İçki içerken bu yazıyı yazamazdım!..

Haberin Devamı

Çocukken, zaman zaman Ankara’da Marmara Otel’e, Kent Otel’e, Anadolu Kulübü’ne yemeğe giderdik...

Birkaç aile toplanılır, Pazar öğle yemeğine gidilirdi...

Babam hayatında ağzına rakı koymamıştı...

Sevmezdi rakının kokusunu...

Muhtemeldir ki bu nedenle pek rakıcı, akşamcı arkadaşları olmazdı babamın...

Dost meclislerinde arada bir kırmızı şarap, bazen de bira içerlerdi...

Evde veya otellerde açık büfelerde, kırmızı şarabın servis edildiği, Pazar yemekleri çok keyifli olurdu...

Ben çocuktum...

Bana konmazdı kırmızı şarap, ya da bira...

Kola içerdim her çocuk gibi...

***


Ankara mazbut bir kenttir...

Aile ilişkileri güçlü, arkadaşlıkları ve dostlukları derin, hayatı daha bir samimidir...

Fazla sarhoşu, alkoliği, barı meyhaneyi eğleneceyi bütün bir kente taşımaz...

Ancak tahminlerin ötesinde bir Batı’lıdır...

Kırmızı şaraplı restoranları, Fransız, İtalyan lezzetleri gelişmiş bir kenttir...

Çay Yolu’nda ünlü bir et lokantasını sivil polisler yemek yenir kırmızı şarap içilirken, “Çocuklar içkili ortamda anne babalarıyla da olsa bulunamazlar” diyerek basmışlar...

Çok acıklı bir tablo bu...

Avrupa’nın Amerika’nın herhangi bir kentinde bir kafeden çocukların gönderilmesi gibi bir durum bu...

Tüm bu ülkelerde kafelerde de her türlü alkollü içki bulunur...

“Kafelere çocuklar giremez” derseniz sizi deli zanneder tımarhaneye gönderirlerler...

***


Hele “anne baba şarap veya bira içerken, çocuklar yanınızda bulunamaz” derseniz, sizi mekandan atma ihtimalleri fazladır...

Çoluksuz çocuksuz, bekar ve gamsız içki içtiğim yıllarda olsa bu yazıyı şimdiki kadar rahat yazamazdım...

Muhafazakar çevrelerin “Sen ne anlarsın aile düzeninden, çocuk yetişmesinden türü” laflar edip “haklı” görünmelerini istemezdim...

Şimdi çocuklarım var...

Üstelik içki de içmiyorum...

Dostlarla toplandığımızda eğer “şarap” içiyorlarsa, gelen şarabı tadıyorum ve beğenirsem masaya servis yaptırtıyorum...

Tatma dışında kendi kadehime koydurtmuyorum...

Hiçbir doktor tavsiyesi olmadan bıraktım şarap içmeyi de...

Bıraktığıma göre, “çok da heveslisi değilim kimsenin içki içmesine...”

***


Sigara konusunda kapalı alanlarda çok hassasım...

kanser eder o allanlarda sigara içmek...

Yasağın sonuna kadar uygulanmasından yana oldum, savundum, uygulayanlara destek oldum...

Barlara ve meyhanelere, pavyonlara 18 yaşından küçük çocukların gitmesine de karşıyım...

Bu yasaktan da yanayım...

Ama Ankara’da herhangi bir restoranda çocuklarıyla yemek yiyen aileye, “Bu içkili yerde çocuklar olmaz” demek, “tamamen başka bir anlayış demektir...”

Bu muhafazakarlık da değil...

Bu yasalardaki boşluklardan yararlanıp, insanlara “zorla başka şeyleri yaptırtmaya çalışmak” demek...

Bu olayı ailelerinin önünde yaşayan çocukların “içki konusunda ilerde ne düşüneceklerini” bilmem...

Ama annelerinin babalarının sivil polis karşısında, içtikleri içkiden dolayı onların önünde sorun yaşamalarının “hazin” tablosunu hiç unutmayacakları kesindir...

***


Bu size hazin gelmeyebilir...

Ama emin olun, benim gibi içkisi, sigarası olmayan çok mazçbut bir aileden gelen bir çocuk için bile “hazin”dir...

İyi ki babamın veya annemin bir restoranda kadehinin sorun edildiğini çocuk başıma görmedim...

Umarım bundan sonra da bizim çocuklarımız görmez...

***


KADIN, NÜKLEER SİLAHLARIN GİREMEDİĞİ YERE GİRERSE...

Assangea dünyayı altüst eden kriptoları yayınlayan sitenin sahibi...

Bir adamın Amerikan Dışişleri’nin bütün kriptolarını yayınlayabilmesi ve dünyayı altüst edebilmesi için, derin ilişkileri, çözülemeyen bağlantıları ve çok güçlü perde arkası ittifaklarının olması gerek...

Boru değil bu...

Kayalıkların altında nükleer silahların bile yok edemeyeceği bir yerde bilgileri saklıyorsunuz...

Asssangea ne olduğu belli olmayan, ama kendisine birşey yapılırsa “dünyayı çok tehlikeli başka şeyleri de açıklamakla” tehdit eden bir adam...

***


Bu kadar komplike, çetrefilli ilişkilerin adamın, hayatta çok zor hata yapmasını beklersiniz değil mi?..

Oysa yakın arkadaş olan iki kadınla ayrı ayrı girdiği cinsel ilişki, o ilişkilerde prezervatif kullanmaması gibi nedenlerle, içeri alında Assangea...

Ne acıklı bir durum!..

Bir erkek ne kadar gizemli, derin, çetrefil ilişkilerin içinde, derin bir adam olursa olsun, “kadın konusunda gösterdiği zaaflar, her zaman bir çocuğun göstermeyeceği zaaflar” oluyor...

Sen git, bütün dünyayı altüst ederken, kadınlar yüzünden içeri gir...

Berlusconi, İtalya’da futbol kulüplerinin, medya organlarının sahibi, üstelik bir de Başbakan...

Mültimilyarder ve Avrupa’nın en güçlü ekonomilerinden birinin başında...

Hangi olayla konuşuluyor yıllardır Berlusconi?..

İtalyan ekononomisinin mucizevi başarılarıyla mı, modadaki İtalyan esintilerle mi, Milan’ın dünya çapındaki futbol zaferiyle mi, yoksa G-7 ülkelerinin dünya krizine karşı aldığı süper önmemlerle mi?..

Hiçbiriyle değil...

Oysa İtalyan Başbakanı bunlardan herhangi biriyle anılmalıydı...

Berlusconi ise, bir fahişenin “evinde grup seks yaptırıyordu...” iddilarıyla gündemde...

***


Şimdi iyice bunalmış “kafamı daha fazla bozarsanız alır yatımı denize açılırım...” diyor...

Assangea’dan, Berlusconi’ye erkek hep “kocaman bir çocuk...”

“Kadın” dendi mi akan suları duran...

Nasıl da kedinin fareyle oynadığı gibi oynularlar adamlarla...

Doğanın dengesi, daha doğrusu dengesizliği hiç bilinmeyen bir yerde...

Ama klişelerden, kimse çözemiyor “şeytanın gör dediği” ayrıntının nerede gizlendiğini?..

***


KIZININ DOĞUM GÜNÜNÜ BÖYLE Mİ KUTLAYACAKSIN DENİZ’CİĞİM?..

Deniz (Akkaya) kızının doğum gününü kutlamış...

Boy boy resimler her tarafta...

Bütün arkadaşları gelmiş ama kocası Efe gelmemiş doğum gününe...

“buruk” bir doğum günü olmuş...

Manşetten kinayeli veriyorlar ki “Nerde çocuğunun doğum gününde bu koca?..”

***


Bir dönem Pişti programını beraber yapmıştık Deniz’le (Akkaya)...

Nasıl görünür bilmem size, ama harbi kızdır, dost kızdır...

Üstelik eski kocası olacak adam, son olarak adını ve mesleğe yaptığı kötülükleri anmak bile istemediğim bir televizyon figürünü, benim üzerime salmaya kalkmış biridir...

Halini, hareketlerini, hayatını, yaşantısını hiç doğru bulmam, fazla da hazetmem...

***


Durum böyle ama, ne yazık ki Deniz (Akkaya) bu olayda kötü bir oyun oynuyor...

Yanına Ferruh isminde yapımcı bir sevgili almış...

Kızını da kucağına...

Boy boy fotoğraf çektirmiş, “Babası kızının doğum gününe gelmedi” diye de yakınır bir havaya bürünmüş...

Eğer amacınh gerçekten kızına doğru düzgün bir doğum günü düzenleyeceksen, bunun yolu “moda kadınlarla resimleri ve skandallarıyla ünlü yapımcıları” iki günde sevgili diye yanına alıp doğum günü kutlanmaz...

Bebek daha bir yaşığnda...

Senin sevgili niyetine gezdirdiğin yapımcı televizyoncu adamla ilişkin henüz 15 günlük bir aylık...

Adamın geçmişinde, bir günlük evlilikler, iki günde bir yaşanıp biten aşklar!! var...

Çocuk işi o kadar basit değil sevgili Deniz!..

Çocukları, eski kocanızla sorunlarınız için orta yerde kullanmayın...

***


İki gündür koluna takıhp gezdirdiğin televizyon yapımcılarının, hayatları, geçmişleri, ilişkileri, “bir yaşında günahsız bir bebeğin doğum gününü” kutlayacak düzeye ne zaman geldi de, oralarda baş köşelere oturdular?..

Sonra da “Babası kızının doğum gününe gelmedi” öyle mi?..

Çocuğu kullanma Deniz’ciğim...

Ben de babası olsam, o doğum günü partisinin yanından geçmezdim...

Sen benim dostumsun...

Dost olan dostça ve acı söyler...

Kızını eski kocanla kavgana karıştırma... O skandallarıyla ünlü yapımcıları falan da şu sıralar hayatından uzak tut!..

Yine de gönül senin, hayat senin...

Keyfin bilir...

DİĞER YENİ YAZILAR