2020 yılında Türkiye'yi nasıl bir gelecek bekliyor?..

Haberin Devamı

Hayatın içinde bir mücadeleyi kaybettiğiniz zaman ne düşünüyorsunuz?..

Şansınıza lanet mi okuyorsunuz?..

“Yeterince iyi değildim, eksiklerimi gidereyim mi?..” diyorsunuz...

Size karşı hile yapıldığını mı düşünüyorsunuz?..

Moraliniz düşüyor, hayat bana karşı zaten hiç cömert değil diyerek, hayata ve kendinize mi öfke duyuyorsunuz?..

İyi Yaşam Koçu ve NLP uzmanı Cengiz Eren, geçen gün benim yazdığım bir köşe yazısından karakter analizi girişimi yapmasaydı ve bana “hayat yolunda kazandıklarımı ve kaybettiklerimi” hatırlatmasaydı, bu Cumartesi sabahında böyle bir kişisel sorgulamaya sokmayacaktım sizi...

***


Girdiğiniz mücadelede “kaybettiğinizi sandığınızda aslında kaybetmezsiniz...”

Kaybetmek aslında kazanmaktır...

Kaybettiğinizi sandığınız anda, kendinizi sorgularsınız...

Neden istediğiniz sonucu alamadığınızı kendinize sorarsınız...

Egonuz “kaybetti” denilen olayda, tatmin olmamıştır, yara almış gözükür...

Tatmin olmayan ego, yara almış görünen benlik, mutlu görünmeyen kişilik kendini yenilemeyi gerektirir...

İnsanların ve toplumların yenilenmesi, ancak “kaybettiğini sandığı” durumlardan sonra oluşur...

Bu anlamda kaybetmek, yenilenmenin ilk adımıdır...

***


Yenilenmek ise kişisel gelişimin başlangıç noktası...

Kapanmış çakraları bir yenilgi! sonrası açmayı düşünürsünüz...

Bilmediğiniz zayıflıklarınızı o zaman farkedersiniz...

Yenilme, aslında yenilenmenin temel motivasyonudur...

New York Üniversitesi Küresel İlişkiler Merkezi “2020 yılında Türkiye’yi nasıl bir siyasi ve ekonomik gelecek bekliyor” başlığında bir çalışma yapıyor...

250 bin dolar bütçeli araştırmaya, değişik akademik disiplinler ve farklı milletlerden akademisyenler katılıyor...

***


Çin ve Rusya’nın gelecek 10 yılı üzerine fazla bir görüş ayrılığı yaşamayan akademisyen Türkiye’nin 10 yıl sonrasıyla ilgili tahminlerde üçe ayrılıyorlar...

Birinci Senaryo;

“10 yıl içinde Türkiye’nin liberal olmayan İslamcı bir ülke haline geleceğini” söylüyor...

Bu senaryoya göre Türkiye’de siyasette AKP hakim olacak, sivil özgürlükler ve basın özgürlüğü göz ardı edilecek...

“AKP’nin gizli gündemi” su yüzüne çıkacak ve Avrupa Birliği üyelik ihtimali iç politikayı etkilemeyecek...

***


İkinci Senaryo;

Türkiye’de önümüzdeki 10 yıl içinde liberal olmayan bir laiklik anlayışının egemen olacağını söylüyor...

Bu senaryoyu savunanlar, önümüzdeki 10 yılda siyasi iradenin “radikal laiklik yanlılarıyla asker ve elitin” hakimiyeti altında olacağını söylüyorlar...

Hükümeti CHP-MHP koalisyonu oluşturuyor...

AKP siyaset sahnesinden soyutlanıyor ve Türkiye’de aşırı milliyetçi duygular yükselişe geçiyor...

Laik senaryoya göre, Avrupa Birliği üyeliği ihtimali iç politikada olumlu bir rol oynamıyor...

***


Üçüncü ve son Senaryo;

Son senaryo Türkiye’yi çoğulcu bir demokrasinin beklediği üzerine kurulu...

3. senaryoya göre, Türk demokrasisi güçleniyor... Partilerarası üst düzey bir rekabet görülüyor...

CHP kendini yeniliyor...

Sivil toplum aktifleşiyor...

Avrupa Birliği üyeliği ihtimali az da olsa olumlu bir dış etken olarak beliriyor...

***


Dünyanın değişik milletlerden ve ekollerden gelme bilimadamlarının oluşturdukları üç senaryoya baktıktan sonra, kendi kendinize sorun:

“Siz hangi senaryonun gerçekleşmesini isterdiniz?..”

Liberal olmayan İslamcı bir ülke haline gelecek, sivil özgürlüklerin ve basın özürlüklerinin gözardı edileceği bir Türkiye mi?..

Laiklik yanlıları, asker ve sivil elitin hakimiyetinde, güçlü milliyetçi duyguların yükselişe geçtiği bir Türkiye mi?..

Yoksa tüm siyasi partilerin aralarındaki rekabetin yükseldiği, CHP’nin kendisini yenilediği, dolayısıyla AKP’nin ve MHP’nin de yenileyeceği, çoğulcu, sivil toplumu aktif, demokrasisi güçlenmiş bir Türkiye mi?..

***


Siz hangi Türkiye’yi isterdiniz?..

Hayat kaybettiğinizi sandığınız anda, aslında yenilenmekte olduğunuzu anlatır...

Kaybettim dediğiniz an, eksiklerinizi, zaaflarınızı, tıkalı olan çakralarınızı farkettiğiniz andır...

Kaybettiğiniz an gerçekte kazanmaya başladığınız sürecin ilk anıdır...

Türkiye 2020’ye nasıl girecek?..

Yazılan üç senaryo, aslında hangi senaryoyu görmek ve yaşamak istediğimizi ilk farkettiğimiz andır...

10 yıl sonra çocuklarım için hangi senaryoyu görmek istediğimi söylememe bile gerek yok...

Bu yazıyı yazmak, neyi görmek istediğimizi gösteriyor zaten...

Kaybettiğinizi sanmayın...

Kaybettiğinizi sandığınız an, aslında kazanmaya başladığınız andır...

Hayat işte öyle bir şey...

***


İZDİVAÇ PROGRAMLARI VE EVLİLİĞİN KENDİSİ...

“Evlilik programları, insan onurunu ayaklar altına alıyor... Kalkmasından yanayım...”

Aileden sorumlu bakan Selma Aliye Kavaf, dün önce Genel Yayın Yönetmenleri’ne, sonra da iki televizyoncuya televizyondaki “izdivaç” programlarının kaldırılacağını söyledi...

Hiç izlemediğim, hiç sevmediğim, hiç haz almadığım, espiri anlayışına, edilen lafazanlıklara, ortalama altı zeka düzeyindeki diyaloglarına ifrit olduğumdan, anında zapladığım programlar bunlar...

***


İzdivaç programlarından geçtim, “izdivacın” kendisinin iyice dejenere olduğu, evliliklerin bir aşk ve sevgi birlikteliği değil, bir para ve iş ortaklığı şeklinde algılandığı bir dünyada yaşmaktayız...

İzdivaç programları yayınlanmış yayınlanmamış...

Ne televizyon yöneticisiyim ki artık “ratinglerimiz uçuyor” diye hayıflanayım...

Ne izleyicisiyim ki “keyfimin içine limon sıkılıyor” diye hayıflanayım...

***


Sadece bir konu var...

Bakan Hanımefendi’ye söylemek istediğim...

Televizyonlar, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullar değiller ki, tedrisatından hükümet sorumlu olsun...

Çoğu ortalama mediokr insanların ayçekirdeği çıtlattığı komedi programlarına dönüştü...

İnsanlar bu programlar sonunda evlendiklerinde, gelecekten bir şey bekliyorlar mı bilmiyorum...

Ama izlerken eğlendiklerinden eminim...

Televizyon bir eğitim aracı olduğu kadar, bir eğlence aracı da Selma Hanım...

Ucuz bir komedi de görülebilir...

Her şeyin Milli Eğitim tedrisatına uygun olması gerekmiyor ayrıca öyle değil mi?..

DİĞER YENİ YAZILAR