“ÖLME” DESEM SESİMİ DUYAR MISIN?

Haberin Devamı

Onu daha ilk gördüğümde 15 yarışmacı arasında “bu çocuk farklı” demiştim...

Uzun yele saçları, sahnedeki havası, karizması ve koreografisiyle “ben star olmaya adayım” diyordu...

Starların o herkesten farklı duruşları, içlerinden dışarıya saçtıkları ışıltıları, ruhlarının derinliklerinden gelen pırıltıları vardı o çocukta...

Daha 25 yaşındaydı o sıralar...

Gençti ve müzikte bir star olmak istiyordu...

Onun için Akademi Türkiye yarışmasına katılmıştı...

Bir televizyon kurma girişimini yeni durdurduğum, “Beşiktaş yönetimine gir” baskılarına dayanamadığım değişik günlerdi o günler...

Yapımcı Levent Altınay çok ısrar ettiği için konuk moderatör olarak Akademi Türkiye programında görev almıştım...

Puanlama esnasında genç pop star adaylarıyla canlı yayın sohbetleri yapıyordum...

Onun o sürekli gülümseyen ama mesafeli duran o cool tavrında, sadece starlara özgü olan bir karizmanın varolduğunu hissetmiştim...

Akademi Türkiye yarışmasının gençlerinin hepsi iyi eğitimli ve yetenekli gençlerdi, ama ne yalan söyleyeyim benim birincim belliydi...

Birinci oydu...

Öyle olmalıydı...

Sesi herkesten çok daha iyi değildi...

Ama sesinin havası herkesten farklıydı...

Yorumu belki diğerlerinden çok daha mükemmel değildi...

Ama yorumlarken yarattığı aura herkesten değişikti...

Çokça Cem Karaca’nın, biraz da Barış Manço’nun havası vardı o çocukta...

Müziğinin türü de, yolu da Cem Karaca’yı andırıyordu...

Böyle yarışmaların jürilerinin değerlendirmelerinden fazlaca hazetmem...

Bir mütevelli heyeti gibi, soğuk, donuk ve eleştireldirler...

“Hafta içinde yeterince çalışmıyorsun... Dalgacısın... Yeteneklisin ama tembelsin” türünden tatava yaparlar...

Bana da bütün okul hayatım boyunca bu tatavayı yaptıklarından bu laflardan hiç haz etmem...

Yetenekli ve star kumaşı çocukların kalplerinin ve beyinlerinin farklı çalıştığını biilirim...

Onlar okulların ya da akademilerin sürekli inekleyen pimpirik inek öğrencilerinden değillerdir, hocalar onları pek sevmez ama geniş kitleler onları sever...

Hayat onlar gibileri ister, onlara cömertlik eder...

Barış da öyle bir çocuktu...

Çokça dağınık, biraz dalgacı, müthiş yetenekli, karizmatik, aurası güçlü, kendi havasında bir çılgındı...

Baktım bizim mürebbiyelerden jüri üyesi Pelin Akad ve birkaç eğitimci çocuğu doğramaya kalkıyor canlı yayında hemen müdahale ettim...

“Sende star kumaşı var Barışçığım...” dedim...

***

Nitekim bütün Türkiye ondaki star kumaşını hissetti ve oyları her yarışmada Barış’a yağdırmaya başladı...

Öyle ki, jüri ve eğitimciler Barış’ı seçmiyorlar, halk oylarıyla Barış’ı seçiyordu...

Barış sonunda birinci oldu...

Gözleri parlıyordu...

Yengeç burcundaki benimle aynı burçtan kardeşim, jürinin eleştirilerine, akademinin disiplinli sistemine karşın, kendisi olarak kendisini kabul ettirerek birinci olmuştu...

Belki de benimle aynı yoldan gittiği için onun birinciliğine kendim olmuşcasına sevindim...

Dün Nilgün (Belgün) aradı, “Doğum gününde trafik kazası geçirdi Bodrum’da...” dedi, “yanında 7 yıllık kız arkadaşı Zeynep ve bir başka kız arkadaşı vardı... Kız arkadaşını herkesten saklıyordu... İki kız da kaza sonrası hemen öldüler... Barış’ın beyin ölümünün gerçekleştiği söyleniyor... Kurtulması hemen hemen imkansız...”

Doğum gününde ölüm...

28. yaş gününde...

“Sende star kumaşı var Barışçığım...” dediğim anı hatırlıyorum...

Enstantaneler gözümün önünden geçiyor, beynim fena halde zonkluyor...

“Ölme” desem sesimi duyar mısın kardeşim?..

DİĞER YENİ YAZILAR