Depresyon içindeki kadının Quantum'la değişen hayatı...

Haberin Devamı

7 yıl önce günde 2 paket sigara içiyordum...

Haftada bir gece de olsa, yemek sonrası gezmelere gitmem vakiydi...

Belki 5-6 yıldır akşam yemekten sonra, bir gece kulübüne gitmişliğim ya bir defadır ya iki belki de yoktur...

Hayatımın birçok dinamiği değişti, bu yıllar içinde...

Temiz hava, dumansız oda, haftada 2-3 kadeh kırmızı şarap dışında, bağırtı, çığırtı halindeki gece hayatı müziklerinden ve alkolünden uzak bir hayat, güneş, deniz ve stressiz bir keyif...

Bütün bunların birçok nedeni var...

Ama bunların içinde en etkin nedenlerden biri, quantum felsefesinin ve mekaniğinin değiştirdiği hayata bakış açım...

***


Bu hafta quantum koçu bir tanıdığım, bana 2004 yılında vizyona giren “Ne biliyoruz ki” filminden söz etti...

Yardımcım Gönül’e “Şunun DVD’sini alsan da bir daha izlesem” dedim...

Dün geldiğimde masamın üzerindeydi film...

Quantum düşüncesini belgesel formatta, Amanda isimli depresyon içinde antidepresan hapları alan bir kadının hayatı üzerinden anlatan, bir çok bilim adamının röportajlarıyla zenginleştirilmiş bir film bu...

109 dakikalık film belki bilimsel ve uzun gelebilir size...

Ama Gönül filmden ilginç pasajları çıkarttı ve önüme koydu...

***


“Neden aynı gerçekliği yaratmaya devam ediyoruz?

Neden aynı ilişkilere sahip olmaya devam ediyoruz?

Neden tekrar tekrar aynı işleri yapmaya devam ediyoruz?

Etrafımızdaki bu sonsuz olasılıklar denizinde...

Nasıl olur da aynı gerçeklikleri yaratmaya devam ediyoruz?

Seçeneklerimiz ve olasılıklarımız var olmasına rağmen bunların farkında olmamamız şaşırtıcı değil mi?

Günlük hayatlarımıza bu kadar şartlanmamız mümkün mü...

Kendi hayatlarımızı yaratacak şekilde şartlanmamız...

Hiç kontrolümüz olmadığı halde?

Dış dünyanın iç dünyadan daha gerçek olduğuna şartlandırıldık.

Bilimin bu yeni modeli tam tersini söylüyor.

Diyor ki; içimizde olan şey dışımızda olacak şeyi yaratıyor...”

***


Bu soruların yanıtlarını merak ediyorsanız ve hayatınızın şifrelerini bütünüyle değiştirip, daha keyifli, daha yaratıcı ve daha kendiniz olan bir hayat kurmak istiyorsanız, sizlere yarın filmden yeni pasajlar ve quantum’la ilgili yarın da sürdüreceğim ilginç bilgileri okuyun...

Daha konuşacağız merak etmeyin bu konuyu...

***


HEM YILDIRIM DEMİRÖREN HEM ADNAN POLAT İSTEMEDİĞİ HALDE GÖÇEK MAÇA ATANIYOR... OĞUZ SARVAN’IN İSTİFASI ŞARTTIR...

Bilmiyordum...

Dün Habertürk gazetesinde Halil Özer kardeşime verdiği röportajda öğrendim ve şok oldum...

Adnan Polat şöyle diyor:

“Federasyon Başkanı Mahmut Özgener’e hafta içinde iki kez telefon ettim... ‘Hüseyin Göçek’i bu maça vermeyin’dedim... Hep Fenerbahçe’ye avantaj sağlayan hataların mimarı Serkan Gencerler’le birlikte verdiler bu maça... Sadece Beşiktaş değil, Galatasaray ve Bursaspor’un da şampiyonluk mücadelesinde hakkı yendi...”

***


Baştan da söyledim...

Serkan Gencerler ayrı bir vaka, ama maçı katleden Hüseyin Göçek hata yaptı diye, bütün bir sezonun faturasını Hüseyin Göçek’e çıkartamam...

Çünkü futbolda hakem hatası tek bu maçta olmuyor...

İlk devredeki Beşiktaş-Fenerbahçe maçında da hata vardı ve o hata, Beşiktaş’a yaradı...

Hatalardan çıkan olası puanları toplayarak şampiyon ilan edemezsiniz...

Geçelim onu...

Ama bir şeyi geçemem ve yazmazsam, gerçeği yazmadığım için sızlayan vicdanımın sızısını geçiremem...

Kimdir Adnan Polat?..

Galatasaray kulübünün Başkanı...

Ligin neresinde Galatasaray futbol takımı 2009-2010 sezonunda?..

Tepede, şampiyonluk mücadelesi veriyor...

Burada bir duralım...

***


Federasyon’dan resmen Hüseyin Göçek’in bu maça atanmamasını isteyen diğer kulüp Başkanı kim?..

Beşiktaş Kulübü Başkanı Yıldırım Demirören...

O ne diyor kamuoyunun gözleri önünde Federasyon’a?..

“Hüseyin Göçek’i istemiyoruz...”

Türkiye liginde 4 takım şampiyonluk mücadelesi yapıyor...

Bu 4 takımın ikisi Beşiktaş ve Galatasaray en üst yani Başkan düzeyinde Federasyon’dan bu hakemin maça atanmasını istemiyorlar...

MHK bana mısın demiyor ve şampiyonluk mücadelesi veren Beşiktaş ve Galatasaray’ın Başkan düzeyindeki taleplerini kaale almıyor, istenmeyen hakemi maça atıyor...

Eğer hakem, maçı iyi yönetse ve kararları tartışılmasa, Federasyon ve MHK çıkacak kulüplere ve kamuoyuna şöyle diyecek:

“Gördünüz işte... Bizim kararlarımızın ne kadar doğru olduğunu... Başka söze gerek yok var mı?..”

Federasyon’un ve MHK’nın bunu deme hakkı ne kadar vardıysa, şimdi de şapkanın çıkartılıp öne konması o kadar sorumluluktur...

***


Hayat haklardan ve sorumluluklardan oluşur...

Hakkın olduğu yerde sorumluluk da var...

Şampiyonluk mücadelesi veren Beşiktaş ve Galatasaray kulüpleri Başkanlarının “vermeyin bu maça” dediği hakemleri bu maça veren MHK Başkanı Oğuz Sarvan, bu kararının gereğini yapmalı...

İstifa etmeli...

Aksi halde Mahmut Özgener onu görevden almalı...

Maçın hakemi 3 maç dinlendiriliyor...

Yardımcısı sezonu kapatıyor...

İstifa ya da görevden alma olmadan bu dosya kapanmaz...

Bu işler bu kadar kolay değil ve olmamalı...

***


Bir lafım da Beşiktaş yönetimine...

Boşverin bu “Fenerbahçe hükmen mağlup edilsin” laflarını...

Yakışmaz Beşiktaş’a...

Hiçbir Beşiktaşlı, Bobo’nun penaltı kaçırdığı maçtan, Fenerbahçe’ye karşı hükmen 3-0 galip ayrılmış olmak istemez...

Öyle bir hükmen galibiyeti bir Beşiktaşlı sindiremez içine...

Test etmek istiyorsa arkadaşlar...

Şöyle bir örnek verebilirim onlara:

Beşiktaş yönetiminin “Fenerbahçe’nin hükmen mağlubiyet teklifini” birinci sayfadan manşete taşıyan bir tane ulusal gazete var mı?..

Hürriyet, Vatan, Milliyet, Zaman, Akşam?..

Saydığım gazetelerin hepsinin genel yayın yönetmeni Beşiktaşlı...

Hiçbiri bu teklifi “birinci sayfaya girecek kadar önemli görmüyor” çünkü...

Hiçbir Beşiktaşlı, Fenerbahçe’ye karşı hükmen galibiyet falan istemez...

Geçin bunları...

Duruş bozulmasın, karizma çizilmesin...

Bu kadarı yeterli...

DİĞER YENİ YAZILAR