Bekaret kontrolünden geçirilen ve ölümü muamma olan bir yengeç kadını... Prenses Diana...

Haberin Devamı

Ben yengeç burcuyum...

Aklımı ve hayatımı sezgilerim kontrol ediyor, duygu yoğunluklu yaşıyorum...

Londra’da bir gün Buckingham Sarayı’ndaki bir tura katıldım...

O odaları ve sarayı gezerken “Lady Diana demek buralarda yaşıyordu... Bu sıkıcı hayatı, bu kadar can sıkıcı kurallarla yaşayan bir kadının kocasından kaçması, onu aldatması çok normal...” diye içimden geçirmiştim...

Haksızlık etmişim Diana’ya...

Çok daha kötü şeyler yaşamış o...

***


Daha doğmadan erkek olması isteniyordu Diana’dan...

1 Temmuz 1961’de kız olarak dünyaya geldi ve annesi ile babası onunla ilgili ilk hayal kırıklıklarını yaşadılar...

Yengeç burcuydu...

Kendisinden bir gün sonra dünyaya gelecek siyahi bebekle arasındaki kader farkını bilmesi imkânsızdı...

O, Paris’te Alma Tüneli’nde muamma bir trafik kazasıyla ölürken, yıllar sonra kendisinden bir gün sonra doğan o siyahi çocuk Amerika’nın ilk siyahi başkanı olacaktı...

Barack Hüseyin Obama...

***


Erkek olacakken, kız olmuştu!..

Hayal kırıklığına uğrayan anne baba, o 8 yaşındayken boşandılar...

Ailesi için soyluluk önemliydi ve Diana ailenin isteklerine göre yaşayacaktı...

Başkalarının isteklerine göre yaşayanların, başka hayatları ve beklentileri üzerlerinde taşıyanların mutlu olma ihtimalleri yoktur...

Diana da aristokrasi meraklısı, Kraliyet ailesi sevdalısı bir anne babanın isteklerini yaşamak üzere kurulmuştu...

Aile, ablası Sarah’ın Charles’la evlenmesini istiyordu...

O evlenmeden bir ara Charles’la ablası Sarah arasında bir ilişkiden söz edildi...

Ancak bir sürü aşk ilişkisinin arasında, kayda değer olmadı...

Sarah agresifti ve alkole düşkündü:

“Prens Charles bana evlenme teklif etse kabul etmem” diyordu:

“İster işçi, ister İngiltere Kralı olsun, sevmediğim bir erkekle asla evlenmem...”

O bunlar olurken 18 yaşındaydı ve “Ablasının yerine getiremediği ailenin genetik beklentisini, üstlenmiş görünüyordu...”

19 yaşında “Dünyada Galler Prensesi olmaktan daha çok isteyeceğim bir şey yok...” diyecekti...

Hepimiz biraz da Diana gibi değil miyiz?..

Aile öğretilerini ve beklentilerini “Kendi kişisel rüyalarımız olduğunu sanmaz mıyız?..”

Zavallı Diana...

Kendisine hiç uygun olmayan bir adamla, hiç uygun olmayan bir hayatı, bilinçaltına işletilmiş olan ‘prenses’lik için yapmaya kalkıştı...

Gelin adayının Protestan ve bakire olması gerekiyordu geleneklere göre...

***


İngiliz basını Diana’nın bakire olup olmadığını öğrenmeyi kendine vazife yapmıştı...

Mal bulmuş mağribi gibi Diana’nın geçmişine saldırıyorlardı...

Evlilik öncesi Kraliyet Ailesi’nin isteğiyle tepeden tırnağa kontrol edildi Diana...

Aslında bekaretle beraber, Diana’nın çocuk doğurma yeteneği kontrol ediliyordu en ünlü doktorlar tarafından...

29 Temmuz 1981’de evlendiler, dünyanın bir kesime göre en rağbette olan bekarı Prens Charles’la...

Charles’ın Diana’dan önce de Diana’dan sonra da olan bir sevgilisi vardı...

Camilla Parker...

***


Bu kadın kocası üzerinde inanılmaz etkileri olan bir kadındı...

Camilla, Charles’la tanıştığı davette onunla dans ederken Prens’in kulağına şöyle fısıldamıştı:

“Büyük büyük annemin, senin büyük büyük dedenin metresi olduğunu biliyor muydun?..”

Tanıştığınız bir kadın, dans ederken sizin kulağınıza ilk gün bunu fısıldıyorsa, o kadınla ilişki bir erkek için kaçınılmaz demektir...

Sevgililer Charles’ın şehir dışında Highgrove’daki konutunda buluşuyorlardı...

Bir gün Diana şüphelenerek Highgrove’a gitmeye karar verdi...

Büyük salona girdiğinde şöminenin önündeki kanepenin örtüsü karışıktı...

Hizmetçiler utanç içinde önlerine bakıyorlardı...

Tüm hıncıyla bütün kileri ve dolapları aradı kanıt bulmak için...

1985’te denge kaybı yaşadı ve uyku ilaçlarının etkisiyle merdivenlerden düştü...

“Eğer sizi hiç kimse dinlemiyorsa aklınızdan her şey geçer...

Eğer birinin içi acıyorsa, dışarıdan kendisine zarar vermeyi dener...

Çünkü yardıma ihtiyacı vardır...

Ben rolümü oynamak için yardım istiyordum...

Kendime zarar verdim...

Bu baskıyla daha fazla başa çıkamadım...

Kollarıma ve bacaklarıma zarar verdim...”

***


Her insanın hayatı aslında kendisinindir...

Ama aile kendi “beklentilerini yavruyken çocuğun bilinçaltına işler...”

Sonra varsa ailenin tatmin olmamış hayat beklentileri, bunları sürekli çocuğa empoze eder...

Bir gün büyüdüğünde o genç kadın veya erkek, “bilinçaltına şırınga edilmiş beklentiler ve isteklerle” kendi hayatını yaşamaya koyulur...

Ne yazık bir durumdur...

Kendi hayatı değil, başkalarının beklentileridir yaşamakta olduğu...

Diana için durum tam böyleydi...

Kocasıyla ilişkisini şöyle tarif ediyordu:

“Herhangi bir ilgi alanım olması konusunda izin verilmemişti...

Her zaman onun nişanlandığı 18 yaşındaki kadındım...

Fakat büyümeliydim...

Hiç kimse beni ödüllendirmedi...

Ama bir hata yaptığımda tüm eleştiriler üzerimdeydi...”

***


BBC’den Martin Bashir ona “Evliliğiniz Camilla Parker yüzünden mi bitti?..” diye sorduğunda şöyle cevaplandırmıştı Diana:

“Evet, bu evlilikte üç kişiydik... Prens, Camilla ve ben... Biri bu sorunu görmeliydi... Ama Kraliyet Ailesi de dahil kimse müdahale etmek istemedi...”

***


Sonra boşandılar...

1996 yılında...

Yine kendisi değil, Charles istemişti...

Evli kalmak istemesi para ya da şöhret yüzünden değildi...

Onu öyle şartlamışlardı, muhtemelen daha çocukluktan...

Sonra bir sürü ilişkisi oldu...

Onu kullandılar...

Binbaşı James Hewitt, Diana’yla ilişkisini bir süre sonra kitap yapıp anlatmaya ve para kazanmaya kalktı...

İki erkek çocuk sahibiydi ve Krallığın varisiydi o çocuklar...

Hayatının sonlarına doğru, ölüm öncesi kendi çocukluğuna benzeyen bir adamla karşılaştı...

Adam Arap’tı...

Dodi El Fayed...

İkisi de boşanmış ailelerin çocuklarıydı...

İkisi de okul yıllarında sorunlu ve başarılı olamayan çocuklardı...

Her ikisi de yıkık ailelerden geliyorlardı...

İkisi de ayrılık sonrası, anneleri tarafından bırakılmış ve babaları tarafından büyütülmüş çocuklardı...

Muhtemelen Diana “kendisine benzeyen adamı” bulmuştu...

Ailenin genetik yükleriyle başlayan kadersiz hayatını paylaşacağı kendi gibi birisini...

***


Birbirlerine çok çabuk yakınlaştılar...

Büyük aşk yaşamaya başladılar...

Diana’nın hamile olduğu söyleniyordu...

Kraliyet Ailesi’nin bu durumda müstakbel “İngiliz Kralı’nın kardeşinin bir Arap olması ihtimalinden çok rahatsız olduğu” konuşuluyordu...

Paris’teki Alma Tüneli’nde hiçbir zaman anlaşılamayacak muamma bir trafik kazasıyla öldü Diana...

Kendi hayatını yaşayamamıştı geçmişinde Diana...

Yaşayamadığı o hayat, bedelini, kendi hayatını yaşamaya kalktığında ona büyükçe bir bedel ödetecekti...

İngiliz Kraliyet ailesine bir Arap kardeş kimse tarafından kabul edilemezdi...

Ölüm niye oldu acaba?

“Trafik kazasının otopsisi yok ki” bilelim...

DİĞER YENİ YAZILAR