"Ayağa kalkmak istemiyorum... Çünkü karşımda Atatürk yok..."

Haberin Devamı

Eskişehir’deki Osman Gazi Üniversitesi’nin amfisi tıklım tıklım... Abbas Güçlü’nün Genç Bakış programı yayınlanıyor... O programı biliyorum...
Bir seferinde beni de davet etmişti Abbas programa...
Tamamen dolu bir salon... Yüzlerce öğrenci var...
Canlı yayın ve istediklerini, istedikleri şekilde sorma hakkına sahip öğrenciler...

Sinir sisteminizin aşırı güçlü, hoşgörü sınırınızın çok geniş, hazır cevaplılığınızın fazla gelişmiş olması gerekiyor o programdan yara bere almadan sağ salim kurtulabilmek için...

Abbas Güçlü program öncesi öğrencilere “Bindiğiniz dalı sakın kesmeyin... Konuğunuza kötü davranırsanız bir daha buradan canlı yayın yapamayız...” diyerek onlara makul bir anlaşma sunuyor...

Ama makul üniversiteli bir öğrenci için, çoğu zaman anlamsız, sinameki, uyuz bir sözcük...
Üniversiteli bir genç makul değil radikal ve protest olmak istiyor... Makul konformist bir yaşamın sembolü...

***

Benim katıldığım program bir süre sonra espriler ve kahkahalarla geçmeye başlamıştı...

Ama Kemal Kılıçdaroğlu CHP gibi bir partinin başkanı...
Üstelik ana muhalefet lideri...

Genç ve güzel türbanlı kız için elbette bunun hiçbir önemi yok...

“Ayağa kalkmak istemiyorum... Çünkü karşımda Atatürk yok...” diye başlıyor konuşmasına...
Salondan bir alkış kopuyor...

İnternet sitelerine göre, protesto alkışları bunlar... Bana pek öyle gelmiyor...

Destek alkışları havasında bu alkışlar ve dakikalarca devam ediyor...

Genç ve güzel türbanlı kız tek bir vuruşla birkaç hamleyi birden yapmış durumda...

“Ayağa kalkmak istemiyorum çünkü karşımda Atatürk yok” diyerek aklınca Kemal Kılıçdaroğlu’nu sıradanlaştırıyor...
Diğer taraftan “Atatürk’ün karşısında ayağa kalkıp konuşma eylemine de ironik ve aşağılayıcı bir göndermede bulunuyor...”

***

Çok sıkılırdım böyle durumlarda...
Bana yapılsa sıkılmam, başkasına yapılsa sıkılır utanırım...
Misafir gelmiş adama böyle yapılmaz diye düşünürüm...
Bunu yapan türbanlı bir genç kız olduğu ve eylemi Kemal Kılıçdaroğlu’na yaptığı için değil...
Yıllar önce benzer bir eylem benim okuduğum üniversite kampüsünde, tıklım tıklım dolu bir salonda rahmetli Uğur Mumcu’ya da yapılmıştı...

Nasıl utanmış ve sıkılmıştım...
“Adam gelmiş buralara bize söyleşi veriyor... Biz adama demediğimizi bırakmıyoruz...” diye...
Bugünlerde abisi Profesör Taner Akçam’la ağır bir tartışmaya giren Cahit Akçam o zamanlar okulda hakim sol grubun lideriydi... Okuldaki “militan devrimciler” Uğur Mumcu’ya “reformist, parlamenter çözümden yana burjuvazinin yedek lastiği” muamelesi yapıyorlardı...
Hani hiç de toleranslı davranmamışlardı...
Türbanlı genç ve güzel kıza baktım...
Bu kadar iddialı sözden sonra ne söyleyecek diye merak ettim... Hazırlığı o kadardı...
Sonrası “ne olacak bizim türban meselesi” gibi beylik bir soruydu...

***

30 yıl önceki devrimci gençlik...
30 yıl sonraki türbanlı gençlik...
Aralarında ne derin ideolojik ayrılıklar, ne farklı dünyalar, ne kolay kapanmaz mesafeler var...
Ama gençlik hep aynı...

Radikal, protest ve hatta ayıp edebilecek kadar cüretkar... Kemal Kılıçdaroğlu “Türban meselesini çözeceğim... Ama bizim de önceliklerimiz var... 47 tane gazeteci hapiste... Bunlar önemli değil mi?..” diye cevaplamaya başladı...
Baktım genç türbanlı kıza...

İlgilenmiyor Kemal Kılıçdaroğlu’nun cevabıyla...
Ne kadar da benziyor...

30 yıl önceki arkadaşlarıma...
Onlar da Uğur Mumcu’yu dinlememiş, salonu terk etmişti... Oysa ben kalmıştım... Sonuna kadar...
Yaşam tecrübesi ve mücadele geçmişi benden çok olanlara hep saygı duydum...

O günlerde 20 yaşındaydım....
Karşımda cezaevlerinden geçmiş, askerliğini “Sakıncalı Piyade” yapmış, işkenceler görmüş bir adam duruyordu... Ona saygısızlık yapmayı aklımın ucundan geçirmemiştim...
Kim bilir “türbanlı genç ve güzel kız”, bundan 20 yıl sonra 60 yaşını aşan bir ana muhalefet liderine böyle yaptığı için ne hissedecek?..

Acaba çocuklarına “Ayağa kalkmadım... Karşımda Atatürk yok... Ayağa kalmama gerek yok...” dediğinde, gurur duyacak mı kendinden?..

Hiç sanmıyorum...
Bana gelince...
Ben mutluyum geçmişimden!..

*****

DENİZ SOM YAŞAM MÜCADELESİ VERİYOR...

Daha geçen gün kendini Zorba diye addeden Emin Tanrıyar’ın ani ölümünü yazarken bahsetmiştim, en deli en yaratıcı gazetecileri toplamıştım Ateş Hattı’na diye...
Onların başında da kanserle bana mısın demeden savaşan, muhafazakar yaşam biçimine inat Moda Parkı’nda şarap partileri düzenleyen Deniz Som vardı...
Deli bir yaratıcılığı, gazetecilikle bütünleşmiş bir yaşamı ve nev-i şahsına münhasır bir protestliği vardır Deniz Som’un...

Dün akciğerinin su toplamış olduğunu ve kansere karşı 3. seans kemoterapiye bu nedenle başlayamadığını öğrendim...

***

Acıbadem Başkent hastanesindeki doktorlar, akciğerdeki su toplanmasını kesmeye uğraşıyorlarmış... Karısı Harika yanı başında Deniz Som’un ölüme karşı verdiği bu inanılmaz mücadeleye destek oluyor...

15 gündür yoğun bakımda Deniz...
Onu sevenlerinin dualarına ihtiyacı var...
Bu romantik Don Kişot sevenlerinin gönderdiği enerjilerle hayata dönecek...

Dayan kardeşim bu günler geçecek...
Deniz için duanızı esirgemeyin...

*****

MEHMET ALİ ERBİL’İN YAYINCILIĞI...

İnsanların inanç dünyalarıyla, mezhepleriyle onları aşağılayacak şekilde dalga geçilmez, espri yapılmaz... Yıllar önce Güner Ümit de aynı münasebetsiz esprinin kurbanı olup, yayıncılık hayatını sona erdirdi...
Tepkilerle karşılaşan tele-vizyon kanalı programa ara vermeliydi ve verdi...

Tabii ki Mehmet Ali Erbil eline, diline, beline daha fazla sahip olmalı ve bu tür “münasebetsiz anlamlara çekilecek espriler”den uzak durmalı...

***

Bunların hepsi doğru...
Ama müsaadenizle Alevi arkadaşlara ve dostlara da bir şey söylemek istiyorum... Size yakın olan, sizi anlayan, size dost olan her bir televizyon değerini “münasebetsiz bir şaka” yaptı diye harcarsanız, hem o dostlarınıza hem de kendinize yazık edersiniz...
Herkes biliyor ki Mehmet Ali bu espriyi kimseyi aşağılamak için yapmadı...

Mehmet Ali’nin yaptığı her esprisi belden aşağı... Üstelik herkese yönelik belden aşağı espri yapıyor Mehmet Ali...... Bunu bir kesimi aşağılama olarak almak büyük yanlış ve haksızlık...

Mehmet Ali Erbil’in espri anlayışını sevmeyebilirsiniz, karşı çıkabilir, suçlayabilirsiniz...
Ama o bunu Alevileri veya başka birilerini aşağılamak için yapmadı...

Bundan eminim...
Ve buna kefilim...

DİĞER YENİ YAZILAR