Toplumsal barış...

İslam dini barışı sadece savaşın karşıtı olarak tanımlamamış, toplum hayatının her alanında barış ve huzurun gerçekleşmesi için öneriler sunmuştur:

Hz. Muhammed buyuruyor ki;

“İlim öğrenmek farzdır.”

“Öğrenen ya da öğreten olmayan bizden değildir.”

Mevlana da,

“Bilgisiz kişi seninle gönüldeşlik etse bile, eninde sonunda bilgisizliğiyle yaralar seni” diyerek bizleri uyarıyor ve toplumsal barış için bilgiden beslenen iletişimi öneriyor:

“Aklın varsa bir başka akılla dost ol da işlerini ona danışarak yap. İşleri danışarak yapmak gerek ki sonunda pişmanlık azalsın”.

Okuyan farklı gözle bakar

Okumanın ve öğrenmenin çeşitli işlevleri yanında; olaylara, düşüncelere ve hayata çok boyutlu bakabilme yeteneği kazandırması belki en önemli yararlarından birisidir. Olaylara ve çeşitli fikirlere değişik açılardan bakabilme yeteneği, hoşgörüyü ve başkalarının fikirlerine saygı duymayı da beraberinde getirir.

“Cahil cesurdur” der bir Arap atasözü. Düşünce dağarcığı sınırlı insanlar, belki kendi düşüncelerinin boyutlarını aşan diğer fikirlerden habersiz olduklarından, bildiklerine sıkı sıkıya sarılırlar. Kendilerine aykırı bir düşünce seslendirildiğinde tahammül edemezler. Kendilerine aykırı gelen her şeye topyekün savaş ilân ederler. Bu eylem tarzı bireyde ve toplumda “öfke” olarak ortaya çıkar. Aslında öfkenin psikolojik temelinde kendine olan güvenin sarsılması veya bu güvene karşı tehdit sezgisi yatar.

Haberin Devamı

Dar görüş barışa zarar verir

Dar görüşlü olmada, başkalarını ve başkalarının düşüncelerini yok sayma eğilimi ağır basmaktadır. Böyle bir yaklaşım, insanın kendi gelişiminin önüne de set çekmesi anlamına gelir. Kendi doğrularına hayran olan ve kendini sorgulamayan insan hem kendisine hem de toplum barışına zarar verir.

Olumsuz duygularımızın davranışlarımızı yönetmemesi ve her koşulda barışı ve huzuru seçmemiz konusunda şu ayetler bizlere ışık tutuyor:

“Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adil davranmamaya itmesin. Adaletli olun; bu, takvaya daha çok yakışandır.” (Maide 8)

Ve yine buyuruyor ki;

“Eğer onlar barışa yanaşırlarsa sende ona yanaş ve Allah’a tevekkül et, çünkü o işitendir, bilendir. Eğer sana hile yapmak isterlerse, şunu bil ki, Allah sana kafidir. O, seni yardımıyla ve müminlerle destekleyendir.”(Enfal61)

Haberin Devamı

‘Testileri kırdın mı, su akar’

Barış içinde yaşamak için savaşın olmaması yeterli değildir. Bizim hem kendimizle hem de toplumla uyum içinde olmamız önemlidir. Bunun için kendi doğrularımızdan farklı gerçeklere de kendimizi açalım. İhtiyacı olanlara; hastalara, yoksullara elimizden geleni yapalım. Sahip olduklarımızı paylaşalım. Öfkemizin, kızgınlığımızın kararlarımıza yansımasına izin vermeyelim.

Mevlana’nın toplumsal barış çağrısına kulak verelim:

Daha yakın gel, daha yakın. Değil mi ki sen bensin ben de senim. Niceye dek bu senlik benlik. Neden zengin yoksullara hor bakar? Sağ neden kendi solunu hor görür? İkisi de senin elin değil mi? Birlik ağacını ne diye böyle eğer durursun? Haydi kaç şu benlikten katıl herkese, birleş. Kendinde kaldın mı bir taneciksin ama herkese katıldın mı madene dönersin. Dünyada nice canlar var. Anlamda hepsi bir. Testileri kapları kırdın mı su bir olur gider.

Haberin Devamı

‘Malı zekattan başka artıran yoktur’

SORU: Zekat ve fitre gibi mal ile yapılan ibadetlere dinimizin ve kültürümüzün bakış açısını açıklar mısınız? Halil İbrahim Özasma

Fakirlik ve yoksulluk karşısında Hz. Muhammed (Allah’ın selamı O’nun üstüne olsun) ;

“Malı zekattan başka artıran yoktur” diyor.

İslam dini, toplumu en temel ihtiyaç olan yiyecek ve giyecekten sorumlu tutuyor; “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” sözüyle bizleri paylaşmaya davet ediyor peygamberimiz.

Yunus Emre de dizeleriyle bu sorumluluğu ne güzel ifade ediyor:

Bir hastaya vardın ise

Bir içim su verdin ise

Yarın anda karşı gele

Hakk şarabın içmiş gibi

Bir miskini gördün ise

Bir eskice verdin ise

Yarın anda karşı gele

Hakk libasın giymiş gibi

Ünlü düşünür Mevlana,

“Başkasından istesen, o da verse yine de veren Allah’tır. Onun avucuna cömertlik meylini Allah vermiştir.” diyerek verme eylemindeki alan ve veren ayrımını kaldırıyor, bütün nimetlerin kaynağı olan Yaratıcıya dikkatimizi çekiyor.

Haberin Devamı

SORULARINIZI BEKLİYORUZ

Ramazan ayı ve oruçla ilgili tüm sorularınızı, Prof. Dr. Öznur Özdoğan’ın oznurozdogan@gazetevatan.com adresine gönderebilirsiniz.

DİĞER YENİ YAZILAR