Bedenim zihnim ve gönlümle bir bütünüm...

Hz. Muhammed, kalbin/gönlün, insan varlığındaki önemini, “Dikkat ediniz bedende bir et parçası vardır; o iyi olunca insan sâlih olur; o fesâda uğrayıp bozulunca insan da bozulur. Bu et parçası insanın kalbidir” diye ifade etmektedir...

Gönül, insanın kişiliğini besleyen özdür. Hz. Muhammed Allah’ın selamı Onun üstüne olsun, hadisinde kalbin/gönlün, insan varlığındaki önemini, “Dikkat ediniz bedende bir et parçası vardır; o iyi olunca insan sâlih olur; o fesâda uğrayıp bozulunca insan da bozulur. Bu et parçası insanın kalbidir” şeklinde ifade etmektedir.

Nuru hisseden gönüldür

Kur’an’da Yüce Allah’ın arşa istivâsından bahsedilmektedir. İlahî nuru ağırlayan ve hisseden insanî özellik gönüldür. Gönül, bu yönüyle sûfî ıstılahında “arş-ı ekber” olarak görülmektedir. “Ben yere, göğe sığmam ancak mümin kulumun kalbine sığarım” kudsî hadisi de bu hususa işâret olarak yorumlanmıştır. Yunus Emre bu bakış açısını şöyle dizelerine yansıtmıştır:

Ben gelmedim dava için

Benim işim sevi için

Dostun evi gönüllerdir

Haberin Devamı

Gönüller yapmaya geldim

Gönül, sûfilere göre insanın en derin akıl ve irfânını içeren bir bilme gücüne sahiptir. Basiret, lübb veya gönül gözü gibi isimlerle atıfta bulunulan gönlün bu irfânı sayesinde insan, idrâkinin erişemediği boyutları algılar. Basireti, Tehânevî şöyle tanımlamaktadır: “Gönlün bir kudretidir ki ilahî nurla aydınlanır ve eşyanın ebedi ve değişmez özellikleri, onun sayesinde bilinip fark edilir. Varlığın dış yüzünü görmeye yarayan gözün, iç âlemdeki karşılığı olup iç dünyamızın gözüdür.”

Mevlana’ya göre gönül gözü

Mevlânâ, gönül gözünün insan için önemini şöyle ifade eder:

“Ey gözü açık kişi, bu iki göz, sana yüzlerce anadır, yüzlerce baba!

Hele gönül gözü yok mu? O, bu göze nispetle yetmiş kat azizdir, yetmiş derece kuvvetlidir, bu iki göz, onun nimetiyle geçinmededir.”

Kim can gözüyle görürse gözü, her şeyi apaçık görür.

“Can halkın tevatürüyle kanaat etmez, inanç, gönül gözünden meydana gelir.”

Mevlânâ, insan varlığının ve şahsiyetinin temelini teşkil etmesi bakımından gönlü, ağaç köküne benzetir:

Haberin Devamı

“Kişinin sırrı, ağacın köküne benzer. Yaprakları, o kökten feyz alır da kupkuru gövdesinden çıkar, yeşerir.

Kök, gizlice ürer, kök verir ama ‘Eseri, yüzlerinde görünür’ (Burada Fetih suresi 29. ayete işaret edilmektedir.) yaprağı yemyeşildir. Yücelmiş dal, o kökün zehirden, şekerden ne yediyse, yediklerini bağıra, bağıra ilan eder.

Kökte bir maya bir sermaye yoksa daldaki bu yeşil yapraklar nedir?

Toprak, kökün ağzını mühürlese bile el ve ayak dalları tanıklık eder.”

ÖRNEK HAYATLAR

Farkındalığın oluşumu ve ahlak
gelişiminde insan-peygamber ilişkisi
“Peygamberimizin hayatını okudukça onun ne kadar sabırlı olduğunu anladım. Şu anda problemler karşısında peygamberimizin tutumunu uyguluyorum, hem kendimi hem de başkalarını kırmadığım için huzurlu oluyorum...”
Bilincine varış ve farkında oluş, yaşamımızın her yönünü, duygularımızı, düşüncelerimizi, davranışlarımızı kapsadığı gibi, gerçekleşen olayları ve bizim onlarla nasıl bir ilişki içinde olduğumuzu da kapsar.
Farkında, bilincinde oluşun bize ne yararı olabilir? Niçin bu kavram hayatımızda önemlidir? İnsanlar ne istediklerinin, ne gibi duygular içinde bulunduklarının, ne yaptıklarının farkında değillerse duygu, düşünce ve davranışları üzerinde bir denetimleri, seçimleri olamaz; sadece alışkanlıklarının etkisi altında davranırlar. Farkında olmayış, kişinin özgür bir insan olmasını engelleyen en önemli etkendir.
İnsanın hayatında peygamberin yerini incelemek amacıyla Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi son sınıf öğrencilerine “Peygamberlerin hayatınıza etkisi oldu mu, olduysa yaşantılarınızla örnekleyiniz?” sorusu sorulmuştur. Aşağıdaki satırlarda öğrencilerimin ifadelerini olduğu gibi aktarıyorum:
Problemler kolay çözülüyor!
“Önceleri oldukça asabi bir insandım, çabuk sinirleniyor ve sinirlendiğim zaman etrafımdaki insanları kırıyordum. Peygamberimizin hayatını okudukça ve onu daha yakından tanıdıkça onun ne kadar sabırlı olduğunu, olaylar karşısında soğukkanlılığını kaybetmediğini ve çevresindeki insanları kendisine kötülük yapmış bile olsalar kırmamak için büyük gayret sarf ettiğini gördükçe hatamı anladım ve bunu düzeltebileceğimi öğrendim. Şu anda problemler karşısında peygamberimizin tutumunu uyguluyorum ve her şeyin daha kolay halledildiğini görüyorum, böylece hem kendimi hem de başkalarını kırmadığım için huzurlu oluyorum hem de problemler daha kolay çözülüyor.”
Peygamberimiz ne yapardı?
“Ben bu ilişkiyi zor zamanlarda veya çok mutlu olduğumda daha çok hissediyorum. Yaşadığım bir olayda peygamberimiz benim yerimde olsaydı acaba ne yapardı, diye düşündüğümde onunla iletişime geçtiğimi hissediyorum. Ancak peygamberimizin ve bizim ayrı birer şahsiyet olduğunu unutmuyorum. Hadislerde şunu keşfetmiştim; peygamberimiz yapınız, ediniz gibi yumuşak ifadeler kullanıyor. Kendi kendime karar verdim, ben de insanlarla olan ilişkilerimde hep kibar ve ince düşünceli olacağım. İşte o zamandan beri insanlara saygılı olmaya, kibar olmaya çalışıyorum.”
Allah kalplerinize bakar...
“Peygamberimiz bir hadislerinde şöyle buyuruyor: ‘Allah sizin şekillerinize ve ekonomik gücünüze bakmaz, kalplerinize (niyetlerinize ve amellerinize )bakar.’ Bu hadis beni çok etkilemiştir. Önceleri hep başkalarını örnek almaya çalışırdım, başkalarının giyindikleri gibi giyinmeye, başkalarının yaşadığı gibi yaşamaya çalışırdım, bunun için çok para harcardım, fakat yaptıklarımı sadece, kendimi tatmin ve başkalarına iyi görünmek için yaptığımı fark ettim. Böyle yapmakla sadece kendimi kandırıyordum. Önemli olan yapılan iş ve bunun niçin yaptığım olmalıydı. Bu hadis bana gösterişten uzak durmam, kendim olmam gerektiğini öğretti.”

Haberin Devamı
DİĞER YENİ YAZILAR