Dans yarışmasındaki Mehmet Ali Ağca...

Haberin Devamı

Dünya basketbolunun doğduğu Harlem’in binbir türlü akrobasiyle gösteri maçı yapan basketbol takımı İstanbul’a geliyordu...

Herkes ya Show Haber’e çıkmak ister ya da kimi istersek o çıkardı Show Haber’e o günlerde...

Ratingler zirvelerde havamız binbeşyüz...

Yine o meşhur haber toplantılarından birini yapıyoruz...

Haber müdürü arkadaşlardan biri “Harlem’i stüdyoya çağıralım mı abi” dedi...

Olur mu olur!..

“Hemen” dedim, “Söyleyin organizatörlere bize gelecekler, müthiş de bir sürprizimiz olacak yayında onlara...”

Kafamın deli cesaretiyle, Dali’vari türden işlediği zamanları bilirlerdi...

Gözlerini diktiler, bekliyorlar ki “yine ne yumurtlayacağım...”

Haber stüdyosu küçük bir yer...

Zavallı yönetmenim Caner (Zavallı dediysem Yemekteyiz programının yapımcısı şu anda) “yine dellendi” diye düşünüyor...

O küçük stüdyoya 2.15’lik o kadar Harlem’ciyi nasıl sokacağını düşünüyor...

Hangi kamerayla, nasıl çekecek?..

Üstelik belli ki Reha efendi esmeye başladı, yine ve dahiyane fikirler(!) yumurtlayacak...

“Harlem’ciler çok güzel de” dedim, “Bu adamlar bu gösteriyi dünyanın her tarafında yapıyorlar... Bizim stüdyoda da yapacaklar... Millet diyecek ki eh iyi güzel... Biz başka bir şey yapalım... Ne yapalım?.. Pire Ferhat’la, Uzun Halil İbo’yu Harlem takımının karşısına maça çıkartalım... İki Harlem’ciyle tek pota kısa bir maç yapsınlar... Pire Ferhat Harlem’cilerden topu almaya kalktığında müthiş görüntüler olur...”

***


Pire Ferhat dediğim bizim Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler filminden transfer ettiğimiz en küçük cüce...

Haber merkezine geldiğinde arada bir gelir kucağıma oturur, keh keh gülerek bebek gibi toplantıyı izlerdi, sonra rahatsız etmemek için kucağımdan atlar giderdi...

Rahmetli Halil İbo’yla çocuklar için öğretici kısa skeçler hazırlarlardı...

Öyle anlarda konuşurken, ekranda belirecek görüntü gözlerimin önüne gelirdi...

Yaşardım görüntüyü...

Müthiş olacaktı...

Keyfim yerine gelmişti...

Caner’cik, düşünüyordu kara kara, nasıl yapacak edecek de stüdyoyu bu duruma hazırlayacaktı...

Böyle anlarda ne söylese “beni fikrimden caydıramayacağını bilecek kadar uzun çalışmıştı” benimle...

“İstedi” derdi, “Yine istedi... Yapacak bir şey yok...”

***


Zaman yönetmenin bile “biraz delidir” muamelesi çektiği benim gibi birini muhafazakârlaştırdı mı acaba?..

Hayat benim gibi, “kimsenin düşünmediği şeyleri düşünmekten korkunç zevk alan” bir televizyoncuyu yoksa ehlileştirdi mi?..

Yaratıcı ve dahiyane fikirlere âşık, onları uygulamakta hiç tereddüt etmeyen bir televizyon ve rating profesyoneli, artık kurulu düzenin ve sadece etik değerlerin gerekçe gösterilerek her şeye karşı çıkan bir muhafazakârlaşmanın istibdadından nasibini mi aldı acaba?..

Bilmiyorum...

Ama iki gündür yapımcı arkadaşım Fatih Aksoy’un Abdi İpekçi’nin katili ve Papa suikastının faili Mehmet Ali Ağca’yı dans yarışmasına katmak isteyen sözlerini duydukça bir garip oluyorum...

Özellikle bir iki gün bekledim...

Duygularım yatışsın, varsa bir gıpta, öykünme, kıskançlık içimden gitsin, beynim ve yüreğim ferahlasın...

Mehmet Ali Ağca “30 yıldır içeride... Suçunun cezasını çekti... Bu kadar yıl yattıktan ve suçunun cezasını çektikten sonra, artık hayat boyu suçlu muamelesi göremez ve artık suçsuz sayılmalıdır” diyor Fatih Aksoy kardeşim ve “Niye olmasın?..” diye soruyor...

***


Olmasın Fatih şundan...

Mehmet Ali Ağca elbette 30 yıldan sonra bir ömür boyu suçlu muamelesi görmeyecek...

Ama birincisi kamuoyunun vicdanında Mehmet Ali Ağca, “Abdi İpekçi suikastında iki kez affa uğradığından, o suçun cezasını kamu vicdanında doğru düzgün çekmedi...”

Ağca’nın 30 yılının büyük kısmı Papa suikastı ile ilgili... Yani hâlâ aydınların önemli bir bölümü Mehmet Ali Ağca’nın Abdi İpekçi olayından dolayı yeterince ceza çekmediğini düşünüyor...

İkincisi ve daha önemlisi televizyona çıkan “ünlüler” eskilerin “örnek” dediği şekilde aynı zamanda bir rol modeldirler...

Televizyonda her rol modeli mükemmel yapma olanağı yok elbette...

Burası şov dünyası, Yurttaşlık Bilgisi dersi değil...

Ancak ve fakat, Türkiye’de çok önemli bir aydını öldürmüş bir katilin, dünyanın en önemli suikastlarından birini yaparak Türk’ün ismini dünyada terörizmle özdeşleştirmiş bir adamın, “dans yarışmasında çocuklar için bir tür rol model olması” düşünülemez...

***


Kimdir bu adam ve hangi nedenle bu yarışmada yarışmacı olacaktır?..

Mehmet Ali Ağca şarkıcı değil, türkücü değil, futbolcu değil, sporcu değil, oyuncu değil...

Onu yarışmaya sokan ününü sağladığı aset nedir sevgili Fatih Aksoy?..

Katilliği...

“Bir gazeteci katilinin yeterince ünlü olup televizyon yarışmalarından para kazanabileceğini örneklemek” senin gibi bir yapımcıya yakışmaz...

Bu örnek, bir aydını öldürmeyi, dünyanın en büyük din adamlarından birine suikast yapmayı sıradanlaştırır ve onun korkunçluğunu alır...

Suçunu çekmiş olabilir bu kişi Fatih...

Ama suçunu çekmiş olması, “katilliğin şöhretinden televizyon yıldızı ve rol model olmasını” gerektirmez...

Sanmıyorum ki eski deliliklerim, yaratıcılıklarım yok oldu ben artık ehlileştim...

Sıradanlaştım, muhafazakârlaştım...

Hayır arkadaşım!..

Mehmet Ali Ağca, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler’deki Pire Ferhat değil...

Hayat Abdi İpekçi’ye ve Papa’ya dünyanın gözü önünde suikast yapanları milyonların önünde dans ettirerek eğlendirecek kadar sıradan değil...

Üstelik bu suikastların hâlâ arkasında kimlerin olduğu bilinmeden, ona samba yaptırmak, kalbimizdeki hüzünlerle dans ederek alay etmek demek...


***



HEDEFTEKİ GAZETECİLERİN SUÇ DUYURUSU...

O gazetecileri bir ihtimal sevmiyorsunuz...

O yazarları yine muhtemel “ülkeye zarar veren gazeteciler” olarak görüyorsunuz...

Sanıyorum, bütün “Balyoz darbelerinin” Türk Silahlı Kuvvetleri’ni itibarsızlaştırmak amacıyla böyle bir zamanlamada vuku bulduğunu düşünüyorsunuz...

“Darbede yararlanılacak kişiler” listesini yayınlayarak, birçok gazeteciyi itibarsızlaştırmış oldukları kanısındasınız...

Falan filan...

Olabilir, böyle düşünürsün, başka türlü düşünür, bu insanlardan yana olursunuz...

Ama Türkiye’de gazeteciler bile bu kadar mı duyarsızlaştı?..

Eğer doğruysa senaryo bu insanlar “Selimiye’ye tutuklanmaya gönderileceklerdi?..”

Her şey bir kenara...

Siz gazetecilerin yazdıkları, söyledikleri şeylerden dolayı olası bir darbede, kafadan tutuklanmalarını doğru mu buluyorsunuz?.. Buna hiç mi itiraz etmiyorsunuz?..

Onların şu veya bu şekilde olası bir darbede hedef gösterilmeleri normal ve sıradan bir olay mıdır?..

Buna tepki gösterilmez mi, görüş ne olursa olsun?..

Bana sorarsanız...

Ben Mustafa Balbay için de Cumhuriyet gazetesine giderim...

Bu arkadaşların hedef gösterilmesine de tepki koyarım...

Bu, orta yolcu, oportünist bir çizgi değil...

Bu insani ve vicdani bir çizgi...

Bir yararı yoktur...

“Sizi her etkin, yetkin ve derin çevrede” ne yapacağı belli olmaz ve güvenilmez saydırır...

Fark etmez...

Biz tarihin mahkemesine göre davranmasını daha 16 yaşında öğrendik...

Tarih de yürüyor kendi yolunda, biz de...

DİĞER YENİ YAZILAR