirmişti...

Rahmetli Sakıp Sabancı Fenerbahçe’liliğini unutmuş Galatasaray kaşkolu sallıyordu...

Tıpkı resimdeki Tayyip Erdoğan gibi...

Galatasaray’a karşı aynen kaşkol giydiği günlerdeki duyguların içinde olmalı Tayyip Erdoğan...

Takım taraftarlığının siyaseti olmaz...

***


Son kongrede Beşiktaş’lı bazı üyeler Bülent Arınç ve Abdülkadir Aksu’ya tepki gösterdiler...

Onların o kongrede “gönül koyduğunu” öğrendim, Beşiktaş’a...

Oysa spor kulübünün partisi olmaz...

Partilerin spor kulübü olamayacağı gibi...

Bu ülkede milyonlarca AKP’ye oy atan Galatasaraylı var...

Bir o kadar da AKP’li olmayan ona tepki duyan Galatasaraylı...

Bu ülkede AKP’li olan milyonlarca Beşiktaşlı, Fenerli var...

AKP’li olmayan milyonlarca Fenerli ve Beşiktaşlı olduğu gibi...

***


Futbol futboldur...

Ahmet Necdet Sezer de hasta Beşiktaş’lıydı... Abdullah Gül de hasta Beşiktaş’lıdır...

Süleyman Demirel de Beşiktaş’lıydı, Bülent Ecevit de, Bülent Arınç da...

Gurur duyarım hepsinin Beşiktaş’lılığıyla...

Futbola siyaeti sokmam...

Siyasete de futbolu...

*****




Erdoğan, 17 Mayıs 2000’de Kopenhag’da Galatasaray’ın Arsenal’ı pe-naltılarla 4-2 yenerek UEFA Kupası’nı kazandığı maçı boynunda Galatasaray kaşkolu ile izlemişti.

*****


GALATASARAYLILAR İNAN KIRAÇ’A DİKKAT ETMELİ...

Paris’teydim...

İnan Kıraç bizi yemeğe davet ediyordu...

O akşam muhteşem bir restoranda, inanılmaz kalitede bir yemek yedik...

Birkaç gün sonra, yine Paris’te bir yemek daha yiyecektik...

Bu sefer dedim ki o yemeğe mütekabiliyet (karşılıklılık) ritüeline göre ben ev sahipliği yapacağım...

Olurdu olmazdı, inadı benden daha fazla görünüyor, mümkün değil kolay kolay kabul etmiyor...

Sonunda baktı ki, olmuyor beni bir türlü ikna edemiyor, çok sevdiği Chez Andrea’de yemeyi organize etti, “Oraya gidelim. Sen ev sahipliği yaparsın...” dedi...

“Peki” dedim gittik...

***


Tam bir Parisliydi İnan Kıraç...

Çiğ kıymadan üzerine yumurta sarısı konarak yapılan Steak Tartare’ını çok seviyordu gittiğimiz restoranın...

“Paris’in en iyi steak tartare’ını burası yapar” diyordu...

Normalde bir Türk’ün ağzına koymayacağı çiğ kıyma ve yumurtanın karabiberli karışımından oluşan geleneksel Fransız yemeğini, büyük bir iştahla yiyordu...

Galatasaray Lisesi’nden yetişme, her şeyiyle Türk-Fransız sentezi bir beyefendiydi İnan Kıraç...

***


Galatasaray kulübü ve lisesi hayatının en önemli nirengi noktasıydı...

Kızı İpek Galatasaray marşına ufacık yaşında söz yazmıştı...

Bir akşam evnide oturuyorduk...

Galatasaray’ın maçı vardı...

Galatasaray pek iyi gitmiyordu o sene...

“Seyretmiyor musunuz” dedim, maçı...

“Hayır” dedi, sinirim bozuluyor, “Digitürk almadım eve...”

Abartısız Boğaz’ın en güzel yalılarından birinde, dünya çapında bir ev dekorasyonunun ortasında, çok sevdiği takımın maçlarını izleyip sinirlenmemek için decoder almamıştı eve...

***


Bu derece iyi bir Galatasaraylıydı...

Takımı değil, kültürünü ve tarihini yaşatırdı...

İnan Kıraç, son seçimlerde Adnan Polat’a destek olmuştu...

Şimdi “Pişman mısınız” sorusuna yanıt vermiyor...

İnan Kıraç’ı yakından takip etmek de lazım...

Tercihi Galatasaray’da çok şeyi değiştirir...

DİĞER YENİ YAZILAR